Rüya tabiri...

21 Şubat 1999


Büyükada'dan Mücahit:
...Rüyamda Apo'yu sorgulayan ekipte görev alıyorum...
İmralı'dayız... Deniz kenarında kurduğumuz masada çay içip pasta yiyoruz... Bir taraftan da Öcalan Efendi'ye sorular soruyoruz... Ben kurabiyemi ıssırdıkan sonra:
"Kenya'dan gelirken Türkiye'ye hizmet etmek istediğinizi söylediniz. Biraz açar mısınız lütfen?" diyorum. Açıyor:
"Televizyon kanallarında talk - show yapabilirim örneğin" diyor, "her programda kavga çıkarır, acayip şekilde reyting alırım..."Müdahale ediyorum:"İyi ama, sizin tipiniz talk - show'a gitmez ki" diyorum, "filmlerde kötü adam rolü oynamanız daha gerçekçi olmaz mı?.." "Olabilir..." diyor Apo, "böyle bir teklif gelirse sıcak bakabilirim..."Diğer arkadaş soruyor bu kez:"Başka ne gibi hizmetlerde bulunabilirsiniz Türkiye'ye?.."Düşünüyor terörist lider: "Kreşlerde de görev yapabilirim" diyor, "malum benim çocuklara karşı özel bir ilgim vardır..."Duygulanıyoruz... Ekip olarak gözyaşlarımızı silerken Başbakan Ecevit geliyor yanımıza... Sevecen bir ifadeyle:

Yazının Devamı

Hukuk raundu

20 Şubat 1999


Apo'nun yakalanması Türkiye için bir şans olduğu gibi, Türkiye'nin bu olaya Ecevit iktidarında yakalanmış olması da ayrı bir şans... Yabancı televizyonlarda sık sık Bülent Ecevit ve İsmail Cem'i izliyoruz... Ecevit, İngilizce'ye olan hakimiyetini de konuşturarak, çok inandırıcı ve etkili oluyor konuşmalarında... Katıksız bir Batılı devlet adamı imajı çiziyor. Meseleleri kısa, açık, net anlatıyor. Batılıların bu tondan olumlu etkilendiklerine hiç kuşku yok.
İsmail Cem de öyle... Hem İngilizceye hakim, hem hukuk konularına.
Tesadüflerin yarattığı ve parti içi konularda çok eleştirilmiş bir azınlık iktidarı, bugün Türkiye'nin en büyük kozu oldu.
Ecevit için olduğundan daha fazla Türkiye için bir şans...
Ecevit iktidarı Öcalan'ın yakalanmasını izleyen süreci de son derece ağırbaşlı yürütüyor...
Ne var ki arada gereksiz heyecan görüntüleri de oluşmuyor değil.

Yazının Devamı

Defter kapanmadı

19 Şubat 1999


İhan Selçuk sütununda yazıyor:
"Apo’yu zoraki gözden çıkaran Batılı, neden Kenya’nın Nairobi kentinde terör örgütünün başını Türkiye’ye teslim etti?.. Rusya başından attı, İtalya göze alamadı, Almanya ve Hollanda karşı çıktı, Yunanistan ne halt edeceğini bilemedi; Apo’yu Kenya’nın başına sarmak istediler; ama iş sarpa sardı; Amerika’nın baskısı, Atina’nın boyun eğmesiyle Apo’yu teslim aldık..."
Kuşkucu (ama hayalci olmayan) bir dostumuz var telefonda:
- Apo’yu paketlediler, kucağımıza verdiler, diyor...
- Sonuç Türkiye’yi şu anda yüceltti, diye ekliyor, bir belanın derdest edilmesi, küçültülerek etkisiz hale getirilmesi bizim açımızdan sevindirici gelişmelerdir...
- Ama, diyor peşinden, kuşkularını sıralıyor:

Yazının Devamı

Kaç mega(v)at?..

18 Şubat 1999


Sessiz çoğunluğun lideri Mesut Yılmaz, "hizmeti" ne kadar çok sevdiğini, şimdiye kadar ne hizmetler yaptığını anlatmak için gazetelere peşpeşe ilanlar veriyor... İlanlardaki iddialı cümlelerinden biri de şu: "1,5 yıllık kısa iktidarımızda 75 yılda yapılana denk enerji yatırımı yaptık..." Hemen altında rakamlar da verilmiş: "Ülkenin 75 yıllık kurulu enerji gücü 21 bin 760 megavat... Kendi iktidarlarınca başlatılan elektrik gücü yatırımı ise 23 bin 262 megavat..."Acaba bu iddia doğru, rakamlar da gerçek mi?.. Elektrik Mühendisleri Odası'na danışıyoruz. Yanıt özlü: - Türkiye'nin 75 yıllık kurulu gücü enerji gücünü 1,5 yılda ikiye katladık diyebilmek için "mega" atmak lazım... Mesut Bey de öyle yapmış. Zira Türkiye, kurulu gücüne her yıl ancak yüzde 7'lik bir ekleme gerçekleştirebilmektedir. Yapıldığı iddia edilen yatırımların çoğu Yap - İşlet - Devret ve Yap - İşlet ağırlıklı yatırımlardır. Bu santralların yıllar içinde devreye girebilmesi için gerekli Doğalgaz Temin Anlaşmaları hala gerçekleştirilebilmiş değil. Ayrıca Mesut Yılmaz'ın "75 yıla denk" dediği yatırımların tümü DPT tarafından programdan

Yazının Devamı

Hangi Alpay?..

17 Şubat 1999


Hatırlarsınız, ligin ilk yarısındaki Beşiktaş - Gaziantep maçında tatsız olaylar çıkmış; verdiği bir kararı beğenmediği hakeme ağıza alınmayacak küfürler ederek saldıran Alpay, takımının sahasını kapattırdığı gibi 5 maç da ceza almıştı. Yine hatırlarsınız, bu arkadaş, o günlerde çıktığı bütün TV programlarında kendisini şu sözlerle savunmuştu.
"Ne yapayım, benim huyum bu? Asla haksızlığa gelemiyorum. Bir haksızlık gördüm mü, birden kendimi kaybediyor, ne yaptığımı bilemez hale geliyorum. Hakem Ali Uluyol o haksız düdüğü çalınca birden kendimi kaybettim. "Bütün bunları niye mi hatırlattık? Efendim, bütün bunları hatırlamamıza neden olan haber dünkü bazı gazetelerde vardı. "Alpay hakemi nasıl kandırdığını anlattı" başlığıyla verilen Posta'daki haberi aktarıyoruz:
"Beşiktaş defansının emniyet sübabı Alpay'dan ilginç itiraf. Tecrübeli futbolcu Gaziantep maçının (üç gün önceki rövanş maçı) 86. dakikasında Preko'yu düşürdüğünü ve pozisyonun penaltı olduğunu belirterek, `Hakem uzakta kaldığı için göremedi. Zaten ben de hakem uzakta olduğu için o hareketi yaptım. Saha içinde her zaman uyanık olacaksın' dedi..."Kendi

Yazının Devamı

Ahmet Sporsever

16 Şubat 1999


Ahmet Sporsever Galatasaray - Kocaeli maçının ertesi günü ilk olarak Hürriyet'i açtı. Hürriyet spor yazarlarının kaleminden maçı okudu. Ona öyle göründü ki Galatasaray bu maçta tek başına oynamış, karşısında herhangi bir takım yer almamıştır. Çünkü yazılar baştan aşağı Galatasaraylı oyuncuların irdelenmesine ayrılmıştı. Kocaeli'nden tek cümle yoktu. Oysa Ahmet Sporsever de maçı izlemişti. Galatasaray'ı zaten tanıyordu. Merakı birkaç Kocaelili futbolcu üzerinde odaklanmıştı.. Mesela Ahmet Dursun adlı genç hiç de fena oynamıyordu. Bu gençle ilgili tek bir satır aradı. Bulamadı. Oysa mesela Baba Turgay'ın yazısında gelecek vaat eden bir futbolcu üzerine bir cümlecik hem o futbolcuyu, hem diğer taşra futbolcularını yüreklendirmek adına ne kadar etkileyici olurdu. Türk futbolunun yarını değil miydi o oyuncular?..
Ahmet Sporsever ertesi gün yine Hürriyet'i açtı, değer verdiği iki yorumcunun; Kaptan Sanlı ve Vedat Okyar'ın G.Antep - Beşiktaş maçına ilişkin yorumlarını okudu. Aynı şeydi. Yazılarda başta aşağı yenilen takım anlatılıyor, Gaziantep'in başarısına, futbolcularına, antrenörüne ilişkin tek cümle yer almıyordu. Ortada bir takımın başarısızlığı vardı

Yazının Devamı

Sevgili mesajları

14 Şubat 1999


Sevdiceğim,
Bir zamanların ve tüm zamanların en güzel kızı... Çoban Sülü'nün 50 senelik hayat arkadaşı, pusulası, çoban yıldızı... Her darbede, her arbedede sığındığım tek limanım, barınağım, sığınağım, gorunağım, 28 Şubat'tan kelli gomutanım. Göynümün paşası, gışlası, nizamiyem; Biricik sevdiceğim Nazmiyem! Dünyanın en kıymatlı goltuğundan daha kıymatlı kadını, Başganlık goltuğu bile alamaz başımdan aklımı ve silemez göynümden adını... Beni sen yarattın, ben seninle olgunlaştım, seninle erdim, sana bi defacık dahi ihanet edersem; Aha şuraya yazıyom; Namerdim!
***
Sevgilim,
46 yıl 8 ay 17 gündür hayat arkadaşım, erkeğim, eşim, beyim... Bilesin ki bundan sonra da hep senindir galbim, ruhum ve senin için en önemli şeyim, yani reyim... Ne mutlu bana ki, bunca yıldır senleyim, sensiz hayatı bilmem ki ben neyleyim? İsterse olmasın hayatta ne tek bir dikili ağacığım, ne tek bir hanım ne tek bir hamamım, sen yeter de artarsın bana Sülümanım. *** Sevgilim, Elim, ayağım, özüm, sözüm, gözüm, kulağım, kolum... Sağım, solum, benim bu hayattaki mütemmim cüzüm, seçeneksiz tek

Yazının Devamı

Orman Müsteşarı..!

13 Şubat 1999


Anasol hükümetinin Orman Bakanı Ersin Taranoğlu, Orman Bakanlığı Müsteşarlığı gibi teknik bir göreve eski Bursa Defterdarı Muzaffer Karakaş'ı müsteşar olarak atamaya kalkışmıştı... Orman Mühendisleri Odası, ormancı meslek kuruluşları ve Orman Fakültesi'nin tepkileri üzerine adı geçen kişinin ataması Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmadı. Muzaffer Karakaş, Orman Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığına getirildi.
Ve geçen hükümetin yapamadığını Ecevit hükümetinin Orman Bakanı Arif Sezer yaptı; tuttu Muzaffer Karakaş'ı vekaleten Orman Bakanlığı Müsteşarlığına getirdi.
Orman Mühendisleri Odası Başkanı Salih Sönmezışık, bugüne dek ilk kez "Ormancı" olmayan birinin bu yüksek ve kritik göreve atandığını anımsatıyor gönderdiği faks mesajında... Tabii ki o da ister istemez soruyor:
- Sayın Muzaffer Karakaş'ın acaba ne gibi yüksek yetenekleri var ki, teammüller çiğnenerek ve meslekten ormancılar atlanarak müsteşarlık görevine getirildi?..Bu soru DSP'li Orman Bakanı Arif Sezer'e de sorulmuş. Yanıtı:
- Çok baskı altındayım...
ANAP'lılar kendi güçlerinin yetmediği işleri DSP'ye yaptırıyorlar şimdi...

Yazının Devamı