CUMARTESİ
Ördek ciğeri ve gorgonzola uyum içinde
Puglia’da geçen hafta bahsettiğim Trani kasabasında ilk sabahım.
Saati kurmadan doya doya uyumak ne güzel.
Saat 9’da uyanıyoruz.
Şarapta kendi burnuna güveneceksin arkadaş. Verilen notlara falan pek aldırmayacaksın. En iyi ve halen ucuz şarapları arayıp bulacaksın. Bunları bana ne mi yazdırıyor?
Sardinya Adası'nın kuzeydoğusundaki Costa Smeralda, Avrupa jet sosyetesinin favori mekanı. Oteller ateş pahası. Ama ödevinizi önceden yapar yani araştırırsanız uygun fiyata otel de var, lokanta da. Bizim kaldığımız Tenuta Pilastru’yu Michelin rehberinden buluyor ve sonra google’dan araştırıyoruz. Geceliği iki kişi, kahvaltı dahil, 135 euro. Özellikle bahçesine serpiştirilmiş minik taş evlerde kalanlar memnun. Bana göre buranın cazip taraflarından biri de lokantasının bu yörede Michelin rehberi tarafından tavsiye edilen 7-8 lokantadan biri olması. Fiyat da böyle pahalı bir yöre için cazip. Şarap dahil adam başı 32 euro fiks mönü.
Şarap dahil? Hımm!
"Herhalde çok kötü bir şaraptır" diyorum eşime, "Gel kendi şarabımızı kendimiz götürelim." Hanımın bilimsel kongresi için bulunduğumuz İtalya’nın Puglia Bölgesi'nden Sardinya’ya uçuyoruz. Sabah 4:30'da yola çıkıp, iki konaklama ve üç cappuccino sonunda 9:00'da havaalanındayız. Uçak 11.00'de. Vakit var. Havaalanından 65 euro’ya dünyanın en meşhur
İlk izlenim çok önemli tabii.
Tatlı dilin yılanı deliğinden çıkaracağı doğru.
Öte yandan güler yüz de insanın içini ısıtıyor, ruhunu okşuyor. Gülümseyen hoş bir bayansa biz erkeklerde kalp çarpıntısı da başlıyor.
Serena hoş bir genç kız. Uzun boylu, ince, zarif. Gözlerinin içinin güldüğünü gözlüklerine rağmen fark ediyorsunuz.
Borgo Egnazio’nun resepsiyonunda çalışıyor. Borgo Egnazio İtalya’nın güneyindeki Puglia bölgesinde, Savelletri di Fassano kıyı kasabasına yakın yerde kurulmuş bir tatil mekanı. Golf, spa, yüzme havuzu, kendi özel plajları... Ne istersen var.
Boğaz’da sıra sıra dizili balık lokantaları arasında tercih yapmak gerçekten zor. Yabancı bir otel müdürünün söylediği gibi genelde yedikleriniz pek değişmiyor, değişen fiyatlar.
Bu durumun başlıca nedeni şüphesiz her işte olduğu gibi bunda da kolaycılığa kaçma. Yeni açılan lokantalar genelde var olan ve başarılı bulunan bir lokantanın ekibini transfer ediyor. Lokantanın ismi ve mekan değişiyor, yediklerimiz pek değişmiyor.
Yazın yaklaşması ve geç de olsa gelmesiyle, bendenizin canı da daha hafif yemekler ve deniz ürünleri çekiyor. Bu nedenle son 1-2 aydır epey balık lokantasını ziyaret ettim.
Bunun sonucunda bir yandan önyargılarım pekişirken diğer yandan da hoş sürprizlerle karşılaştım.
Arnavutköy’deki Sur Balık da bu hoş sürprizlerden biri.
Dayımın önerisiyle ve birlikte gittiğimiz bu lokantada karşılaştığım ilk güzel sürpriz mekan.
Eski bir yalıyı alıp restore etmişler. Masalar birbirine yakın değil. Deniz kenarında değilsiniz ama bazı masalar deniz manzaralı.
İspanya’dan gelen dostlarımı üç değişik lokantaya götürdüm. Yediklerini genellikle beğendiler ama asıl sürpriz son gece geldi
Şöyle bir senaryo: Yeni evli, orta yaşın altında ve yakışıklı
bir erkeksiniz. Eşiniz genç, güzel, şen ve şakrak. Birlikte İspanya’ya seyahat ediyorsunuz. Barselona’dasınız. Hanım hatıra eşyası satın almak istiyor. Ramblas Caddesi’nde turistlere hitap eden bir dükkana girdiniz. Hanım flamenko etekleri, renkli eşarplar, güzelim yelpazeler vs. arasında kaybolup gitti. Dükkan sahibi de ona bayağı bir ilgi gösterdi hani. Yarı Tarzan İngilizcesi, yarı el kol hareketleri... Gül gibi anlaşıp gidiyorlar.
Otele geldiğinizde ananızdan emdiğiniz süt burnunuzdan gelmiş. Hanım soruyor: “Pedro’yu nasıl buldun?” “Ne?” diyorsunuz. “Pedro kim yahu?”.
“Kim mi ? Alışveriş ettiğimiz dükkan sahibi.”
“Evet, sağ olsun. Sayesinde, kredi kartı borçlarını ödemek
Roma’daki La Pergola’nın lokanta-sının şefi Heniz Beck mutfağına gelen muhteşem malzemeleri minik rötuşlarla sanat şaheserleri haline getiriyor. Peki La Pergola’yla su böreği arasında ne gibi bir ilişki var?
Su böreği bildiğimiz su böreği.
La Pergola’ysa sadece İtalya’nın en iyi lokantalarından değil. Roma’ya tepeden bakan Cavalieri Waldorf Astoria Oteli’nin bu Michelin üç yıldızlı lokantası dünyanın en iyi lokantalarından biri. Eğer NTV’deki ‘Tadı Damağımda’ programını seyrettiyseniz sanırım siz de bu konuda benimle hemfikir olabilirsiniz.
Peki La Pergola’yla su böreği arasında ne gibi bir ilişki var?
İlk bakışta yok. İtalyan lokantasının Alman şefi Heinz Beck’in su böreği yediğini hiç sanmıyorum.
Mayıs ayında Türkiye’ye gelen yabancı uzmanların yüksek puan verdiği şarapların listesi gazetelerde yayımlandı.
Ayhan Güleyen beyin başkanı olduğu İzmir Şarap Tutkunları öncülük etti ve benle birlikte Master Sömeliye İsa Bal ile (İngiltere’deki Fat Duck lokantasının sömeliyesi), Hürriyet gazetesinde yazılarını okumuş olabileceğiniz Gence Alton beyleri davet etti. Panelin sonuçlarını, hangi şarabın kaç puan aldığını ve tadım notlarını merak eden okuyucular benim siteme ve Şarap Tutkunları’nın Facebook sayfasına göz atabilirler.
İşin doğrusu şu... Herhangi bir uzmanın verdiği notlar mutlak doğruları yansıtamaz çünkü şarap tadımında, uzmanın bilgisi ve deneyimi ne olursa olsun, işin öznel ve kişisel tercihlere dayanan bir boyutu var. Bu yüzden herhangi bir uzmanın tavsiye ettiği şarapları satın almaya yeltenmeden önce o uzmanın damak zevki ile sizinkinin örtüşüp örtüşmediği hakkında düşünmenizi öneririm.
Yandaki şarapları tavsiye etmeden önce kendime şu soruyu sordum: Bu tadımdaki 23 beyaz ve 35 kırmızı şaraptan hangilerini paranı basıp alırsın? Listede, bu soruya “vallahi alırım, soframda görmek isterim” diye cevap verdiğim şaraplar var.
Tavsiye ettiğim kırmızı
Eminim sizin de başınıza gelmiştir. Adamın biri sizle ciddi konuları konuşmak istiyor. “Size bir iyi, bir kötü haberimiz var. Hangisinden başlayayım?”
Genellikle aslında haber kötüdür. Örneğin “İşinize son veriliyor. Kötü haber bu. İyi haberse herkese iki haftalık maaşını veriyoruz, size bir ay” gibi aslında acınızı pek de hafifletmeyecek bir durum.
Kuyruk yok, kabalık var
Yeşilköy’de başıma gelen bunun tersi. Kötü haber sizin için haber niteliğinde bile olmayabilir. İnsanımızın açıkgözlülüğü ve kabalığı haber niteliği taşır mı?
Örneğin sırada önünüze geçiyor adamın teki. Hiçbir şey olmamış gibi. Sizin önünüzdeki bey adamı uyarıyor. Adam, acelesi olduğunu söylüyor. Kendisine o zaman neden sıradakilerden izin istemediği soruluyor. İstense verilecek tabii izin. Adam “Eee sen de uzattın...” gibi kaba ve meydan okuyan bir şekilde karşılık veriyor. Hem suçlu hem güçlü. Özür dilemek ya da kibarca izin istemek ona göre herhalde zayıflık belirtisi.
İşin diğer enteresan tarafı da güvenlik görevlileri duruma kibarca müdahale edecek yerde seslerini çıkarmıyor. Böyle yaparak suçluyu koruyorlar.
Aynı güvenlik görevlileri önümdeki hanıma bavulunu açmasını söylüyor. Kadıncağızın