Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye’nin çok yoğun iç ve dış gündemi arasında, Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan’ın Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesini öngören iki protokolü meclisten geri çektiği haberi pek ilgi görmedi.
Aslında bu gelişme iki ülke arasındaki ilişkilerin ötesinde, önümüzdeki haftalarda “Ermeni soykırımı” sorununun uluslararası platforma taşınacak olması bakımından da büyük önem taşıyor.
Ekim 2008’de Zürih’te imzalanan protokollerin Ermenistan Meclisi’nde geri çekilmesinin zamanlaması, güdülen taktiksel amacı açıkça ortaya koyuyor. Yani Erivan bu inisiyatifiyle 24 Nisan’da “Ermeni soykırımı”nın 100. yıldönümü münasebetiyle girişilecek faaliyet için bir zemin hazırlamış oluyor.
Sarkisyan’ın bu kararı için öne sürdüğü gerekçe, Türkiye’nin ilişkilerin normalleştirilmesi konusunda Karabağ ile ilgili ön şartlar ortaya koymasıdır.
Ankara’nın Karabağ şartını her vesileyle tekrarladığı doğrudur. Daha geçenlerde Başbakan Davutoğlu, protokollerin içerdiği “sınırların açılması” kararının uygulanması için, önce Ermenistan’ın Karabağ’ın en az bir bölgesinden çekilmesi gerektiğini söylemişti. (Aslında anlaşma metninde böyle açık bir ön şart yok)...
Kâğıt üstünde kaldı
Şimdiye kadar protokollerin hayata geçirilmemesinin başlıca nedeni, Ankara ile Erivan arasındaki bu konudaki anlaşmazlıktır. Ama gene şimdiye kadar iki taraf da protokolleri kendi meclislerinin gündeminde tutmayı tercih etmiştir. Şimdi Sarkisyan’ın bunları geri çekmesi, Erivan’ın ve Ermeni diasporasının 24 Nisan’da girişeceği kampanyayla direkt ilintilidir.
Bu Ermenistan’ın artık bu protokolleri “ölü” saydığı anlamına geliyor.
Ankara ise protokolleri geri çekmiyor, eskisi gibi askıda tutuyor. Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün ifadesiyle, Türk tarafı kendisini bu protokollere “hâlâ bağlı” sayıyor.
Ancak hükümetin protokolleri uygulamak için öne sürdüğü şartlardan vazgeçmek niyetinde olmadığı çok açık.
Dolayısıyla, protokollerin şu anda bir “ölü kâğıt”tan başka bir değer taşımadığını söylemek yanlış olmaz...
Türkiye’nin sınırların açılması ve diplomatik ilişkilerin kurulması konusunda ön şartlardaki ısrarının nedenini anlamak zor değil tabii. Azerbaycan’ın Türkiye için birçok bakımdan çok büyük önemi var. Ankara, kardeş ülkenin kalbini kıracak herhangi bir adım atmak istemez.
Ancak Türkiye’nin Ermenistan’la diyalog kurabilmesi, yıllardır halledilemeyen Karabağ meselesinin çözümüne daha fazla katkıda bulanabilir. Ankara Bakü’yü daha baştan bu konuda ikna edebilmeliydi...
Boşa giden jest
Şimdi gelinen noktada görünürde artık bir yumuşama değil, aksine bir gerginleşme olasılığı var. Şimdi her şey 24 Nisan olayına odaklanıyor. Erivan ve Ermeni diasporası uluslararası arenada yoğun kampanyasını sürdürmeye ve kendi lehinde birtakım kararalar çıkartmaya çalışacak. Birçok dünya lideri o tarihte Erivan’da yapılacak törene katılacak.
Sonradan Çanakkale Zaferi’nin 100. yıldönümünü aynı tarihe denk getirip, yabancı devlet adamları arasında Sarkisyan’ı Türkiye’ye davet etmenin de bir işe yaramayacağı belli değil miydi?