Şarapta kendi burnuna güveneceksin arkadaş. Verilen notlara falan pek aldırmayacaksın. En iyi ve halen ucuz şarapları arayıp bulacaksın. Bunları bana ne mi yazdırıyor?
Sardinya Adası'nın kuzeydoğusundaki Costa Smeralda, Avrupa jet sosyetesinin favori mekanı. Oteller ateş pahası. Ama ödevinizi önceden yapar yani araştırırsanız uygun fiyata otel de var, lokanta da. Bizim kaldığımız Tenuta Pilastru’yu Michelin rehberinden buluyor ve sonra google’dan araştırıyoruz. Geceliği iki kişi, kahvaltı dahil, 135 euro. Özellikle bahçesine serpiştirilmiş minik taş evlerde kalanlar memnun. Bana göre buranın cazip taraflarından biri de lokantasının bu yörede Michelin rehberi tarafından tavsiye edilen 7-8 lokantadan biri olması. Fiyat da böyle pahalı bir yöre için cazip. Şarap dahil adam başı 32 euro fiks mönü.
Şarap dahil? Hımm!
"Herhalde çok kötü bir şaraptır" diyorum eşime, "Gel kendi şarabımızı kendimiz götürelim." Hanımın bilimsel kongresi için bulunduğumuz İtalya’nın Puglia Bölgesi'nden Sardinya’ya uçuyoruz. Sabah 4:30'da yola çıkıp, iki konaklama ve üç cappuccino sonunda 9:00'da havaalanındayız. Uçak 11.00'de. Vakit var. Havaalanından 65 euro’ya dünyanın en meşhur Chianti’lerinden birini alıyorum. Felsina adlı üreticinin. Yüzde 100 sangiovese. Çok iyi bir milezim. 2004. Şarabın adı Fontallaro.
Olbia Havaalanı'nda karnımızı gene havaalanından aldığımız nefis mozzarella peyniriyle doyuruyoruz. O kadar. Otele varışımız 15:00. Personel güleryüzlü. Odamızsa basit; rustik mobilyalar, kullanışlı, geniş. Odamızın önünde ve görüş mesafesinde başka bina yok. Göz alabildiğince ağaç ve yeşillik. Terliyiz. Hemen Capriccioli Plajı'na koşup kendimizi serin sulara bırakıyoruz.
Plaj arabayla yarım saat mesafede. Olağanüstü bir deniz. Pırıl pırıl. Lacivertin ve turkuazın bütün nüansları bir arada dans ediyor. İyice rahatlayıp duşumuzu aldıktan sonra, elimizde Fontallaro, saat 21:00'de Tenuta Pilastru’nun lokantasına varıyoruz. Masamız ayrılmış. İki kişilik geniş masanın konumu çok iyi. Köşe masa.
Canım iyi şarap içmek istiyor
Masamızda 35 euro mönü fiyatının içinde olan şarap açılmış duruyor: Minnanu, Rosso de Gallura. Yani yörenin kırmızısı. Kendi üzüm bağlarından yapıyorlar. Kullanılan üzüm Grenache. Burada Cannonau diyorlar. Elimizde şarap şişesiyle geldiğimizi gören garson kız ingilizce soruyor: “Bizim şarabı kaldırayım mı?” “Yok, kalsın” diyorum. Sonra lütfeder gibi ekliyorum: “Onun da tadına bakarım ama canım iyi şarap içmek istiyor. Sen bize iki şarap bardağı daha getir!” “Canım iyi şarap istiyor” cümlesinden onların şarabının kötü olduğu anlamı çıkabilir tabii. Bizdeki ‘her şey dahil’ sisteminde insanların önüne konan ve adına şarap denen rezil içeceklere gitmiş olacak herhalde aklım. Bu yüzden gereksiz yere ukalalık yapıyorum. Ama burası İtalya.
İşte dürüst şarap
Sevimli Adalı kız bir dediğimizi iki etmiyor. Önümüz 100 çeşit mezeyle donanıyor ve iki güzel kristal kadeh geliyor. Hanımla kadeh tokuşturuyor ve 2004 Fontallaro’muzun tadına bakıyoruz. “Well, it's not bad/Kötü sayılmaz...” diyor hanım. Belli ki benim de bir şeyler eklememi bekliyor. “Giriş fena değil. Hafif tatlımsı. Öte yandan içi boş. Orta damak yok gibi. Bitim sadece kısa değil, acımsı. Vegetal. Fenolik olgunluğa erişmemiş üzümler. Doğrusunu söylemek gerekirse biraz da dilue. Yani yoğun değil. Sulandırılmış gibi...” Sessizlik. “Hadi Minnanu adlı şarabı deneyelim.” Mmmm. Yüzler gülüyor. “İşte dürüst şarap böyle olur. Alkol sadece %12.5. Fazla yoğun değil. Ama meyvemsilik şaraba ne güzel entegre olmuş. Zarif ve dengeli. Bitim de hiç kısa değil. Çok hoş, ‘seductive”, baştan çıkarıcı bir şarap.
Hey gidi dünya!
Biri 65 euro, diğeri herhalde 2-3 euro. “Nasıl oluyor bu?” diye soruyor eşim. “Dünyanın neresinde adalet var ki şarap işinde olsun” diye cevaplıyorum. Peki biraz önce gereksiz yere ucuz şaraba dudak büken ve garson kızın belki de kalbini kıran ben değil miyim? Artık bir ‘brand’ olmuş, ünlü bir marka haline gelmiş Fontallaro. Başka bir marka olan ve daha da pahalı olmasına rağmen çok kötü milezimlerini gördüğüm Sassicaia gibi. O da markalaşınca üretimi artırmış. Kalite düşmüş. Ama şarap eksperleri ön cepte. İşin ticaretini yapanlar ve gazeteciler arka cepte. “Kral çıplak” diye bağırmak kimsenin işine gelmiyor. O zaman ne yapilabilir? Kendi burnuna güveneceksin arkadaş. 100 üzerinden verilen notlara falan pek aldırmayacaksın. En iyi ve halen ucuz şarapları arayıp bulacaksın. Ben de Puglia’da biraz bunu yaptığımı sanıyorum. O da haftaya.