Operasyon da tartışılır, ama...

25 Şubat 2015

Türkiye’de pek çok mesele gibi, Süleyman Şah operasyonu da iktidarla muhalefet arasında -ve genelde kamuoyunda- hararetli bir tartışma konusu oldu.
Bunu yadırgayanlar var. Onlara göre “Türk milleti dış meselelerde hep birlik ve beraberlik içinde olduğunu gösterirdi oysa şimdi böyle milli davalarda dahi bir araya gelemiyor”...
Eskiden Türkiye’de dış politika konularının alenen pek tartışılmadığı ve eleştirilmediği doğrudur. Ama bugün Türk toplumu Batı’daki demokratik ülkelerde olduğu gibi bu meselelerde de düşündüklerini özgürce ifade etmek istiyor.
Mesele bu tartışmaların kavga havası içinde değil, argümanlara dayalı, seviyeli bir şekilde yapılmasıdır.
Ne yazık ki bu son olayda böyle bir anlayışın eksikliği kendisini gösterdi.

Savaş riski
Bu tür tartışmalarda esas hata, kullanılan sert ve agresif üslup kadar, meseleye ya siyah ya beyaz olarak bakmak, olanları ya zafer ya da hezimet saymaktır.

Yazının Devamı

Operasyon çok şey değiştirebilir

24 Şubat 2015

Süleyman Şah operasyonu Türkiye’nin bölgesel politikasında birbirleriyle ilintili üç alanda bir dönüm noktası oluşturabilir.
Bu üç konudaki olasılıklar şu sorularla gündeme geliyor:
1) Türkiye bundan böyle IŞİD’e karşı tutumunu netleştirecek ve sertleştirecek mi?
2) Ankara Kuzey Suriye’de varlığını pekiştiren PYD ile bir yakınlaşma dönemine girecek mi?
3) Türk diplomasisi Suriye politikasını ve Esad rejimine karşı duruşunu yeniden değerlendirecek mi?
Son operasyon iç ve dış çevrelerde bu sorular üzerinde spekülasyon ve tartışmalara yol açmış bulunuyor.
Ankara rahatladı, ama...

Yazının Devamı

Şiddetin nedenleri

21 Şubat 2015

Washing- ton’da bu hafta Türkiye dahil 60 ülkenin temsilcilerinin katılımıyla yapılan “Şiddet İçeren Radikalizmle Mücadele Zirvesi’nde, Başkan Obama’nın yaptığı konuşmanın bizce iki önemli noktası var: Bunlardan biri uluslararası boyutlar alan şiddet eylemlerinin nedenleri, ikincisi de İslam radikalizmiyle ilgili...
ABD lideri konuşmasında şiddetin siyasal, sosyal ve ekonomik nedenlerinin iyice araştırılması için dünyaya bir çağrıda bulundu. Bu arada kendisi nedenler arasında baskı ve zulümden yoksulluk ve yolsuzluklara kadar çeşitli faktörleri saydı.
Gerçekten şiddetin nedenlerinin teşhisi, çok dikkatli ve kapsamlı çalışmalar gerektiriyor. Bu nedenleri ülkelerin ve toplulukların içinde bulundukları farklı koşullara, şiddete başvuran insanların ve grupların içinde bulundukları şartlara ve ideolojilerine göre incelemek lazım.
Dolayısıyla, şiddetin sadece bir meseleden ya da bir bölgeden kaynaklandığı şeklinde bir genelleme yapmak doğru değil...
Son zamanlarda Avrupa’da da sıkça görülmeye başlayan terör saldırılarının nedenlerini sadece yoksulluğa veya ayrımcılığa atfetmek, meseleyi basite indirgemek olur.
Ayrıca nedenlerin belirlenmesinde eylemcilerin kişiliğinin,

Yazının Devamı

Ermenistan’la protokoller öldü mü?

20 Şubat 2015

Türkiye’nin çok yoğun iç ve dış gündemi arasında, Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan’ın Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesini öngören iki protokolü meclisten geri çektiği haberi pek ilgi görmedi.
Aslında bu gelişme iki ülke arasındaki ilişkilerin ötesinde, önümüzdeki haftalarda “Ermeni soykırımı” sorununun uluslararası platforma taşınacak olması bakımından da büyük önem taşıyor.
Ekim 2008’de Zürih’te imzalanan protokollerin Ermenistan Meclisi’nde geri çekilmesinin zamanlaması, güdülen taktiksel amacı açıkça ortaya koyuyor. Yani Erivan bu inisiyatifiyle 24 Nisan’da “Ermeni soykırımı”nın 100. yıldönümü münasebetiyle girişilecek faaliyet için bir zemin hazırlamış oluyor.
Sarkisyan’ın bu kararı için öne sürdüğü gerekçe, Türkiye’nin ilişkilerin normalleştirilmesi konusunda Karabağ ile ilgili ön şartlar ortaya koymasıdır.
Ankara’nın Karabağ şartını her vesileyle tekrarladığı doğrudur. Daha geçenlerde Başbakan Davutoğlu, protokollerin içerdiği “sınırların açılması” kararının uygulanması için, önce Ermenistan’ın Karabağ’ın en az bir bölgesinden çekilmesi gerektiğini söylemişti. (Aslında anlaşma metninde böyle açık bir ön şart yok)...
Kâğıt üstünde kaldı
Şimd

Yazının Devamı

Nerede boşluk varsa, IŞİD orada

18 Şubat 2015

Yalnız Irak’ta ve Suriye’de değil... Nerede siyasal bir boşluk, toplumsal bir kargaşa varsa, IŞİD orada!
Bunun son örneğini Libya’da görüyoruz.
IŞİD’in geçenlerde Libya’da kaçırdığı 21 Hıristiyan Mısırlıyı kafalarını keserek öldürmesi ve Mısır’ın buna karşılık olarak Libya’daki IŞİD hedeflerini hava bombardımanına tabi tutması, “cihatçılar”ın bu Kuzey Afrika ülkesinde faal duruma geçtiklerini ortaya koydu.
Libya’daki IŞİD militanları neden bu Mısırlı sivilleri kaçırdı ve vahşice katletti? Bu Mısırlıların Libya’da ne işi vardı?
Öteden beri birçok Mısırlının çalışmak için komşu Libya’ya gittikleri biliniyor. Bunların içinde Hıristiyan Kıptiler de var.
IŞİD geçen ay bir grup Mısırlıyı rehin aldı; Müslümanları salıverdi, Kıptileri ise ellerinde tuttu ve sonunda önceki gün onları katletti, ardından bu vahşetin videosunu da yayınladı...
IŞİD’in diğer ülkelerde olduğu gibi Libya’da da böyle hareket ederken güttüğü amaç, hem düşman saydığı insanlara ve devletlere gözdağı vermek hem de dünyaya varlıklarını göstermektir.

Yazının Devamı

Paris’ten sonra Kopenhag...

17 Şubat 2015

Hafta sonu Kopen- hag’da cereyan eden terör saldırısı, Avrupa’da uluslararası terörizmin yayılmakta olduğunu gösteren son örnek.
Bu çifte saldırı, bir ay önce Paris’te Charlie Hebdo dergisine ve bir Yahudi süpermarketine karşı girişilen eylemin bir benzeri veya bir devamı...
Kopenhag’daki saldırının ilk hedefi, 2007’de Hz. Muhammed’e karşı çizdiği karikatür nedeniyle şimşekleri çeken İsveçli karikatürist Lars Vilks’in konuşmacı olduğu “ifade özgürlüğü” konulu bir toplantı, ikinci hedefi de bir kutlama vesilesiyle 70 kadar çocuğun toplandığı bir sinagogdu.
Birinci olayda toplantıya katılanlardan bir Danimarkalı film direktörü hayatını kaybetti, karikatürist Vilks ise kurtuldu. İkinci eylemde ise, saldırgana karşı çıkan bir koruma görevlisi öldü, ama çocuklara bir şey olmadı... Daha sonraki bir çatışmada ise polis saldırganı vurup öldürdü...
Paris’ten sonra Kopenhag’ın benzer bir terör saldırısına sahne olması, Danimarkalıları şoke ettiği gibi, “Sıra şimdi kimde?” diye kara kara düşünen Avrupalıları korku ve dehşete düşürdü.

Sınırsız olur mu?
Paris’teki gibi Kopenhag’daki terör saldırısının bir boyutu, Hz. Muhammed’i konu alan karikatürlerle ilgili. Girişilen eylemin

Yazının Devamı

Ukrayna’da ateşkes bu kez tutacak mı?

14 Şubat 2015

Ukrayna krizine son vermek için Minsk’te varılan anlaşmayla ilgili olarak ilk akla gelen soru, ateşkesin bu kez uygulanıp uygulana- mayacağıdır. Diğer bir deyişle, Minsk-2, çok kısa ömürlü olan geçen yılki Minsk-1’in akıbetine mi uğrayacak, yoksa barış yolunu gerçekten açacak mı?
Alman, Fransız, Rus ve Ukrayna liderlerinin 16 saatlik müzakere maratonundan sonra gerçekleştirdikleri anlaşmanın, daha önceki Minsk mutabakatından daha şanslı olacağı umuluyor.
Bu umudun birkaç nedeni var: Minsk-2 anlaşması bir öncekinden daha içerikli ve kapsamlı... Ukrayna’daki savaş taraflara bu yoldan bir çözüme varılamayacağını öğretti... Krizin Soğuk Savaş boyutlarını alması, ilgili dış güçleri de bir çıkış yolu aramaya itti...
Sebepler bir yana şimdi amaç mutabakatın en önemli unsurunu oluşturan ateşkesi kalıcı bir şekilde hayata geçirmekti. Bunu sağlamak için anlaşmada gerekli tedbirler de öngörüldü. Örneğin, oluşturulacak tampon bölgenin AGİT’in sıkı denetimi altında tutulması, yabancı kuvvetlerin geri çekilmesinin gözetlenmesi, yol haritasının takvime bağlanması gibi...
Denetimin başında bir Türk
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı AGİT’in Ukrayna krizi ile ilgili birimin

Yazının Devamı

Putin-Sisi ortaklığı

13 Şubat 2015

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in deyişiyle Mısır “güvenilir bir ortak”... Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah el Sisi’ye göre de Rusya ile gelişen ilişkiler şimdi “stratejik” bir nitelik taşıyor...
Putin’in bu hafta Kahire’ye yaptığı iki günlük ziyaret sırasında söylenen bu sözler, Rus-Mısır yakınlaşmasının geldiği noktayı gösteriyor.
Bunun iki ülke için özel bir anlamı olduğu gibi, bölge siyaseti bakımında da üzerinde durulmaya değer bir önemi var.
İki ülkeyi de böyle bir yakınlaşmaya iten faktörleri kısaca gözden geçirelim.
Rusya’nın atağı
- Rusya açısından Mısır Soğuk Savaş döneminden beri Moskova’nın kendi Ortadoğu-Doğu Akdeniz stratejisi çerçevesinde büyük önem verdiği bir ülke. Son yıllarda Rusya buradaki eski nüfuzunu kaybettiyse de her zaman ehramlar diyarına bir dönüş yapmak için fırsat kolladı. Mübarek rejiminin devrilmesinden sonra yeni bir açılım için ortam oluştu.
Kremlin’in gözünde bu ortam Mareşal Sisi’nin bir darbe yaparak iktidara gelmesiyle bozulmadı, aksine yeni rejimin sıkışık durumda olması ve dış desteğe ihtiyaç duyması yeni bir fırsat yarattı.

Yazının Devamı