Yemen krizi Yemen’de çözmeli

28 Mart 2015

B aşlıktaki ifadeden kastet- tiğimiz şey, Yemen’de devlet başkanı Mansur Hadi’nin “meşru” sayılan yönetimiyle ona karşı başkaldıran Husi’ler arasındaki ihtilafın, bölgesel, hatta küresel bir kriz haline gelmeden kendi sınırları içinde halledilmesi gerektiğidir.
Krizin tam da uluslararası boyutlar almaya başladığı şu sırada, meseleye taraf olanlar dahil, yakın veya uzak bütün ilgililere düşen sorumluluk böyle bir çözüme katkıda bulunmaktır.
Aksi halde Yemen Irak, Suriye ve Libya gibi, yeni bir bataklık olacak ve uzun süre dünyanın başını ağrıtacaktır.
Yemen’de aslında bir iktidar kavgası olan mezhep çatışmalarının bölgedeki rakip güçleri arasında bir “vekâlet savaşı”na dönüşmesine çok müsait olduğu bir gerçektir. Bu nedenle Yemen’deki Şii Husi’lere İran, Hadi rejimine de Suudi Arabistan arka çıktı. Bu destek yerel ihtilafı ikinci plana düşürürcesine, sonuçta İran ile Suudi Arabistan eksenli Koalisyonu karşı karşıya getirdi.
Yeni bloklaşma
Dün de belirttiğimiz gibi Suudi Arabistan, İran’ın Şiilik yolu ile Yemen de bir hâkimiyet kurmak istediği gerekçesiyle, harekete geçmiş bulunuyor. Bunun yaparken de bir Sunni blok oluşturmuş bulunuyor.
Riyad’ın bu askeri operasyonu

Yazının Devamı

Yemen krizi: Nereye kadar?

27 Mart 2015

Önceki günkü yazımızda Yemen’deki iç çatışmaların Suudi Arabistan’la İran’ı karşı karşıya getirebileceğini ve bu tehlikenin bölgesel, hatta küresel boyutlar alabileceğini belirtmiştik.
Bu noktaya tahmin edildiğinden de hızlı gelindi. İsyancı Şii Husi güçler ülkenin güneyinde saldırılarını yoğunlaştırıp stratejik Aden liman kentini neredeyse ele geçirecek duruma gelince, Suudi Arabistan önderliğindeki yeni koalisyon, askeri müdahale düğmesine bastı.
Bu harekât halen Husilerin kontrolü altında bulunan başkent San’a’ya karşı hava akınlarıyla başladı. Operasyonun bundan sonra karadan da sürmesi söz konusu.
Suudi Arabistan ve koalisyon ortaklarının bu müdahale için öne sürdükleri gerekçe, Devlet Başkanı Mansur Hadi’nin başında bulunduğu “meşru” hükümetin başkaldıran ve “dışarıdan” destek gören Husilerin tehdidi altında bulunmasıdır.
Bu tutum, operasyona lojistik katkıda bulunan ABD’nin aktif desteğine sahip. Türkiye de resmi bir beyanla bu eyleme arka çıkmış bulunuyor.
Yeni bir cephe
Yeni koalisyonda Suudi nüfuzu altındaki Körfez’deki Arap Emirlikleri’nin yanı sıra, Mısır, Sudan, Fas, Ürdün ve Pakistan’ın da yer alması çok anlamlıdır.

Yazının Devamı

Tunus istisna, ya öbürleri?

25 Mart 2015

Tablo gerçekten çok karanlık. Büyük umutlar yaratan Arap Baharı sonrasında, Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya kadar uzanan geniş coğrafyada, ülkelerin çoğu ters bir “domino etkisi” ile dökülüyor. Devrimi yaşatmakta nispeten iyi bir performans gösteren tek bir ülke var; ama o da şu sırada bir sarsıntı geçiriyor...
Bu ülke, 4 yıl önce Arap Baharı diye tanımlanan halk hareketinin öncülüğünü yapan Tunus’tur.
Gerçekten bu Kuzey Afrika ülkesi çoğulcu demokrasiye geçişte hızlı bir ilerleme kaydetti. Tunus’un başarısı, toplumun çeşitli eğilimlerini temsil eden bir yönetim kurması ve bunu kavgasız gürültüsüz yaparken istikrarı koruyabilmesidir.
Ne var ki, işler tam iyi giderken, Tunus’ta da aşırı güçler peydah oldu. Geçen hafta Ulusal Müze’ye karşı girişilen kanlı saldırı Tunus’un da ciddi bir terör tehdidiyle karşı karşıya bulunduğunu gösterdi.

Başarının sırrı
Gelinen noktada sorulan soru şiddetin devrimi, demokratik süreci ve özellikle istikrarı tehlikeye düşürüp düşürmeyeceğidir. Diğer bir deyişle, diğer Arap ülkelerinde görülen “tersine domino etkisi” Tunus’ta da görülecek mi, yoksa Tunus her şeye rağmen yoluna devam edebilecek mi?
Yeni Tunus’un siyasi hayatında önemli bir

Yazının Devamı

Niye terörist oluyorlar?

24 Mart 2015

Geçen hafta Tunus’ta Ulusal Müze’ye karşı 20’si yabancı turist olmak üzere 23 kişinin ölümüne yol açan terör saldırısını gerçekleş- tirenlerden birinin ağabeyi, BBC’ye konuşurken şöyle yakınıyordu: “Kardeşim iyi bir aile ortamında yetişti. İyi bir sosyal çevresi de vardı. Hatta arkadaşlarıyla içki de içerdi. Sonra ne oldu anlayamadım. Birileri onun beynini yıkadı, kendisine din uğruna ölmek gerektiği fikrini aşıladı”...
Aynı eylemde ölen diğer teröristin amcası da, El Cezire TV’sinde şaşkınlığını şöyle ifade ediyordu: “O bizim yanımızda büyüdü. Tunus kentindeki evimizde birlikte yaşıyorduk. Hiçbir şeyi eksik değildi. Son zamanlarda eve gelmemeye başladı. Arkadaşları ile başka bir yerde kaldığını söyledi. Meğer Libya’daki bir terörist kampında eğitim görüyormuş”...
Bu ifadeler, Tunus gibi Arap Baharı’nın öncülüğünü yapan ve devrimi hayata geçirmekte başarı gösteren bir ülkede, bu iki gencin nasıl olur da o dehşet verici saldırıyı gerçekleştirdikleri sorusunu bir nebze aydınlatıyor.
Sadece yoksulluk değil
Son zamanlarda eylemlerini çok geniş bir coğrafyaya yayan IŞİD’in ve farklı isimler altındaki benzerlerinin- çeşitli ülkelerde gençleri nasıl veya neden cezbettiği,

Yazının Devamı

İsrail’de ne değişti? (2)

21 Mart 2015

Genelde seçim kampan- yalarında parti liderlerinin söylediklerinin değeri seçimler bittikten sonra sorgulanır. Acaba bu sözler oy toplamak için mi söylendi, yoksa bunlar gerçekten izlenecek politikanın bir habercisi mi?
İsrail’deki genel seçimlerden sonra şimdi bu soru, Binyamin Netanyahu’nun son söyledikleri hakkında soruluyor.
Bu retorikte dikkati en çok çeken söz “iki devletli çözüm” ile ilgili. Bibi, kampanyanın sonunda yaptığı sürpriz bir açıklamada, kendisinin iktidarda olduğu sürece, bir Filistin devletinin kurulmasına karşı çıkacağını öne sürdü.
Bu söylem, bölgeyle ilgili bütün başkentlerde bir bomba etkisi yaptı, ABD dahil birçok ülkenin sert tepkisine yol açtı. Tabii bu arada Filistin yönetimi yetkilileri de Netanyahu iktidarda olduğu sürece barışçı bir anlaşmanın gerçekleşemeyeceğini ve dolayısıyla kendilerinin İsrail’e karşı uluslararası platformda atağa geçeceklerini söylediler.
Bir U dönüşü mü?
Tam bu sırada, yani seçimlerden iki gün sonra, Netanyahu bir ABD televizyonuna verdiği demeçte, kampanya sırasında söyledikleriyle taban tabana zıt bir ifade kullandı. “İki devletli çözüm”ün gerçekleşmesini istediğini belirten Bibi, ancak bunun için “şartların da

Yazının Devamı

İsrail’de ne değişti?

20 Mart 2015

İsrail’de sık sık tekrarlanan erken seçimlerin iç siyasi dengelerde ve dolayısıyla yönetimde önemli bir değişiklik yaratmadığı bir kez daha görüldü.
Seçim öncesi anketler Başbakan Binyamin Netanyahu’nun sağcı Likud partisini, Yitzhak Herzog’un başkanlığındaki merkez-sol Siyonist Birliği’nin gerisinde gösteriyor, bu da İsrail’de nihayet köklü bir yönetim değişikliğinin olabileceği tahminine yol açıyordu.
Halk arasında Bibi diye bilinen Netanyahu son dakikada çevirdiği bir manevra sayesinde, Likud’u açık farkla öne çıkarmayı başardı.
Bu “sürpriz”, Bibi’nin dördüncü dönem için Başbakanlık koltuğunu koruyacağı ve İsrail’in sağcı bir koalisyon tarafından yönetilmeye devam edeceği anlamına geliyor.

Hep koalisyon
Gerçi Likud, meclisteki 120 sandalyenin sadece 30’una sahip. Ama Netanyahu aşırı milliyetçi, dinci ve diğer sağcı partilerle bir koalisyon hükümeti kurabilecek durumda. Nitekim bunun için hemen kolları sıvadı.
İsrail meclisinde (Knesset) bu kez irili ufaklı 10 parti temsil ediliyor. Baraj sistemi düşük olduğu için (yüzde 3.25) her türlü görüşe sahip siyasi gruplar Knesset’te yer alabiliyorlar. Ancak bu nedenle İsrail’de hiçbir zaman tek bir parti iktidar olmadı,

Yazının Devamı

Ukrayna’da “donmuş sorun” süreci

18 Mart 2015

Ukrayna’da ateşkesi denet- lemek ve ülkenin barışa kavuşmasını sağlamakla görevli uluslararası misyonun başında bir Türk diplomatının bulunduğunu herhalde biliyorsunuz.
Biz bu köşede daha önce de emekli Büyükelçi Ertuğrul Apakan’ın Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) Ukrayna Özel Gözlem Misyonu’nun başında görev yaptığını yazmıştık.
Değerli diplomatımız geçen yılın nisan ayında AGİT’in Ukrayna misyonunun başkanı olarak seçilmiş ve uluslararası ekibiyle birlikte krizi yatıştırmaya çalışmıştır. Doğu Ukrayna’daki ayrılıkçı hareketin bir iç savaşa dönüşmesi ve geçen ay yeni bir ateşkes anlaşmasının gerçekleşmesi, Apakan’ın başında bulunduğu bin kişilik ekibin sorumluluğunu artırdı.
Halen bu misyon 480 km uzunluğunda ve 140 km genişliğinde bir tampon bölgede ateşkes şartlarının uygulanmasını denetliyor.
Dünyanın gözü şimdi Türk diplomatının yönettiği bu çalışmalar üzerinde toplanıyor.
Zorluklara rağmen...
İstanbul’daki Global İlişkiler Forumu (GİF) önceki gün, kısa bir süre için Türkiye’ye gelen AGİT misyonu başkanı Apakan’a ev sahipliği yapmak, onun bu görevdeki deneyimlerini ve görüşlerini öğrenmek fırsatını buldu.

Yazının Devamı

Enerjideki belirsizlik

14 Mart 2015

Dünya petrol piyasa- sındaki düşük fiyat trendi öyle devam edecek mi, yoksa tekrar yükselişe yönelecek mi?
Şu anda herkesin kafasındaki soru bu.
Petrol fiyatlarının son 8 ayda yarı yarıya düşmesi ve bir süredir varili 50 dolar bandında seyretmesi, kimileri (üretici ülkeler, büyük petrol şirketleri) için kötü, kimileri (ithalatçı, tüketici ülkeler) için iyi bir gelişme.
Türkiye ikinci kategoriye dahil. Düşünebiliyor musunuz, eğer petrolün varili 100 doların üstünde olsaydı, son haftalarda dolardaki yükselişle, halimiz ne olurdu?
Mesele petrol fiyatlarının şimdiki seviyede tutunup tutunamayacağıdır.
Bu konuda uzmanlar kesin bir şey söyleyemiyorlar. Söylenen şey bu alanda tam bir belirsizliğin hüküm sürdüğüdür...
Nitekim bizim de önceki gün, İstanbul’da düzenlenen bir toplantıda, konuyla ilgili en yetkili ağızlardan duyduklarımız da bu yönde.

Yazının Devamı