Anasol hükümetinin Orman Bakanı
Ersin Taranoğlu, Orman Bakanlığı Müsteşarlığı gibi teknik bir göreve eski Bursa Defterdarı
Muzaffer Karakaş'ı müsteşar olarak atamaya kalkışmıştı... Orman Mühendisleri Odası, ormancı meslek kuruluşları ve Orman Fakültesi'nin tepkileri üzerine adı geçen kişinin ataması Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmadı.
Muzaffer Karakaş, Orman Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığına getirildi.
Ve geçen hükümetin yapamadığını
Ecevit hükümetinin Orman Bakanı
Arif Sezer yaptı; tuttu
Muzaffer Karakaş'ı vekaleten Orman Bakanlığı Müsteşarlığına getirdi.
Orman Mühendisleri Odası Başkanı
Salih Sönmezışık, bugüne dek ilk kez
"Ormancı" olmayan birinin bu yüksek ve kritik göreve atandığını anımsatıyor gönderdiği faks mesajında... Tabii ki o da ister istemez soruyor:
- Sayın Muzaffer Karakaş'
ın acaba ne gibi yüksek yetenekleri var ki, teammüller çiğnenerek ve meslekten ormancılar atlanarak müsteşarlık görevine getirildi?..
Bu soru DSP'li Orman Bakanı
Arif Sezer'e de sorulmuş. Yanıtı:
- Çok baskı altındayım...ANAP'lılar kendi güçlerinin yetmediği işleri DSP'ye yaptırıyorlar şimdi...
Ve hiç de iyi kokular çıkmıyor bu atamadan dolayı...
Politik pansiyon!
Seçim havasına giren taşralı politikacı soluğu Ankara'da alıyor... Peki Ankara'da nerede kalıyor bu insanlar?..
Bu merakımızı geçenlerde Ankara Bahçelievler Öğretmen Evi'nde iki gün geçiren bir öğretmen okurumuz gideriyor:
- Öğretmen Evi, il ve ilçelerden gelen politikacılarla dolmuş... Milletvekillerinin ya da parti il merkezlerinin gönderdiği insanlar bunlar. Hiçbiri öğretmen değil. Yıllanmış politika erbanının, aday adaylarına kıyak olsun diye Öğretmen Evlerini pansiyona çevirmeleri ayıp olmuyor mu?.. Bir de sorarım; bu insanlar Ordu Evlerine veya Polis Evlerine de böyle fütursuzca eş dost yollayabiliyor mu?..
Sessizluk
Askerler ve Cumhurbaşkanı son günlerde ısrarla bu seçimin bir
"28 Şubat referandumu"na dönüşmemesi gerektiğini ihsas ediyor, zaman zaman da açık mesajlar veriyorlar bu konuda.
Mesut Bey irticanın tuzağına düşülmemesi için yapılan bu uyarıları duymamışcasına,
"Bu seçimler bir referandum olacak" diyor seçim kampanyasını açarken... Referandumda şer güçler diye tanımladığı irticanın karşısına da
"laik güçlerin lideri" olarak kendisini koyuyor.
Kendilerinin iktidardayken şer güçlere karşı ne amansız mücadele verdiği hatırlardadır. İrtica yasaları hala rafta duruyor.
Halkı
"Ya irtica, ya vurguncular" ikilemine sokmanın ne anlamı var ayrıca...
Hem şu
"sessiz çoğunluk" da nereden çıktı? Böyle bir çoğunluk mu var?
Vizyonu güçlü lider
Turgut Özal'ın eseri olan ANAP, son 15 yılda en uzun süre iktidarda kalmış partiyken... Kim umutsuzluğa, yılgınlığa, bezginliğe itip de yarattı o
"sessiz" çoğunluğu? Hayret...
***"Yol" filmi tam 17 yıl sonra sinemalarda gösterilebiliyor.
Bir arpa boyu "yol" alamadığımızın filmidir bu!..
******ANAP vatandaşla Türkiye Sözleşmesi yapacakmış...
Sözden dönme döneminden, sözleşmeden dönme devrine giriyoruz...
***Maliye, adaylara "Nereden buldun?" diyecekmiş.
Adaylar seçimden sonra cevap verecekler:
"Dokunulmazlığım var, sana ne!.."
***Seçmenin adayla imtihanı!
Prof.
Cahit Talas, Prof.
Cahit Tanyol, Av.
Ceyhan Mumcu, Em. Büyükelçi
Sacit Somel, Prof.
Nejat Kaymaz, Av.
Veli Devecioğlu, Halkevleri Onursal Başkanı
Ahmet Yıldız, Dr.
Alpaslan Berktay, araştırmacı yazar
Nejat Birdoğan...
***
Şair
Can Yücel, yazar
Adalet Ağaoğlu, Mina Urgan, Leyla Erbil, Oya Baydar, Fethi Naci, Fakir Baykurt, Vecihi Timuroğlu, Erhan Bener, Ömer Laçiner, Prof. Mete Tunçay, Prof.
Ali Nesin, Prof.
Coşkun Özdemir, ressam
Orhan Taylan, Su Yücel, sinema oyuncusu
Menderes Samancılar, şair
Nevzat Çelik
Ve daha bu kalitede, bu kıratta birçok isim... Hiç kimsenin üzerlerine en ufak bir toz konduramayacağı, leke süremeyeceği... Her biri kendi alanında ayrı bir değer olan, ülkemizin yüzakı aydınları, sanatçıları, yazarları, çizerleri...
İlk bölümde yer alanlar İşçi Partisi'nden bağımsız adaylığını koyacak olan Sol Güçbirliği'nin isimleri... Solun farklı tonlarından, farklı renklerinden isimler... Buluştukları, savundukları en büyük ortak payda, CHP'nin 6 okunda simgelenen ilkeler; Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve Devrimcilik...
İkinci listede yer alanlar ÖDP'nin adayları... ÖDP'nin savunduğu kimi tezler, kimi görüşler bir yana... Ama onların adayları da, tıpkı İP'in bağımsız adayları gibi... Dürüst, namuslu, yurtsever, emekten, emekçiden yana aydınlar...
Demokrasiye geçtiğimizden bu yana, her seçimde kendine ve ülkesine zararlı insanları seçmekte inanılmaz bir ısrar ve inat gösteren... Daha seçim biter bitmez de yaptığı tercih yüzünden kendisine lanet okuyan seçmenlerimiz bakalım bu kez tercihi ne yönde kullanacaklar?.. Oyumuz ziyan olmasın diye en büyük ziyankarlığı mı yapacaklar?.. Yine kıza kıza, küfrede küfrede doyamadıklarına mı oy verecekler?
Yoksa hayatlarında ilk defa, kendileri için bir ömür tüketmiş insanlara mı ilgi gösterecekler?
Nisan'da göreceğiz...
Esat'ın referandumu
Suriye'de yapılan Devlet Başkanlığı referandumunda oyların yüzde 99,87'si
Hafız Esat'a çıkmış.
Hafız'a oy vermeyenlerin oranı yüzde 0,23...
Bu sonucu görünce aklımıza tarihi bir anekdot düştü...
Vakti zamanında
Hitler Almanyası'nda bir referandum yapılmış.
Halkın yüzde 98'i
Hitler'i ve icraatını onaylamış.
Alman aydınlarından birine sonuçla ilgili düşüncesini sormuşlar:
- Normal, demiş,
ama tesadüfe bakın ki, bugünlerde hep o yüzde 2'inin içinde kalan kişilere rastlıyorum...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr