Hem maktule hem katile sahip çıkamazsın arkadaş!

19 Mayıs 2013

Tam 6 yıl 4 ay geçti o karanlık günün üzerinden. Hrant Dink arkadan, kalleşçe 6 yıl, 4 ay önce, 19 Ocak 2007’de vuruldu. Arada bunca şey oldu, bunca şey değişti de gerçek bir hesap sorulamadı bu cinayetle ilgili. Yıllar süren yargılama sonucu, üstelik her şey Ergenekon’u işaret ederken önce mahkeme ‘örgüt yok’ dedi, sonra da Yargıtay ‘örgüt var ama devletin birlik ve bütünlüğünü bozmaya yönelik bir terör örgütü değil’ diyerek bu ‘derin’ cinayeti basit bir suç çetesine indirgedi. İnsanın isyan edesi geliyor...
Halbuki Tuba Çandar’ın o müthiş ‘Hrant’ kitabının son bölümünü dikkatlice okumak bile cinayetin şifrelerini çözmek, aktörlerini anlamak için yeterli. Hrant ve yakın çevresinin ağzından aktarılan o günler bile bu işin serseri gençlerin işi olmadığını apaçık söylüyor. Peki o zaman yargı kimi, neden koruyor?
Bir isyanım da Hrant’a sahip çıktığını iddia eden ortamın geldiği noktaya. Bu noktayı önceki gün yazar Orhan Miroğlu Balçiçek İlter’in programında harikulade özetlemiş: “Biz bu tip davalarda kamusal bir adalet arayışı yaratamıyoruz. Herkes davaları kendi cephesinden bir kullanım aracı haline getiriyor... Mesela ben bu yıl çok istememe rağmen anma törenine katılamadım,

Yazının Devamı

Yargı nasıl yeniden yapılanacak?

12 Mayıs 2013

Bu aralar Meclis gündeminde “Yargıda tek çatı” diye adlandırılan reform taslağı var. AK Parti’nin bu yasa teklifine önce Yargıtay sonra da Danıştay Başkanları karşı çıktı. Öte yandan iki kurumun başkanı da yargıda reform yapılmasının zorunlu olduğu konusunda hükümetle hemfikir. Liberal demokratik bir devlet düzeni için Türkiye’nin yargı sisteminin baştan sona yenilenmesi şart. Çok başarılı giden barış ve çözüm süreciyle silahlar tamamen sustu. Artık yeni, sivil ve demokratik bir anayasa yapılmasının ve yeni bir yargı modeli üzerine düşünülmesinin zamanı...
Mesela AK Parti’nin önemli hukukçu kurmaylarından Osman Can “İspanya yargı modeli”ni savunuyor. Can’ın savunduğu modeli anlatmadan yakın dönem İspanyol siyasi tarihini bir özetleyelim... Franco, 20. yüzyıl Avrupa’sında Hitler ve Mussolini’den sonra gelen üçüncü faşist diktatör. İç savaş döneminde (1936-39) ve sonrasında binlerce insanın ölümüne neden olmakla suçlanıyor...
1939’dan 1975’te ölümüne kadar ülkeyi yöneten Franco, diğer diktatörlüklerden farklı olarak zamanla yumuşayabilmiş, ekonomik gelişmelere öncelik vermiş ve insan hakları konusunda bazı iyileştirmelere de imza atmıştı. Ancak 30 yılı aşkın sürede ideolojik

Yazının Devamı

Her yönüyle Taraf hadisesi

5 Mayıs 2013

Türkiye medya tarihinde son beş yıldır tartışmasız bir “Taraf Olayı” var. Nasıl Emin Karaca “Milliyet Olayı”nı yazdıysa muhakkak birileri de eğrisiyle doğrusuyla Taraf’ı yazacak. Taraf’ta çok ilginç gelişmeler oluyor. Geçtiğimiz hafta toplu istifalar oldu, bu istifalar çok konuşuldu. Gazetede neler oluyor, neler yaşanıyordu? Yaşananları salt ‘bir gazetenin iç meselesi’ olarak görmek mümkün müydü?
Oral Çalışlar ve Neşe Düzel de dahil olmak üzere Taraf’ın bu süreçteki aktörlerinin birçoğuyla konuştum. Bugün size o konuşmalardan ortaya çıkardığım tabloyu aktaracağım...

Taraf’ta darbe mi yapıldı?
Olay nasıl başladı, bir hatırlayalım: Gazetenin yayın yönetmeni Oral Çalışlar Akil İnsanlar heyeti ile Karadeniz’de iken gazetenin patronu Başar Aslan yazı işleri müdürü Kurtuluş Tayiz’i Çalışlar’a haber vermeden görevden almaya kalktı. Aslan bunu duyan Çalışlar’ın telefonlarına dahi çıkmadı. Sonrası çorap söküğü gibi geldi. Oral Çalışlar istifa etti, çözüm sürecinde Taraf’ın çizgisini oluşturan kadro tasfiye edildi ve yazarların tamamına yakını istifa etti.
Bunlar neden yaşandı? Oral Çalışlar’a göre, Başar Aslan’ın tavrı birkaç gün içinde tamamen değişti. Çözüm sürecini

Yazının Devamı

Tayyip Erdoğan ve liberalizm

28 Nisan 2013

Ak Parti hükümeti ile liberal değerler ve aydınlar arası ilişkilerin durumu epeydir konuşulan bir mevzu. Ben de daha önce bu köşede “Barışın Başbakanı ve liberaller” başlıklı yazıda bu konuyu irdelemiştim.
Aslında “liberal aydınlar” kavramının Türkiye’de işaret ettiği nokta sorunlu. Liberal Düşünce Topluluğu kurucularından Atilla Yayla’nın da haklı olarak belirttiği gibi, kendine liberal demeyen ve liberalizmle alakası olmayan birçok yazar bu kategoriye sokuluyor. Ardından da hükümete yakın medyada bazı kalemler bu isimler üzerinden liberalleri kınayan yazılar yazıyor. Ben şaşırıp kalıyorum. Yahu ortada liberal yok, liberalizm yok. Neyin karşıtlığı? Neyin kınaması? Tuhaf bir durum...
***
Hele son dönemde... Böyle garip açıklamalar, partinin üst düzey ve yetkili isimlerinden değil de daha alt düzey partililerce de yapılmaya başlandı. Geçen birini dinledim mesela...
Liberalizm ve liberallerin entelektüel tarihi, evrensel anlamda iyice bilinir de sonrasında esaslı eleştiriler yapılırsa, faydalı olur. Ama şu anki tartışmalar abukluktan başka bir şey değil...
***
Tabii esas sorulması gereken soru şu: Erdoğan’ın liberal değerlerle ilişkisi nasıl? Bu soruyu yanıtlamak

Yazının Devamı

Yerel seçimlerden sonra ulusalcılar tasfiye edilecek

21 Nisan 2013

Bu, birçok partili ile konuşularak yazılan bir CHP yazısı. Konuştuklarımın hepsi önde gelen, etkin isimler. ‘Yeni CHP’ diye bir şey varsa şayet, onun altını dolduran, iddiası olan, bir amaç uğruna siyasete atılan kişiler. İsimlerini vermiyorum, veremiyorum çünkü partinin çatırdadığı böyle bir dönemde siyasi söylemin dışında konuşmak, partinin içinde neler olduğunu anlatmak çok zor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Yardımcısı Gülseren Onanç tam da bu yüzden istifa etmek zorunda kaldı zaten. Çıkış yapanlar var elbette ama dikkat ederseniz seslerini yükseltenler, yıkıcı tavırdan kaçınmayanlar hep ‘ulusalcı’ kanattan. Nedense o kanat pek bir ‘dobra’, ‘pek bir sözünü esirgemez’. ‘Buraların esas sahibi biziz’ havasının verdiği özgüven mi, bir yerlerden alınan güvence mi yoksa Kemal Bey’in bu kanada karşı ‘kolu kanadı kırık’ görüntüsü mü bunun sebebi? Bilemiyorum...
Ama bizim derdimiz kimin ne dediği değil. Bizim derdimiz CHP’de olanların iç yüzünü öğrenmek. O nedenle isimleri bir kenara bırakalım, bakalım ‘yenilikçiler’in gözünden olan bitenler neler...
Aydınlık’a bilgi sızdıranlar onlar
Ulusalcı kanada alternatif politika üretmek, partiyi içeriden dönüştürmek için CHP’ye katılanların

Yazının Devamı

Çözüme destek verdiler diye generaller içeri mi girecek?

14 Nisan 2013

Geçen hafta bu köşede yayınlanan “Genelkurmay yazılı emir istiyor” başlıklı yazı büyük yankı yarattı. Bir haftadır bu konu tartışılıyor...
Genelkurmay’ın tavrı, açık konuşmak gerekirse, generallerin bu süreçten ötürü “içeri atılma ” kaygısıyla ilgili. Hükümet çevrelerine göre bu endişe son derece boş ve yanlış...
Bir demokraside generallerin ve tüm bürokratların sivil hükümetin yazılı ve sözlü emirlerini yerine getirmesi “yargılanma” konusu olamaz... Bilakis, bir demokratik hukuk devletinde eğer bürokratlar Başbakan’ın talimatlarına uymazlarsa yargılanırlar...
Yani yarın bir asker ya da polis çıkıp “Ben Başbakan’ın belirlediği devlet politikasını tanımam. Önüme çıkanı vururum” derse bu hareketi yapan memur görevden atılır ve hapsi boylar...
Hükümet sivil iradeye karşı itaatsiz davranabilecek devlet içi aktörlere karşı hiç taviz vermeyecek bu süreçte, onu da belirtelim...
Eğer demokratik bir ülkede savcılar ve hakimler seçilmiş sivil hükümetin belirlediği, terörü bitirme yöntemini “yargılama konusu” haline getirirlerse onlar da önce meslekten men edilirler sonra da kendileri yargılanırlar...
Bu temel ilkeden hareketle Türkiye örneğine gelelim ve daha açık

Yazının Devamı

AB ve çözüm süreci

11 Nisan 2013

Brüksel
Uzun bir aradan sonra yeniden Avrupa’nın başkentindeyim. Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ve beraberindeki heyet üç ana başlık için buradalar: Birinci ve en önemlisi Türkiye’de son derece olumlu bir şekilde devam eden çözüm sürecini Avrupa’ya anlatmak ve buranın nabzını tutmak. Bu sebeple Bakan önemli bir düşünce kuruluşu olan European Policy Center’da bu sabah bir konferans verdi. Neler mi söyledi? “Terörle mücadele ve barış süreci için tam desteğinizi görmek bizim için önemli. Analar ağlamasın, gözyaşlarının rengi olmaz. Türkiye’de Kürtler Kürt olduklarını söyleyemiyorlardı, oysa artık Kürtçe 24 saat yayının olduğu, üniversitede Kürtçe derslerin verilip, Kürtçe siyasi propagandanın yapılabildiği bir Türkiye var. Böyle bir Türkiye’de kan da durmalı diyoruz. Ama bu terörle mücadele etmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Bu mücadele bir reaksiyondur. Aksiyon olmazsa reaksiyon da olmaz.” Bakan’ın çözüm süreci ile ilgili söyledikleri böyle ama sorular genellikle bu süreç değil Kıbrıs ve dini özgürlükler üzerine geliyor. Egemen Bağış’ın Ermeni ve Rum vakıflarına iade edilen 1,5 milyar euro’luk malları hatırlatması üzerine ilginç bir diyaloğa kulak misafiri

Yazının Devamı

Genelkurmay yazılı emir istiyor

7 Nisan 2013

Çözüm süreci büyük bir hızla ve son derece olumlu bir şekilde ilerliyor. Eskiden böyle netameli konularda ilk akla gelen “Genelkurmay ne diyor?” olurdu. Gazeteciler Genelkurmay’ın görüşünü alıp hükümeti dövme yarışına girerlerdi. Çok şükür o askeri vesayet günleri geride kaldı...
Ancak öyle de olsa ben böyle hayati bir dönemde generallerin ne düşündüğünü merak ettim. ‘Kimse sormazsa işin peşine ben düşer, durumu öğrenirim’ dedim ve Genelkurmay’a yakın kaynaklara danışarak ‘içerideki havayı’ kokladım. İzlenimime göre TSK’nın tutumu şöyle: Devlet politikasına tamamen bağlılar. Sivil hükümet ne emrederse yapmakla yükümlü olduklarının altını çiziyorlar. Eski dönemin yanlış alışkanlıklarını tamamen terk etmiş görünüyorlar. Anladığım kadarıyla içeride farklı görüşte olanlar var tabii ama Necdet Özel’e ve sivil iradeye itaat tam. Ancak subayların ve generallerin ortak bir hassasiyeti var:
Sınır dışına çekilme sürecinde ilgili komutanlıklarına yazılı bir emir gönderilmesinin daha doğru olacağına inanıyorlar. Başbakan’ın talimatıyla Genelkurmay resmi yazılı bir emri ilgili komutanlıklara gönderirse rahatlama sağlanacağına inanıyorlar. Aksi takdirde sınırdan geçen PKK’lılara

Yazının Devamı