Mikla kendini Türkiye’nin lokantaları ile mi kıyaslıyor yoksa batıdakilerle mi? Buralar için sorun yok ama ikinciyi tercih edecekse bir şeyleri değiştirmeli
Böyle bir manzara ve detaylara önem veren servis dünyada var ama çok değil.
Diyelim yazarsınız ve aşk romanı yazıyorsunuz.
Malatya’da çok güzel çekimler yaptık. Kent çok güzel, yemekler nefis. Çekim dışında keşfettiğim birkaç lezzetten bahsetmek istiyorum
Bütün yaz kavgasını yaptık.
Baharda Cafe Per Me adlı firma bana bir espresso makinesi ve yanında da kahve göndermiş. Ben espresso’yu çok severim, bizim kahvemizi de tabii ki. Benim hanımsa herhalde Amerikalı olduğu için neskafe denen kahveden nefret eder ve Türk Kahvesi’ne bayılır. Yazın evde benim “Ne olur, şu kahveyi bir deneyelim” dememe rağmen espresso yapılmadı. Hep Mehmet Efendi’nin kahvesi içildi.
Sonunda ben muradıma erdim ve bana göre son derece karmaşık olan espresso makinesini çalıştırmayı bilen (Duvara çivi çakmayı beceremeyen özel kabiliyetli birisiyimdir) birini bulunca espresso’yu denedik.
Ne yalan söyleyeyim İtalya’da içtiğim espresso’ların tadını alamadım. Herhalde bana gönderilen süreden sonra altı ay geçtiği için kahve biraz bayatlamıştı.
Çırağan Palace Kempinski’nin şefi Olivier Chaleil’in evine giderken, lezzetli şeyler yiyeceğimi biliyordum. Ama krallara layık bir sofra tahmin etmemiştim
Olivier Chaleil o günkü davette bu yemekleri hazırlamıştı.
Şef Olivier Çırağan Palace Kempinski’nin executive chef’i. Yani kendisi mutfağa girip yemek pişirmese de oteldeki tüm lokantaların başındaki şeflerin büyük patronu. Xavier ise otelin tatlılarından sorumlu şefi.
Tam Ramazan öncesi Olivier’den, otelin halkla ilişkiler sorumlusu Çiler İlhan aracılığı ile bir davet geldi. Beni ve eşimi Monsieur Olivier’nin evinde yemeğe davet ediyordu. Yemekte kendisi, Olivier, Xavier, ben ve eşimin dışında bir de otele organik ürün tedarik eden Nora Foods’un sahibi Gülşen hanım olacaktı.
Fransız şefin evinde çok iyi bir ziyafet olacağını elbette tahmin ettim.
Çekim için gittiğimiz Erzurum’da başımıza şu ana kadar hiç yaşamadığımız bir olay geldi
İki günlüğüne Erzurum’dayız. ‘Tadı Damağımda’ programı için ev yemekleri yapan bir lokanta çekmek istiyoruz.
‘Hacı Baba Dönercisi’nin sahibi Recai Bey, bizi Erzurum Evleri’ne götürüyor ve sahibi Siyami Bey’le tanıştırıyor. Beş eski ev, iç içe restore edilmiş. 2 TL’ye gezilebiliyor. Lor dolması ve patates burani gibi yöresel yemekleri yaptıkları yer...
Çekim için konuşuluyor, anlaşılıyor, sonra telefonlaşılıyor. Ertesi gün 19.30 için sözleşiyoruz. Çekim 20.30’da başlayacak. Tabii biz, “Eğer bir değişiklik olursa haber verin” diyerek numaramızı bırakıyoruz.
Ertesi gün bir sürprizle karşılaşıyoruz. 500 kişilik grup varmış ve çekime 23.00’ten önce başlamamız mümkün değilmiş. Ya da ertesi sabah 8’de yapabilirmişiz... Bize telefon edip durumu aynı gün bildirmedikleri için başka bir yeri çekme şansımızı da kaybediyoruz.
İlgilerine ve nezaketlerine teşekkür edip ayrılıyoruz.
Korsika’nın güneyi de Tanrı’nın biraz kayırdığı bölgelerden. Muhteşem güzel. Özellikle de Bonifacio ve Porto Vecchio. İşte size oradaki dört günlük gezimizin kayda değer keşifleri...Sahil kasabası Bonifacio’nunhem tarihi bölümleri hem limandaki lokantaları son derece cazip.
Kim ne derse desin.
Balık çorbasını herkes yapıyor ama “bouillabaise” denen balık çorbasının üstüne yok.
Biliyorsunuz özellikle Fransa’nın Marsilya kenti ve çevresinde tanınır bu çorba.
Bir de Korsika usulü var.
Pazarlama uzmanı değilim ama pazarda büyük bir boşluk olduğunu düşünüyorum. Dikkatler pahalı şaraplarda yoğunlaştıkça piyasaya sürülen ‘ucuz’ şarapların kalitesi giderek düşüyor
Niye mi 20 TL? Kesin bir cevabı yok ama ortada devamlı tekrarlanan bir soru var. Birçok okuyucum ve arkadaşım, dostum bana 20 TL’ye hangi şarabı tavsiye ettiğimi soruyor. Hemen hemen hepsine aynı cevabı veriyorum: Hiçbirini.
Maalesef ülkemizde, özellikle de 20 TL’ye benim içmekten zevk aldığım şarap yok. Tabii bu demek olmuyor ki 60 TL ya da üstü şaraplar iyi. Ama o ayrı bir konu.
20 TL sanki kutsal bir çizgi. Şarap içmeyi sevenler, varlıklı da olsalar, ancak özel günlerde pahalı şarap açıyorlar. Çok ucuza, örneğin 5 TL ve altına, doğru dürüst bir şarap içeme- yeceklerini de biliyorlar. 20 TL onlara makul görünüyor. Bu paraya, olağanüstü olmasa da, iyi bir şarap içmenin kendi hakları olduğunu düşünüyorlar. Yerden göğe kadar da haklılar! Ben de öyleyim.
A PASTURELLADomates ve zeytin dondurmalı börek nefis
Burası hem kaldığım otel hem de yemekleri çok iyi olan bir lokanta.
Bir aile işletmesi. Baba Jojo, oğulları Adolphe ve Stephane ve eşleri. A Pasturella L’Ile Rousse’a 4 km mesafede Monticiello adlı dağ kasabasında. Manzara nefis. Otel kasabanın göbeğinde. Sabah kahvaltı vakti ve akşamüzerleri üç tip insan otelin önündeki masalarda yer kapma savaşı veriyor. Birincisi; buraya yerleşmiş olan Parisli emekli kesim. İkincisi; kasabanın jandarması, itfaiyecisi, esnafı gibi buranın insanı. Üçüncüsü de bizim gibi gelip geçici
“Yıllanmak” demek şarabın hafif okside oldukça daha da leziz hale gelmesi anlamına geliyor. Dünyada üretilen sek şarapların yüzde 99’unda yıllanma potansiyeli yoktur. “Peki hangi şaraplarda vardır?” diye sorarsanız özetleyeyim
Pek çok okuyucum bana attıkları mesajlarda ellerinde eski şişelerin bulunduğunu söylüyor ve değerlerini merak ediyorlar.
Bahsi geçen Türk şarapları.
Ben de onlara internet sitemdeki Eski Türk Şarapları paneline bir göz atmaları tavsiyesinde bulunuyorum.
Şimdi işin doğrusu şu.