Hatırlarsınız, ligin ilk yarısındaki Beşiktaş - Gaziantep maçında tatsız olaylar çıkmış; verdiği bir kararı beğenmediği hakeme ağıza alınmayacak küfürler ederek saldıran
Alpay, takımının sahasını kapattırdığı gibi 5 maç da ceza almıştı. Yine hatırlarsınız, bu arkadaş, o günlerde çıktığı bütün TV programlarında kendisini şu sözlerle savunmuştu.
"Ne yapayım, benim huyum bu? Asla haksızlığa gelemiyorum. Bir haksızlık gördüm mü, birden kendimi kaybediyor, ne yaptığımı bilemez hale geliyorum. Hakem Ali Uluyol
o haksız düdüğü çalınca birden kendimi kaybettim. "
Bütün bunları niye mi hatırlattık? Efendim, bütün bunları hatırlamamıza neden olan haber dünkü bazı gazetelerde vardı. "
Alpay hakemi nasıl kandırdığını anlattı" başlığıyla verilen Posta'daki haberi aktarıyoruz:
"
Beşiktaş defansının emniyet sübabı Alpay'
dan ilginç itiraf. Tecrübeli futbolcu Gaziantep maçının (üç gün önceki rövanş maçı)
86. dakikasında Preko'
yu düşürdüğünü ve pozisyonun penaltı olduğunu belirterek, `Hakem uzakta kaldığı için göremedi. Zaten ben de hakem uzakta olduğu için o hareketi yaptım. Saha içinde her zaman uyanık olacaksın'
dedi..."
Kendi ağzından iki
Alpay... İlki; haksızlığa asla dayanamayan... Herhangi bir haksızlık karşısında ne yaptığını bilemeyecek derecede kendini kaybeden saygın bir kişilik...
İkincisi; karşı tarafa haksızlık yapmayı utanmadan, sıkılmadan
"uyanıklık" olarak niteleyecek kadar zavallı bir kişilik...
Gerçek
Alpay hangisi dersiniz?
TOPTANCinayet çetesi cezaevinde de cinayet işledi.. "Hakim Bey, cezamı hemen kesmeyin. İçerde bir iki işim var. Toptan kesersiniz!.."***
KÜL-TÜR MİRASIBeyoğlu'nda 160 yıllık sinema bir gecede kül olmuş. Gelecek nesillere kültür yerine kül bırakıyoruz. Kenan TUNÇRecep Sporsever!
Sporsever vatandaş
"Ahmet Sporsever"in
"spor" sayfalarını okurken hissettiklerini aktarmıştık dün...
"Büyük" takımların maçlarıyla ilgili yorumlarda yanlı davranılmasından şikayetçiydi
Ahmet Bey... Diyordu ki:
- "Taşra"
ekipleri, "büyük"
rakiplerini yenseler bile "başarılarından",
başarılı oyuncularından tek satır olsun söz edilmiyor. "Büyük"
takımlar sanki rakibe yenilmiyor; sırf kendi hatalarının kurbanı oluyor!..
Bir başka sporsever okurumuz;
Recep Avcı da, "Sadece futbolda mı böyleyiz?" deyip ekliyor:
- Tüm alanlarda böyle bir
"dışlama" hastalığı var. Televizyon, bu hastalığımızı yansıtan en güzel ayna. Haber programlara, magazin eğlence ve tartışma programlarına bakın: Hep aynı kişiler etrafında dönen bir muhabbet... Ve toplasanız muhabbete katılanların sayısı 50'yi geçmez. Peki yok mu bu ülkede başka insan, başka konu?.. Bana kalırsa bu ayrımcılığın reytingle filan da ilgisi yok. Mesele zihniyette... Zihniyeti değiştirmek istememekte...
Halk Bank Kredisi
Halk Bankası, çalışanlarına, Bankalar Yasası'na göre 5 maaş tutarına kadar kredi kullandırıyor, bu krediye yüzde 20 faiz uyguluyordu.
Yeni bir kararla faiz oranı, kredinin üç maaşın üzerinde kalan bölümünde yüzde 50'ye yükseltildi...
Ziraat ve Emlak Bank'ta böyle bir uygulama yok.
Halk Bankası neden böyle bir uygulamaya gitti?
Dar gelirli personel bize soruyor, biz de Halk Bankası yöneticilerine.
Cihan DEMİRCİ'den LAFORİZMAMafyaya lojman yapmışlar, adını da "Cezaevi" koymuşlar... Hepsi Bu!.. Yeni bir sayfa
Teröristbaşı
Apo yakalandı... Tarihin acılı bir sayfası daha kapanmak üzere... Tabii bundan sonra çok dikkatli olmak, onu yeniden kahraman yapacak hatalardan uzak durmak kaydıyla... Yargı mekanizmasını hukuka tamamen uygun işletmek,
Şemdin Sakık'ın yakalanmasını izleyen günlerde rastlanan gayri ciddi girişimleri tekrarlamamak şartıyla... Elbette acılar bir günde bitecek gibi değil. Ne var ki soğukkanlı ve sağduyulu davranmaktan başka çare yok defteri usulünce dürmek için.
Kasap can derdinde, partiler oy derdinde... CHP'liler dün asık yüzlüydü. Bu yakalama olayının
Bülent Ecevit'in başarı hanesine Kıbrıs zaferine benzer katkılar sağlayacağı düşüncesiyle...
Ecevit dün (ilk kez
Hüsamettin Özkan'sız çıktığı) basın toplantısında heyecanlı ama başarılı bir operasyonu tamamına erdirmek için titizlenen komutan dikkati içindeydi. Operasyon ABD ve Yunanistan desteğiyle kotarılmış da olsa en büyük başarı hükümetin ve Milli İstihbarat Teşkilatı'nın hanesindedir. Kader Kıbrıs'tan sonra
Ecevit'in önüne ikinci bir zafer imkanı sundu. O da bunu elbet siyasi platformda değerlendirecektir. O istemese de olay değerlendirmeye girecektir. (Bu arada bu süreci askerlerin başlattığı da unutulacaktır)
Bir dönem bitiyor.. Emekli Orgeneral
Kemal Yavuz kısa süre önce bir televizyon röportajında:
- Apo'yu destekleyen dış çevreler onunla hesabı kesti, demiş, Türkiye'yi destabilize edecek unsur olarak devreye aynı çevreler tarafından
"irtica"nın sokulduğunu anımsatmıştı...
Bunu da bir kenara kaydedelim...
Ve yineleyelim... Türkiye Apo olayında hiç hata yapmadan bir devlet gibi davranmak zorundadır. Yoksa büyük komplikasyonlar yaşarız.
***
Bundan sonrası...
Profesör
Baskın Oran'la
"bundan sonrası"nı konuştuk dün.. Dedi ki:
- Kazanılan taktik zaferi stratejik zafere dönüştürmek zorundayız. Bunun için yapılması gerekenler bence şöyle sıralanır: TBMM en kısa sürede ölüm cezasını kaldırmalıdır. Dolayısıyla
Apo müebbet hapse mahkum edilmelidir... Üç, Güneydoğu'ya yönelik muazzam bir ekonomik paket ilan edilmelidir. Dört; Türkiye'de bütün Türk vatandaşlarına bir özgürlük paketi sunulmalıdır; bu paketin içinde Kürt kökenli vatandaşlarımızı da kapsayacak biçimde herkese vakıf kurma, kendi dilinde radyo ve TV yayını yapma sağlanmalıdır. Bu haklar, Kürtlere de verilecek olan kültürel özgürlüklerin riskini azaltır...
- Bu önlemler ülkeye ne sağlar?- Bir; yurtdışından baskı gelmez, İki; Kürt sorunu azmaz. Üç; bu bahaneyle Türkiye'ye özgürlük gelir...
Uyku sersemi
Karı ve koca gece yataklarında uyuyor.
Birden bir tıkırtı duyuluyor.
Kadın "Eyvah kocam" diye fırlıyor.
Adam da aynı anda fırlayıp dolaba saklanıyor...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr