Mayıs ayında Türkiye’ye gelen yabancı uzmanların yüksek puan verdiği şarapların listesi gazetelerde yayımlandı.
Ayhan Güleyen beyin başkanı olduğu İzmir Şarap Tutkunları öncülük etti ve benle birlikte Master Sömeliye İsa Bal ile (İngiltere’deki Fat Duck lokantasının sömeliyesi), Hürriyet gazetesinde yazılarını okumuş olabileceğiniz Gence Alton beyleri davet etti. Panelin sonuçlarını, hangi şarabın kaç puan aldığını ve tadım notlarını merak eden okuyucular benim siteme ve Şarap Tutkunları’nın Facebook sayfasına göz atabilirler.
İşin doğrusu şu... Herhangi bir uzmanın verdiği notlar mutlak doğruları yansıtamaz çünkü şarap tadımında, uzmanın bilgisi ve deneyimi ne olursa olsun, işin öznel ve kişisel tercihlere dayanan bir boyutu var. Bu yüzden herhangi bir uzmanın tavsiye ettiği şarapları satın almaya yeltenmeden önce o uzmanın damak zevki ile sizinkinin örtüşüp örtüşmediği hakkında düşünmenizi öneririm.
Yandaki şarapları tavsiye etmeden önce kendime şu soruyu sordum: Bu tadımdaki 23 beyaz ve 35 kırmızı şaraptan hangilerini paranı basıp alırsın? Listede, bu soruya “vallahi alırım, soframda görmek isterim” diye cevap verdiğim şaraplar var.
Tavsiye ettiğim kırmızı şaraplar
1- 2009 Trojan Rezerv Kalecik Karası
Benim çok sevdiğim ve bana Gamay ile Pinot Noir arası bir yerde olduğunu düşündüren bu sepajdan son zamanlarda ülkemizde çok kötü şaraplar yapılıyor. Yüksek alkollü, hemen inişe geçen, sallama meşe yongalı ve zevk vermeyen şaraplar. Bu şarap bir istisna. Olması gerektiği gibi zarif bir şarap, zarif bir üzümden. Kırmızı meyve aromaları da şaraba iyi entegre olmuş ve tanen-asit ilişkisi dengede. Diri ve canlı. Bu şarap Tomurcukdağ’da Prof. Sabit Ağaoğlu tarafından üretilmiş.
2- 2008 Kayra Vintage Öküzgözü
Elazığ yöresinin bu güzel üzümü maalesef Ege’de çok iyi sonuç vermiyor. Fenolik olgunluğa ulaşmadığı zaman buruna ekşi domates kokuları geliyor ve yeşil tanenler damağınızı yakıyor. Kayra’nın bu güzel şarabı ise hem damakta dolgun, hem asiditesi güçlü hem de bitimde yuvarlak tanenleri ile damak buruşturmak yerine damakta karadut şurubu içmiş gibi hoş bir izlenim bırakıyor.
3- Urla Şarapçılık Nero D’Avola
Biliyorsunuz dünyanın en iyi Nero D’Avola şarapları Sicilya’da. Urla Şarapçılık’ın bir Nero D’Avola şarabını 10 İtalyanın arasına koysalar ve hepsini tatsanız ve kimin ne olduğunu bilmeseniz kalite yönünden arada bir fark bulmayacağınızı düşünüyorum. Bu sepaja özgü salamura sardalya kokusu bana cazip geliyor. Bu şarapta öne çıkan kırmızı meyve salatası lezzetleri, geride yatan ve şarabı diri tutan zengin asidite, şarabın genel dengesi ve bitimdeki zarafet de hoşuma gidiyor. İçtikçe sıkılmayacağım ve daha çok içmek isteyeceğim ender kırmızı şaraplarımızdan biri. Ucuz değil ama fiyat-kalite dengesi doğru. Kaç Türk şarabı için bu sonuncusu söylenebilir?
Tavsiye ettiğim beyaz şaraplar
1- Kavaklıdere Ancyra, Bornova Misket
Bornova misket ülkemizde çok iyi yetişen ve keşfedilmeyi bekleyen bir cevher. Eğer şansınız olursa Fransız Alsace bölgesinden Zind-Humbrect adlı üreticinin Golbert bağından elde ettiği sek Misket şarabını (Muscat) bir deneyin ve bu üzümün erişeceği zirveyi görün. Kavaklıdere bu üzüme layık bir Misket üretmiş. Gül gibi çiçeksi, üzümsü (evet bazı şaraplar üzüm de kokar!), kayısımsı ve şeftalimsi aromalar. Damakta yumuşak, dengeli ve sek. Tek kusuru, alkolün biraz yüksek olması. Yaz şarabı deyip geçmesin kimse. Ben bu kadar temiz yapılmış, aromatik bir şarabı yaz-kış içerim. Şahane aperitif de olur.
2- 2009 Kocabağ Emir
Emir asiditesi yüksek, mineralitesi olan ama bazen fazla tek boyutlu ve aromatik olmayan bir sepaj. Kocabağ, Kapadokya’da yetişen bu üzümden bayağı canlı, aromatik ve bitimde damakta hafif otsal nüanslar olan bir şarap elde etmiş. Kanımca yabani mantarlara, yaz sebzelerine çok iyi eşlik edecek bir şarap. Tabii kimse size kabuklu deniz ürünleri ile içmeyin de demiyor!
3- Vinolus Chardonnay
Kayseri’deki Molu çiftliğinin ürünü olan bu şarap, tadımın benim açımdan en büyük sürprizi oldu. Oldu çünkü ülkemizdeki Chardonnay’leri basit, hantal ve şahsiyetsiz bulurken -ki buna fiyatı 70 lira olanlar da dahil- ilk kez kör bir tadımda Fransız Chardonnay’si olarak tanımlayacağım bir şarap ortaya çıktı. İlk kez bir Türk Chardonnay’sinde belli bir derinlik ve zengin bir mineralite olduğunu ve şarabın meyvemsi yoğunluğu ile alkol derecesinin karşılıklı dengeyi tutturduğunu gözledim. Demek ki Erciyes yanardağı çevresinde tüfe topraklar ile verimi çok aza indirmeye yönelik sözde değil gerçek organik tarım anlayışı birleşince bu iş olabiliyor. Hiç bilmiyorum kim ya da kimler yapıyor bu şarabı ama bravo. İnşallah arkası gelir.
Tadımdan çıkardığım bazı çok önemli sonuçlar
* Fiyat ile kalite arasında pek ilgi yok. Kör satıcının kör alıcısı misali, fiyatı 100 lirayı geçen dengesiz şaraplar alıcı buluyor ama bazı gerçekten iyi şaraplar piyasada ve lokantalarda tanınmıyor.
* Özellikle Cabernet Sauvignon ve Merlot üzümlerinden elde edilen tek sepaj ya da kupaj şarapların, özellikle de “Bordeaux tipi şarap” diye 70 lira ve çok üstü satılanları genelde fenolik olgunluğa erişmemiş, üretim sırasında tanenleri iyi kontrol edilmemiş, aşırı alkollü ve dengesiz şaraplar. Muhtemelen ülkemizde birçok tüketici bu yüksek alkollü, damak büzen ve yeşil tanenli şarapların “iyi” şarap olduğunu düşünüyor. Öte yandan kül yutmayan gençler giderek piyasaya hakim olacak ve ithal şaraptan alınan vergiler düştükçe 35-70 Lira arasında birçok kaliteli şarap ülkemize ithal edilmeye başlanacak. Bu durumda ben orta vadede bile şarap sektöründe büyük depremlerin yaşanacağını düşünüyorum.
* Syrah ya da Şiraz üzümü meselesinde işin içine kişisel tercih giriyor. Bu üzüm semizotu gibi. Her yerde kolay yetişiyor. Ama ben daha çok Fransız Cote du Rhone tipi, özellikle de Cote Rotie, Cornas ve Hermitage’ları seviyorum. Ülkemizde ise Yeni Dünya tipi ve bu tipin kabul edilebilir, genç bağlar için fena olmayan örnekleri yapılıyor. Örneğin bir Kavaklıdere Pendore Syrah ya da Sarafin Syrah.
* Ülkemizde gene kolay yetişen ve zaman zaman başarılı örnekleri ortaya çıkan iki de beyaz üzüm var. Biri Narince. Bence potansiyel olarak dünyanın önde gelen üzümlerinden biri olabilir. Chardonnay’ye nazaran Narince daha aromatik ve meyvemsi bir üzüm. Öte yandan maalesef bu tadımda içtiğim Narinceler bende hayal kırıklığı yarattı. Bu üzüme belki biraz fıçı gerekiyor ama fazla yanık ve aşırı fıçı kullanımı yönünden potansiyelin gerisinde kalınıyor.
* Buna karşılık, gene ülkemizde her yerde yetişen Fransız kökenli Sauvignon’lar hayal kırıklığı yaratmadı. Özellikle de, aşırı olmayan fiyatı ve tutarlılığından dolayı Umurbey Sauvignon’ları her zaman seve seve içebileceğimi düşündüm.