Geçen hafta anlattığım gibi Levent Bey’e acil serviste EKG çekildikten sonra kalp krizi teşhisi konmuştu. Ardından hummalı bir faaliyet başlamıştı. Nöbetçi doktor telefonla kardiyoloji bölümünü arayarak ST yükselmeli enfarktüs geçiren bir hasta olduğunu, acil anjiyo ve girişim gerektiğini söyledi. Bu sırada bir hemşire hastaya çiğnemesi için birkaç bebek aspirini verirken, böyle alınan aspirinin yutulan aspirinden daha çabuk etki etmeye başlayacağını açıklıyordu. Kalp krizi şüphesi ortaya çıkar çıkmaz verilen ilk ilaç aspirin. 100 yıldan uzun bir süredir bildiğimiz bu ilaç kalp krizinden ölüm riskini üçte bir oranında azaltıyor. Bir başka hemşire de hastanın koluna bir serum bağlayarak damar yolu açmaktaydı. Birkaç dakika içinde yataktan sedyeye konulup acil servisten koridora çıkarılan Levent Bey, şaşkınlıkla “nereye gidiyoruz” diye sordu. Hemşire, çok şanslı olduğunu, çünkü geldiği hastanenin günün her saatinde kalp krizi
Her sabah kahvaltısını iştahla yiyen Levent Bey’in canı bu sabah hiçbir şey istemiyordu. “Canım sigara bile istemiyor” diye düşündü. Neyi olduğunu soran eşine “Akşam yediğim acılı kebap dokundu herhalde, biraz midem bulanıyor. Dün gece hazımsızlıktan birkaç kez uyandım, gazdan olsa gerek, sabahtan beri de göğsüm daralıyor” dedi. Kocasının renginin biraz soluk olduğunu fark eden eşi biraz da terli olduğunu görünce endişe etti, “hastaneye gidelim” dediyse de Levent Bey oralı olmadı, nasıl olsa geçer diye işe gitmek için yola koyuldu. Rahatsızlığının geçmesi bir yana, yorgunluk hissi giderek arttı, sonunda iş yerinde arkadaşlarının ısrarıyla bir taksiyle hastaneye gitti.
Acil serviste şikâyetlerini anlattıktan hemen sonra çekilen EKG’yi inceleyen nöbetçi doktor, kalp krizi geçirdiğini söyledi. EKG kalbi besleyen koroner damarlardan birinin tam tıkandığını gösteriyordu. Kalp kasının küçücük bir parçasının kansız kalması sonucu hücre ölümü olursa buna “kalp
Kolesterol düşürücü ilaçlar, özellikle statin ailesine mensup olanlar, kalp damar hastalıklarına karşı verdiğimiz savaşta en önemli silahlarımız arasındalar. Dünyanın dört bir yanında, birçok merkezde, onbinlerce farklı bilim adamının yaptığı araştırmalar, bu ilaçların yararını kanıtladı. Dünyada en yaygın kullanılan ilaçlar arasında olan statin grubu ilaçlar, ilaç şirketlerine her yıl milyarlarca lira kâr sağlıyor. Kolesterol düşürücü tedavi yalnız kalp hastalarına değil, sapasağlam görünse de kriz geçirme riski yüksek olanlara da veriliyor. Bu kadar yaygın kullanılan hapların yararları açık. Ya yan etkileri?
Birçok hastanın “İlaç almasam olmaz mı? Bu ilaçlar karaciğeri bozuyormuş, kas erimesi yapıyormuş” diyerek endişelerini dile getirdiklerini hatırlıyorum. Her ilaç gibi statinlerin de yan etkileri var. Tabii ki, her tedaviye başlarken yapılması gereken; sağlayacağı yarar, maruz bırakabileceği zarar hesabının iyi yapılması lazım. Bu hesabı yaparken söylentilere, komşunun dediğine
Kalbi besleyen damarların daralıp tıkanması sonucu ortaya çıkan koroner kalp hastalığı tüm dünyada başta gelen ölüm nedeni. Üstelik giderek daha genç yaştaki insanları hazırlıksız yakalayıp, hayatlarına mal olan bir dert . Amerika Birleşik Devletleri’nde sağlığa ayrılan bütçenin üçte biri koroner damar hastalıkları için sarf ediliyor. Bu hastalığın nasıl oluştuğu hakkında epeyce fikrimiz olsa da henüz tüm sırlarını her yönüyle çözmüş değiliz. Kötü kolesterol yüksekse, iyi kolesterol düşükse damarların daha kolay daraldığını biliyoruz. Şeker hastalığı varsa, hatta gizli şeker denilen hastalık öncesi dönemdeysek, kalp hastası olmamız kolaylaşıyor. Çünkü bu dönemde şekeri vücudumuzda enerji maddesi olarak kullanmamız için gerekli olan insülinin düzeyi yükseliyor. Bu da damar duvarlarına zarar veriyor. Yukarıda saydığım şartların yarattığı risk kilo aldığımızda daha da artıyor. Hele aldığımız kiloyu karın çevremize depolamışsak durum daha da tehlikeli.
Bunlar
Cemil Bey’in yeğeni Levent Bey dört yıl önce çalışmakta olduğu banka kapandığı için işinden olmuştu. O zamandan bu yana istediği gibi bir iş bulmak için çalmadığı kapı kalmamış. Nihayet Türkiye’de de şubeleri olan yabancı bir bankada müdür olarak işe alınmıştı. İşe başlama hazırlıkları sırasında sağlık kontrolu yaptırması gerekiyordu. Banka doktorunun incelemeleri sırasında çekilen akciğer filminde aort damarının genişlemiş olabileceği söylenmiş.
Hayatı boyunca hiçbir önemli hastalık geçirmediğini, kendini çok iyi hissettiğini söyleyen 35 yaşındaki Levent Bey, telaş içinde ne yapması gerektiğini soruyordu.
Önce, röntgen filiminde görülen bu anormalliğin neye bağlı olduğunu saptamak için bilgisayarlı tomografi çekildi. Kalpten çıkan ana atardamarın genişlemiş olduğu doğrulandı. Bir bahçe hortumunun zayıflayan bölümünün balonlaşmasına benzer bu genişlemeye tıpta “aort anevrizması” adı verilir. Bilgisayarlı tomografi filmlerini inceyen radyoloji uzmanı, Levent Bey’i yollayan
Türkiye futbol ligi yıllardır bu denli heyecan dolu olmamıştı. Ölüm kalım meselesi gibi gördüğümüz kritik maçlar, bazılarımız için gerçek anlamda ölüm nedeni olabilir. Bu konuda yapılmış ciddi araştırmalar var. Futbolun ve çok sevdiğimiz takımımızın, kalbimizi ne kadar yorabileceğini bilimsel yayınlara bakıp anlamaya çalışalım.
2006 Dünya Kupası
Almanya’nın Münih kentindeki bir grup bilimadamı dünya kupası heycanının kalbimizi nasıl etkilediğini araştırdı. 2008’in başında ünlü New England Journal of Medicine tıp dergisinde yayımlanan çalışmalarında çok titiz bir araştırma yöntemi uyguladılar. 2006 Dünya Kupası Finalleri sırasında Münih ve çevresinde acil servislere başvuranları önceden yaptıkları bir plana göre izlediler. Finaller süresince kalp krizi, göğüs ağrısı, kalp çarpıntısı, ani ölüm gibi nedenlerle acil servise getirilenlerin tüm özellikleri, tıbbi bilgileri, tanıları kaydedildi.
Sonucun anlamlı olabilmesi için bu verileri futbol heyecanının olmadığı
Bacağından kaynaklanan pıhtının akciğerine atması nedeniyle hayati tehlike içinde olan Şahin Bey’in yavaş yavaş iyileştiğini gören doktorları rahat bir nefes aldı. Doğrusu endişe etmekte haklıydılar çünkü, akciğer damarlarının pıhtı tıkacıyla tıkanması Türkiye’de her yıl onbinlerce hayatın sönmesine yol açıyor. Birçok hastada daha önce hiçbir belirti vermeden ortaya çıkan ve öldürücü olabilen bu olayı zamanında teşhis edip tedavi etmek her zaman mümkün değil. En doğrusu işlerin bu aşamaya gelmesini önlemek. Bunun için de, kimin hangi şartlarda tehdit altında olduğunu bilmemiz gerekli.
Toplardamarlarda ve akciğerde pıhtı oluşma riskinin en yüksek olduğu kişiler, hastanede yatan hastalar. Ameliyat olan hastaların riskinin yükseldiğini biliyoruz. Bazı ameliyatlarda bu risk çok daha yüksek. Örneğin kalça ameliyatı olan her 40 kişiden birinde akciğerlerde pıhtı tıkacı görülüyor. Bu ameliyat kırık içinse bu risk daha da yüksek. Kalp krizi veya inme sonucu hastaneye yatırılanlarda, kanser tedavisi
Geçen hafta Elazığ’dan geldiği otobüsten indikten sonra yere yığılan Şahin Bey hastaneye kaldırılmıştı. Acil servise getirildiğinde göğsünde ağrı ve nefes darlığından şikâyet ediyor, sık sık ve güçlükle nefes alıyordu. İlk muayenede nabzı 120, kan basıncı 90/60, kanında oksijen oranı yüzde 85’ti. Acilen çekilen akciğer filminde ve EKG’deki ufak tefek değişiklikler dışında anormallik yoktu. Hemen maskeyle oksijen verilmeye başlandı. İlk yapılan kan tahlilleri kalp krizi olmadığını gösterdi.
Vücudumuzda pıhtı oluştuğunda doğal pıhtı eritme sistemimiz harakete geçer. Bir yandan tuğladan yapılan duvar yükselirken diğer yandan bir grup işçinin de duvarı yıkmaya çalıştığını düşünelim. Bir taraftan büyürken, bir taraftan da eritilen pıhtının parçaları yıkılan duvardan dökülen tuğlalar gibi ortaya saçılır. Kan tahlilinde tıbbi adı “d-dimmer” olan bu parçalardan birinin kan düzeyi yüksek çıkarsa pıhtı şüphesi artar, normalse pıhtı yok demektir. Doktorlar bu tahlile dayanarak