iZMiR’DE ÇINAR: MiS GiBi BiR MEYHANE

24 Şubat 2012

Böyle bir ortamda ve muhitte keyfinizin bozulmaması için, yemeklerin kötü olmaması yeterli. İşin ilginç tarafı, bayağı lezzetli öğünler de var

Masamıza gelip hal hatır soran beyin meyhane sahibi olduğunu tahmin ediyorum. Adı ‘Çınar’ ama kendisinin “Acaba eski basketbolcu mu?” diye düşündüren boyuna bakarsanız, ‘Selvi’ adı daha uygun olabilir.
Sadece iki metrelik boyu yüzünden değil. İncelik ve zarafet de söz konusu. Gerçek ve içten gelen kibarlık bir başka oluyor. Hele belki de müşteriye saygıdan kaynaklanan hafif utangaçlıkla birleşince, insanın içi ısınıyor. Hiç tanımadığınız birine karşı sıcak duygular besliyorsunuz anında.
Ortada bir an sessizlik oluyor. Ben bozuyorum: “Sevdik. Mis gibi bir meyhane burası.”
Fazla konuşkan değil ama gözlerinden hisleri okunuyor. Başını hafifçe öne eğip içtenlikle bizi selamlıyor ve “Afiyet olsun” diyor.
Duyguları diline vurmuyor, sanatına dokunuyor.
Türk sanat müziğinin klasik parçalarını, terbiye edilmiş bir sesle, gayet güzel icra ediyor. En azından benim kulağıma öyle geliyor.

Yazının Devamı

Gönülsüz yapılan aş, ya karın ağrıtır ya baş

19 Şubat 2012

Bu Konya sözü Saime Yardımcı için geçerli değil. Çünkü ona göre sevdiği insanlar için yemek hazırlamak külfet değil, sevgi gösterisi. Üstelik bu yemekleri bir kitapta toplamış


Saime Yardımcı bu kitap ile gelecek kuşaklar için yararlı bir eser yaratmış.

Baba, baba, annem neden bunu bize yapmıyor? Çok güzel bu. Çok güzel. Harikulade.”
“Biliyorsun annenin vakti yok kızım. Zor yemekleri hazırlayamaz.”
“Ben doğduktan sonra öyle oldu di mi baba? Sen öyle diyorsun. Eskiden yaparmış. Peki bir gün benimle hiç oynamasa ve dersime yardım etmese yapar mı?”
“Bir şeyler yapar ama bunu yapamaz kızım. Beceremez.”

Yazının Devamı

iMROZ’UN CURCUNASI KEYFE DÖNÜŞÜYOR

17 Şubat 2012

40 senelik gelenekler kolay değişmiyor demek. Kendine özgü, meyhaneyi meyhane yapan kaliteli meze geleneği, İmroz’da devam ediyor

Bence İmroz bir mucizeyi gerçekleştiriyor. Dünyanın neresinde olursa olsun, dört katlı ve günde belki bin kişiye servis yapan bir yerde adam gibi yemek değil, kafeterya yemeği olur. Özen gösterilmez. Garsonlar merdivenleri aşındırmaktan helak olur ve nefes nefese kaldıklarından masalara servis yapacağım diye milletin kafasına yemekleri döker. Masanız öksüz kalır, ne zaman ne geleceği belli olmaz, ısmarladığınızı değil, bulduğunuzu yersiniz.
Allah ziyade etsin, İmroz öyle bir dolup taşıyor ki bu kalabalık, gürültü ve curcunada cinayet işlense kimsenin ruhu duymaz. Merak etmeyin, İmroz’da cinayet işlenmiyor... Ne gerçek anlamda ne de gastronomik anlamda. Belki sadece bizde ve Çin’de olabilecek bir mucize gerçekleşiyor. Tüm eksiler artılara dönmüş.
O gürültü, patırtı, curcuna gerçek keyfe dönüşüyor. İnsanlar kendilerini zorlamadan şölen havasına giriyor. Keyifler yerinde, herkes içiyor ama sarhoş kimse yok, tam tersine müşteriler birbirlerine nazik davranıyor ve dar alanda başkalarının yürümesi için kendi sandalyelerini

Yazının Devamı

Okurlar benim ‘Canım Ciğerim’

12 Şubat 2012

Tavsiye ettiğim lokantalara giden bazı okurlar memnun kalmıyor. Ben de Canım Ciğerim’de aynı şeyi yaşadım

Gurmelik’in çok ciddi bir mahsuru var. TV’deki gurme programlarını ele alın. Bazı lokantalar meşhur ediliyor. Ne güzel. Hakları. Pek çoğu alın teri, olağanüstü çaba ile o noktaya gelmiş. Maddi imkanları kısıtlı. Gazeteye reklam veremez, PR ajansı tutamazlar. Eğer keşfedilirlerse bir anlamda hak yerini bulmuş oluyor.
Müşteri memnun, lokantacı memnun, herkes mutlu, ülke mutfağı kazanıyor.
AMA bir sorun var. Bu sorunun ne olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bir şekilde herhangi bir gurmenin ziyareti ile meşhur olmuş lokantaların üçte ikisi onu tavsiye eden kişinin yüzünü kara çıkarmıyor. Bazen daha da iyisini yapmak için çaba harcıyorlar.
Kendi adıma konuşayım. Tavsiye ettiğim yerlere gidip çok memnun kalan okuyucu ve izleyicilerden haftada ortalama 10 mesaj alıyorum. Bu mesajlar bana tarifi zor bir haz veriyor. Çalışma şevkimi artırıyor, hayatıma anlam katıyor. Hem bunları yazan okuyucular hem de benim yüzümü kara çıkarmayan lokantacılara sağlık ve mutluluk diliyorum. Her zaman mektuplara cevap veremesem bile benim için özel anlamı oluyor bu mesajların.
Çok ama çok

Yazının Devamı

GÜMÜŞYAN

10 Şubat 2012

Yeni açılmış lokantaları eleştirmek hep tehlikelidir. Gümüşyan, iyi başlamış, inşallah daha da ileri gider

Bazen yorgan gidiyor ama kavga bitse bile hayaller bâki kalıyor. Ben özellikle soğuk kış günlerinde mis gibi havaları özlerken, Asmalımescit’te sokağa atılmış masalardan birine kurulup hafif hafif rakı demlenmenin hayalini kuruyorum. Ne yazık artık bu yaz ülkemize gelen hiçbir turist bu keyfi yaşayamayacak. Turizmimiz için de yazık.
Ama elbette ki Asmalımescit’te yemek yiyecekler. Ben şaraplarını çok beğendiğim ve ithal edeceğim Mösyö Michel Tardieu (Tardieu-Laurent Şarapları) Asmalımescit’te yemek yemek istediğini söylediği zaman ‘Cavit’i tavsiye ettim. Teşekkür mesajı attı, hayran kaldığını söyledi. Ne güzel.
Tavsiye ederken biraz düşünmedim değil. Cavit’in sokak hizasındaki salonu rahat ama üst kat basık tavanlı ve sıkışık. Özellikle kazara kendini bilmeyen biri sigara içerse bir yabancı çok rahatsız olur. Nerede oturdu bilmiyorum ama memnun kaldığına göre sorun yok.
Dışarıda oturmanın keyfi başkaydı. Basık tavanlı mekanlardan da kurtuluyorduk. Artık bu lüks yok. Cavit ve karşısındaki Yakup’la aynı sokaktaki Gümüşyan, bir anlamda derdimize deva olabilir. Burası

Yazının Devamı

Barselona kabusu

5 Şubat 2012

Hırsızlık, ilgisizlik, umursamazlık derken Barselona günleri iyi geçmedi. Ama yediklerimiz güzeldi,

Çantamı çaldılar Vedat, çantamı bir saniye içinde çekip götürdüler. Kimse ilgilenmiyor. Bir şeyler yap, bir şeyler yap lütfen...”
Barselona’da El Corte Ingles mağazasının üçüncü katındayız. Arkadaşım fiziksel özürlü bir bayan. Genelde koltuk değnekleri ile yürüyor. Rahat bir ayakkabı almak istiyor İspanya’da kendisine. Koltuk değnekleri ile çanta taşımak da bir dert. Bir saniye için çantayı oturduğu ve ayakkabı denediği koltuğa bırakıp tezgaha yürümüş. Kaşla göz arasında ve tezgahtarın gözü önünde çanta gitmiş...
Belli ki hırsız çok dikkatle izlemiş. Herhalde tüm yaşlı veya fiziksel özürlü insanlara özel bir ilgi gösteriliyor...
“Hırsızlık dünyanın her yerinde olur” diyeceksiniz. Beni asıl şaşırtan bundan sonrası.
Benim yabancı dilim olduğu için yetkililere ulaşmaya çalışıyorum.

Yazının Devamı

FICCIN HAMUR iŞLERiNDE UZMANLAŞMIŞ

3 Şubat 2012

Buraya adını veren Fıccın bir nevi börek, tepsi böreği. Hamur işlerine özen gösteriliyor. Yemeklerin severek yapıldığı aşikar

Bazen bazı şeyler kısmet olmuyor. Fıccın’a prodüktör bir arkadaşım ve onun yakın bir arkadaşıyla hafif bir şeyler yemek için uğradım bir çekim sonrası. Beğendim ve 10 gün sonrası için daha kapsamlı bir yemek için anlaştık. Sonra araya geçtiğimiz pazar günkü yazımda bahsedeceğim Barcelona gezisinde bir arkadaşımın yaşadığı aksilikler girdi. Dönüşüm gecikti ve yemek iptal oldu.
Ben de daha fazla beklemeden ilk izlenimlerimi aktarmak istedim.
En güzeli buradaki atmosfer.
Rahat ve güvenli bir ortam yaratılmış. İlk göze çarpan lokantanın müdavimleri olduğu. Bu hem güzel hem de tehlikeli. Güzel, çünkü müdavimleri olan lokanta belli bir güven ortamı yaratmış ve takdir edilmiş demektir. Tehlikeli, çünkü bu tip yerlerde buraya ilk kez gelen müşteriler pek ilgi görmez ve kendilerini dışlanmış hissedebilir.
Dikkat ettim. Herkese iyi muamele ediliyor. Müdavimlerin farkı ne istediklerini iyi bilmeleri. Gider gitmez önlerine favori mezeleri geliyor.

Yazının Devamı

Arkadaş evinde bir akşam yemeği

29 Ocak 2012

Şarap sevdalısı arkadaşım Gence Alton ve eşi Elif bizi bir akşam Kaliforniya’daki evlerinde ağırladı. Hem şaraplar harikaydı hem de yemekler...


Milor’un arkadaşı Gence Alton

İnsanlara, hele yakın arkadaşlara takılmak çok zevkli bir şeydir tabii.
Ben de sizler gibi yakın arkadaşlarıma takılmayı severim.
Onlar bana takıldığı zaman da, biraz içerlesem de dışa vurmamaya çalışırım.
Bir istisna var ama: “Yemeğe gel, bakalım bize kaç puan vereceksin!”.

Yazının Devamı