Erkekler Mars’tan Kadınlar Venüs’ten

23 Kasım 2009

‘Erkekler Mars’tan Kadınlar Venüs’ten adlı kitapta iki cins arasındaki farklılıklar ve bu farklılıkların günlük hayata, davranışlara yansıması anlatılıyor. Erkeklerle kadınlar sağlık, özellikle kalp sağlığı açısından da farklı. 30 yıl öncesine kadar kalp krizinin çoğunlukla bir erkek hastalığı olduğunu düşünürdük. Kadınlardaki hastalık belirtilerinin, erkeklerdekine benzemeyebileceği, bu nedenle birçok kriz geçiren kadına yanlış teşhis konulduğunun bilincinde değildik. Bu aymazlığın nedeni, kalp hastalıkları konusundaki bilgilerimizin çoğunun orta yaş grubundaki, batılı beyaz erkeklerden kaynaklanmasıydı.

Östrojen kalbi koruyor
Kalp-damar hastalıkları kadınlarda erkeklere göre 10 yıl daha geç ortaya çıkar. Lakin, kadınlar 65 yaşına gelince, bu avantaj ortadan kalkar. Menopoz öncesi kadınlarda kalp-damar hastalıklarının çok daha az görülmesi östrojen hormonuna bağlanmaktadır. Bu yararlı hormonun doğal üretimi durduktan sonra dışardan verilerek aynı yararın sağlana-bileceği düşunülmüştü. İlk araştırmalar ümit verici olsa da, daha sonra yapılan geniş çaplı, karşılaştırmalı, bilimsel çalışmalarda östrojen haplarının yarar sağlamadığı ortaya çıktı. Belki ilerde geliştirilecek

Yazının Devamı

Tansiyon Nasıl Ölçülür?

16 Kasım 2009

Kısaca tansiyon dediğimiz kan basıncı, kalpten vücuda pompalanan kanın, damar duvarlarını itme gücünün ölçüsüdür. Kan basıncı, atılan kanın miktarına ve hızına göre değişir. Bir diğer önemli etken de kanın atıldığı damarların sertlik derecesidir. Altta yatan sebep ne olursa olsun, uzun süren kan basıncı yüksekliği, kalp, damar ve böbrek hastalıklarına zemin hazırlar.
Yüksek tansiyonu, dolayısıyla sonucunda oluşabilecek bu tehlikeli hastalıkları önlemenin ilk adımı, kan basıncının titizlikle ölçülmesidir. En sık kullanılan tansiyon ölçme yönteminde, kolu saran bir manşon ve bir dinleme aleti kullanılır.




Nasıl ölçelim?

Yazının Devamı

Nobel’den umut çıktı

26 Ekim 2009

Bu yıl kimya alanındaki Nobel ödülünü üç bilim insanı paylaştı. Genetik özelliklerimizle ilgili talimatların üstünde yazılı olduğu DNA’dan, bu bilgilerin nasıl olup da hayata geçirildiğini anlamamıza yardım ettikleri için bu ödüle layık görüldüler.
Ödül sahiplerinden biri; memleketi İsrail’de araştırmalarına devam etmekte olan 70 yaşındaki Dr. Ada Yonath. Kimya alanında bu güne kadar Nobel ödülü alan dördüncü ve 1964’den beri ilk kadın. Bu onurun ilk sahibesi ünlü Marie Curie. Dr. Yonath 1970’lerde geçirdiği bir bisiklet kazasından sonra uzun bir süre dinlenmek zorunda kalıyor. Bu dönemde, okuduğu birçok kitaptan biri kutup ayıları hakkında. Ayıların uzun kış uykuları sırasında hücrelerinde olan değişiklikler, özellikle hücre içi protein fabrikalarının korunması ilgisini çekiyor. İyileştikten sonra bu konuda araştırma yapmaya başlıyor. Bu konunun çözülemez olduğunu düşünen bir çok meslekdaşı, herhalde kazada başını çarptığı için aklını bu işlere taktı diye düşünüyorlar.
Ödülün ikinci sahibi Yale Üniversitesi profesörlerinden Dr. Thomas Steitz hücrenin protein fabrikası olan ribozomun yapısını gördüğü andaki hislerini, Everest’in tepesine ulaştıklarında dört bir yandaki

Yazının Devamı

‘09 Nobel Tıp Ödülü

19 Ekim 2009

İsveç’in Stokholm kentinde toplanan Nobel Komitesi, bu yıl tıp ödülüne genetik dalındaki çalışmalarıyla çığır açmış araştırmacıları lâyık gördü. Küçücük bir ottan tutun da insana kadar her cins canlının nesilden nesile geçen özellikleriyle ilgili her şey genetiğin alanına giriyor. Genetik yapımızı, tüm özelliklerimizin tek tek yazıldığı talimatlar zinciri olarak düşünürsek, zincirin halkalarını genler oluşturuyor diyebiliriz. Canlının yapısal ve fonksiyonel özellikleri genlerde kayıtlı talimatlara göre belirleniyor. Gözün renginden, mide hücresinin ne kadar asit yapacağına, allerjenlere karşı reaksiyondan, korku anında nasıl davranacağımıza kadar her şey genlerimizde yazılı.


DNA
Genlerin dizili durdukları yer, DNA adlı, kıvrıla kıvrıla yükselen bir merdiven. Merdivenin basamakları baş harfleri A, T, C ve G olan küçük kimyasal birimlerden oluşuyor.
Bu dört harflik alfabeyle yazılmış basmaklardan birkaçı, bazen de yüzlercesi bir talimatı anlatıyor yani bir geni oluşturuyor. Uzadıkça uzayan merdiven, bereket ki tahta merdivenler gibi değil de, ipek gibi ince bir iplikten yapılmışcasına kıvrılabiliyor. Tamamen açıldığında 3 - 4 cm boyunda olan DNA merdiveni, büküle büküle

Yazının Devamı

Kalbe giden yol böbrekten geçer

12 Ekim 2009

Dokuların temel taşı olan hücrelerin de dünyadaki tüm canlılar gibi hayatta kalmak için oksijene ve besine ihtiyacı vardır. Yediklerimizin, içtiklerimizin vücuda gerekli olmayan kısmını nasıl vücuttan atıyorsak, hücrelerin de artıklarından kurtulabilmeleri gerekir. Hücrelerin bu hayati ihtiyaçlarının karşılanması hassas bir saat gibi, hiç aksamadan çalışan kan dolaşımına bağlıdır.
Kan dolaşımının motoru kalbimiz, yolları da damarlarımızdır. Kalpten pompalanıp damarlarda dolaşan kan, hücrelerin ihtiyacı olan oksijeni, şekeri, yağı, proteini ve başka ne gerekiyorsa hepsini getirir, artıklarını da alıp götürür.
İyi planlanmış bir şehirde trafiğin rahatça akması için birçok kontrol, düzenleme ve haberleşme noktaları vardır. Kan dolaşımı da buna benzer biçimde birçok noktadan gözlenip düzenlenir. Bu kontrol noktalarının en önemlisi böbreklerdir. Esas işleri olan vücudun artıklarını idrarla atmanın yanı sıra hassas bir denetleme ve ayar yapma görevleri de vardır.
Vücudumuzun büyük bölümü sudur. Böbrekler vücudumuzdaki su miktarını çok hassas bir dengede tutmaya çalışır; ne bir damla az, ne bir damla fazla olsun isterler. Suyun içindeki çeşitli tuzları ve benzeri maddeleri de

Yazının Devamı

KALP KRİZİNİN FAYDASI Hem de alkollüsü

28 Eylül 2009

Ünlü Lancet dergisinde 1995’te yayımlanan bir makale tıp camiasında çalkantılara yol açtı. Bu makalede, Londra’da çalışmakta olan İsviçreli bir doktor, yeni uyguladığı bir yöntemle tedavi ettiği ilk hastasının hikâyesini anlatıyordu.
İsviçreli doktor yıllardır, tıbbi adı HOKM olan, kalp kası kalınlaşması nedeniyle sıkıntı çeken hastalara bakıyordu. Bu hastalardan kalp krizi geçirenlerine baktığında kalp kası kalınlaşmasına bağlı şikâyetlerinin krizden sonra azalmış olduğunu gözledi.
Halbuki kalbi kalın olan hastanın bir de kalbi besleyen damarı tıkanınca sıkıntılarının artmış olması gerekmez miydi? Acaba bu iyileşmenin nedeni neydi? Kalp krizinin kalınlaşmış kalp kasının hastaya sıkıntı veren bölümünü tahrip edip inceltmiş olması mümkün müydü?

HOKM hastalığı
Sol karıncığı iki kapısı olan bir oda olarak düşünelim. Akciğerlerden gelen oksijenle yüklü kırmızı kan, kalbin üst katındaki sol kulakçığa dolar. Üst ve alt katlar arasındaki mitral kapağı denilen kapı açılıca kan sol karıncığı yani alt kattaki odayı doldurur. Sol karıncık kasılınca bu kapı kapanır, aort kapısı açılır. Kan hızla kısa bir koridordan geçip açılan kapıdan - aort kapağı - geçip vücuda yayılır.
Kapıya

Yazının Devamı

Tıbbi hata tehlikenin binbir yüzü

21 Eylül 2009

İki hafta önce Milliyet’te Metin Münir’in hazırladığı tıbbi hatalar konulu güzel bir yazı dizisi yayımlandı. Konunun ayrıntısıyla incelendiği bu dizide, tıbbi hata nedir, nasıl önlenir sorularının tüm dünyada tartışıldığı anlatılıyordu. Tıbbi hata konusunun tek bir bir hekimin veya sağlık çalışanın yaptığı bir yanlıştan çok daha karmaşık bir sorun olduğu ve çare arayışında bu gerçeğin göz önüne alınması gerektiğinin altı çiziliyordu. Meselenin çok yönlülüğünü anlamak için 62 yaşında bir banka müdiresinin başından geçenlere bakalım.


Emel Hanım kalp hastası mı?
Emel Hanım’ın bir hafta öncesine kadar hiçbir şikâyeti yoktu, hayatı boyunca ciddi hiçbir hastalığı olmamıştı. Üç ay önce kontrol için gittiği doktor, kan şekeri ve kolesterolü biraz yüksek çıktığı için bir de efor testi yaptı; kalbinin sapasağlam olduğunu, kilo verirse şeker ve kolesterol düzeyinin düşeceğini söyledi. Bu arada böbreklerinde de hafif bir anormallik olduğunu, bol su içmesi gerektiğini ekledi.
Büyük oğlu çalıştığı işyerinin yakınında açılan bir tıp merkezinde kansız anjiyo yapıldığını duymuştu. Şirketteki sohbetlerde, belli yaşın üstünde herkesin bu taramadan geçmesi gerektiğini, hele şeker hastaları

Yazının Devamı

Pıhtıyla mücadelede yeni ilaçlar, yeni umutlar

14 Eylül 2009

İspanya’nın Barselona kentinde yapılan Avrupa Kardiyoloji Derneği yıllık bilimsel toplantısına dünyanın dört bir yanından gelen bilim adamları binlerce yeni araştırma sundu. Bunların arasında bazıları milyonlarca insanı etkileyebilecek yeni ilaçlar hakkındaydı. Özellikle pıhtı oluşumunu önleyen veya büyümesini durduran yeni ilaçlarla ilgili araştırmalar büyük yankı uyandırdı.
Kanın pıhtılaşması, bir yerimiz kesildiğinde imdada koşup kanamayı durduran doğal bir savunma yöntemidir. Buna karşılık pıhtılaşma, kanamayı durdurmak gerekmediği zaman ortaya çıkarsa, hayat kurtarıcı özelliğinin tam tersine öldürücü olabilir. Kalp krizi, inme gibi hastalıkların ve birçok ölümün altında yatan neden, yanlış yer ve zamanda oluşan kan pıhtısıdır. Bu tür dertlerle baş etmek için eskiden beri kullanılan ilaçlar var. Bu tür ilaçları kullanırken unutmamamız gereken bir nokta var: Yalnız kötü pıhtıyı değil, kan kaybını önleyen iyi pıhtıyı da önledikleri için kanamaya yol açabiliyorlar.
Bu nedenle, pıhtıyla mücadelede kullanacağımız ilaçların etkin olmasının yanı sıra güvenli olmalarını da gözeterek hassas bir denge sağlamamız gerekiyor.

Aspirin benzeri yeni bir ilaç
Kanda sürekli dolaşan

Yazının Devamı