Sandıktan korkup darbecilere sarılmak

18 Ağustos 2013

Simon Tisdall geçtiğimiz aralık ayında The Guardian’da yazmıştı aslında. Mursi’li Mısır’ı analiz ettiği ‘Batı Mısır’da Mursi’nin gücü ele geçirme çabasına nasıl tepki vermeli?’ (How should the West react to Mohammed Mursi’s power grab in Egypt) adlı makalesinde demişti ki: ‘Son dönemdeki gelişmeler Batılı bir perspektiften bakınca ezeli korkuları canlandırıyor. İsrail’de hiçbir zaman yok olmayan korkular bunlar: Mursi tekin biri değil ve Müslüman Kardeşler’in Mısır’da İslami bir rejim kurmasını, daha sonra da bu rejimin bölgeye yayılmasını hedefliyor.’
Utanç verici ama dünyanın gözü önünde Mısır’da yaşanan katliamın dünya tarafından yalnızca izlenmesinin de özeti bu kritik cümle. Batı, İslami duyarlılığı olan bir hükümetin yönetmesinden korktuğu için ordunun halkı katletmesine müsaade ediyor, çünkü o halkın sandıktan çıkaracağının korktuğu sonuca götüreceğine inanıyor. Bunun Türkçesi şu: Batı Mısır’da darbecilerin demokrasiyi katletmesine göz yumuyor, daha doğrusu demokrasiyi katletmesini istiyor, çünkü İslam coğrafyalarında demokrasinin sonuçları Batı’nın hoşuna gitmiyor. Global değerler, evrensel insan hakları gibi sözler yalan. Batı evrensel değil, ‘Batılıya ve ona boyun

Yazının Devamı

Açık Toplum’dan kapalı muhalefete

4 Ağustos 2013

6-7 yıl önceydi. Tam tarihi hatırlamıyorum. Ama harıl harıl muhabirlik yaptığım, haber peşinde koşup, pazartesi röportajları hazırladığım dönemdi. Askeri vesayet yerli yerinde duruyor, henüz ismini cismini bilmediğimiz Ergenekon her yerde varlığını hissettiriyordu. Özellikle de medyada... İşte o günlerde, o Türkiye’nin hala oldukça kapalı, oldukça karanlık olduğu dönemlerde Tesev’in ve Açık Toplum’un toplantıları bir vahaydı sanki. Demokratikleşme ile ilgili art arda raporlar yayınlar, çalışmalar yapardı Tesev. Açık Toplum da hem Tesev’e fon sağlar hem de ülkenin kanayan yaralarına parmak basan çalışmalara imza atardı.

Röportajı yokuşa sürdüler
İşte böyle günlerde tanıdım Can Paker’i... Her toplantıda müthiş sıcak enerjisiyle uzun uzun sohbet eder, yanıtını aradığım sorularla ilgili muhakkak zihnimde bir ışık yakardı. Çok iyi hatırlıyorum, birkaç kez pazartesi röportajı yapmak istedim onunla, gazeteden yokuşa sürdüler. Şimdi geriye dönüp bakınca nedenini anlamak zor değil...
***
Birkaç gündür elimde onun kitabı. Fatih Vural yazmış. İsmi ‘Geriye Bakmak Yok’. Bir biyografi gibi görünse de esasen bu kitabı ikiye ayırmak gerek: Birinci bölüm Can Paker odağında ailesinin

Yazının Devamı

Abdullah Gül’e yapılan büyük haksızlık

28 Temmuz 2013

Gezi olayları sürecinden sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül aleyhine son derece yanlış ve kötü niyetli bazı yazılar yayınlandı. Yanlış yazılar derken, Anti-AKP çevrelerinden gelen “Abdullah Gül iyi, Erdoğan kötü” tipi nifak sokma amaçlı komik yazıları kastetmiyorum. Bu tür manipülasyonları yıllardır yapıyorlar. Bunlara hem Erdoğan hem de Gül gülüyor...
Öte yandan hiç durmadan Abdullah Gül’ü manşetlere çeken ve “Erdoğan gitsin, AKP hükümeti kalsın” diye özetlenebilecek lobinin içte ve dışta yazdırdığı yazılardan da bahsetmiyorum. Onların da amacı belli ve hem Erdoğan hem de Gül her şeyin farkında...
Ben, Erdoğan-yandaşı gözüken ve Abdullah Gül’e sözde bu amaçla yüklenen son derece yanlış ve ucuz bir zihniyetten bahsediyorum.
HHH
İsimler önemli değil ama maalesef bu süreçte tuhaf bir fırsatçılıkla “Erdoğan-yandaşlığı” gibi sahte bir maske altında Abdullah Gül’ü kasten çok yaralayan yazılar yazıldı, konuşmalar yapıldı. Üstelik bunların bazıları Ak Parti içinden geldi.
Halbuki Abdullah Gül hiçbir zaman Erdoğan-karşıtı vesayetçilerle kol kola girecek biri değildir. Bilakis bu vesayetçiliği hissettiği an Erdoğan‘ı buna karşı uyaran ve “Sonuna kadar yanınızdayım” diyen

Yazının Devamı

İşte 2014 İstanbul kulisleri

21 Temmuz 2013

Bu aralar Türk siyasetinde en çok konuşulan konulardan biri İstanbul adayları. Hem AK Parti hem de CHP kulisleri kaynıyor. Bugün ben de bu konudaki en taze bilgileri sizinle paylaşacağım...

Şimdiden diskalifiye olan aday
AK Parti’de İstanbul’a Başkan olmayı düşünen dört aktör öne çıkıyor:
1)Şu anki Başkan Kadir Topbaş, 2) AB Bakanı Egemen Bağış, 3) Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve
4) İstanbul il Başkanı Aziz Babuşçu.
Bu yarış sürecinde şansı en az olan hatta hiç olmayan isim Aziz Babuşçu. Bu ismi parti teşkilatı ve üyeleri iyi tanıyor ama Babuşçu‘nun İstanbul halkındaki tanınma oranı çok düşük. Nitekim tüm bilimsel anket çalışmaları bunu gösteriyor.

Yazının Devamı

Işık

14 Temmuz 2013

Karşımda gün usul usul ağarıyor. Martılar uçuyor, İstanbul bir geceyi daha ardında bırakıyor. Havada, insanın içindeki iyiliği uyandıran nem kokusu... Ne tuhaf! Benim neredeyse hiç yaşamadığım saatler bunlar. Belki okul yıllarında sınavlara çalışırken birkaç kez... Onun dışında gün doğumu hep romantize ettiğim ama uykuda pas geçtiğim bir zaman dilimi bunca yıllık ömrümde. Ama artık değil. Artık gece ve gündüz yok, erken ve geç yok. Her şey iç içe, her parça birbirini tamamlayıp akan bir ırmak sanki...
* * *
Son bir haftaya bakınca bunca yıllık ömrüm dediğim de neymiş ki zaten? Birçok şey yapar, koşa koşa yaşarmışım ama bir yandan da puzzle’ı tamamlayan o kilidi arar dururmuşum meğer. Pazar günü kilit bulundu. Kapı açıldı. Yeni, bambaşka, tanımadığım ama meğerse ‘ben’ olan başka biri çıktı karşıma.
* * *
Cumartesi gecesi aniden bastıran sancılarla kendimizi hastanede bulduk. Beni bir dakika yalnız bırakmayan, sancıları benimle birlikte hatta daha da fazla hisseden sevgili kocam ile karanlık, kopkoyu bir geceyi, hayatın sonuymuş gibi hissettiren bir kasveti yaşayıp yeniden doğduk. Uzun bir gecenin ardından pazar sabahı geldi bebeklerimiz. İki minicik kız. Görür görmez

Yazının Devamı

3 Temmuz darbesi

7 Temmuz 2013

Hayattaki en büyük sorumluluğu almama 10 gün kaldığı için belki. Belki de her geçen gün daha çok batan kaburgalarım yüzünden. Onlar battıkça hayatın rötuşsuz hali de daha bir batıyor gözüme. Çifte standart, ikiyüzlülük, kötü niyet, hakikati örtme çabası öylece, etrafındaki kamuflajlara bana mısın demeden gösteriyor kendini. Tuhaf, olağanüstü bir hassasiyet hali...
Böyle bir hal içinde oldum olası karşı durduğum tepkileri ve sahtekarlıkları ortaya çıkaracak bir gelişme olunca... İşte film orada kopuyor! Nitekim koptu da... 3 Temmuz Mısır darbesi akşamından beri iç ve dış medyaya kilitlenmiş, ekrana yapışmış ve gördüklerim karşısında büyük bir umutsuzluğa kapılmış haldeyim. Vıcık vıcık bir kendini kandırma, kılıf bulma, oryantalizm ve İslamofobik söylem her yeri kapladı. Batı sırf sandıktan çıkan sonucu kendi çıkarlarına uygun bulmadığı için evrensel demokratik ilkeleri ihlal ediyor. İslam korkusu ve nefretinden kaynaklanan bu hastalıklı hal yüzünden Batı uygarlığı demokrasiyi dünyanın gözü önünde çöpe attı. Peki ya bize ne demeli? Bizdeki hakim söylem Batılı oryantalistlerden aşağı mı kaldı? Yoo! Aksine! Medyada birçok kalem, televizyonda birçok tanıdık yorumcu Batılı İslam

Yazının Devamı

3. Havalimanı’nın ismi Şah İsmail olsun!

30 Haziran 2013

Ak Parti Hükümeti’nin en yumuşak karnı Alevi meselesi maalesef. Alevi vatandaşlarımızın talepleri ve eşit vatandaşlık için atılması gereken adımlar konusunda bir süreç başlatılmıştı ama daha sonra bu süreç askıya alındı. Hatta unutuldu. Oysa birçok konuda demokratikleşme adımları atıldı. Dindarlar ve Kürtlerin talepleri önemli ölçüde karşılandı ama Aleviler hep bu adımların dışında kaldı. Bir de üzerine üçüncü köprüye ‘Yavuz Sultan Selim’ ismi uygun görülünce kalpler iyice kırıldı.
Ancak... Tablo böyle iken, her karanlığın ardından bir güneş doğar misali Başbakan Alevi açılımının kaldığı yerden devam edeceğini açıkladı geçtiğimiz gün. Hatta Yardımcısı Bekir Bozdağ ve Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in çalışmalara başladıklarını söyledi.
Bir de bu güzel haber üzerine Nevşehir’deki üniversitenin Hacı Bektaş-ı Veli, Tunceli’dekinin ise Pir Sultan Abdal olarak değiştirileceği yönünde haberler okuyunca ayrı bir sevindim. İtiraf edeyim, kendime de pay çıkardım. Zira Başbakan’la Afrika gezisine çıktığımızda Tunus’ta kahvaltılı basın toplantısına katılmış ve Başbakan, bakan ve beraberindeki danışmanlarına üniversitelerin adlarının değiştirilmesi önerisini ben getirmiştim. Başbakan bu

Yazının Devamı

Almanya Dışişleri Bakanlığı’nda neler konuşuldu?

23 Haziran 2013

Dün gündeme yansıyan en ilgi çekici haber Almanya ile ilgiliydi. Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu Almanya Dışişleri Bakanlığı’na çağırıldı. Bunun üzerine Ankara da Türkiye’deki Alman büyükelçiyi çağırdı. Peki ama iki ülke arasındaki ipler gerilirken Almanya’daki görüşmede ne konuşuldu?
Hem Alman hem de Türk dışişlerinden güvenilir kaynaklarımdan toplantıyı bütün detaylarıyla dinledim. Almanya’nın Büyükelçimiz Karslıoğlu’na verdiği mesaj şu: “Zor zamanlarda sükunetimizi ve serinkanlılığımızı kaybetmememiz lazım. Bakan Bağış’ın söyledikleri sürece yardımcı olmuyor. Ricamız retoriği düşürüp havayı yumuşatmanız.”
Bu mesaj son derece yumuşak ve dostane bir havada verilmiş. Toplantıdan bilgi aktaran kaynaklar Gezi olaylarından beri Almanya’da Türkiye’ye karşı havanın olumsuza döndüğünü ancak bunun Alman siyasetine yer yer zarar verebileceğini gördükleri için iki ülke arasındaki gerilimin tırmandırılmasının arzu edilmediğini söylüyorlar. Nitekim bu toplantıdan sonra Bağış’ın havayı yumuşatmak için AB ile müzakerelerin önünü açıcı mahiyette yaptığı açıklamalar dün sabah hemen Alman basınında önemli bir yer buldu.
Peki ama 31 Mayıs’tan beri yaşananlar

Yazının Devamı