Apo'nun yakalanması Türkiye için bir şans olduğu gibi, Türkiye'nin bu olaya
Ecevit iktidarında yakalanmış olması da ayrı bir şans... Yabancı televizyonlarda sık sık
Bülent Ecevit ve
İsmail Cem'i izliyoruz...
Ecevit, İngilizce'ye olan hakimiyetini de konuşturarak, çok inandırıcı ve etkili oluyor konuşmalarında... Katıksız bir Batılı devlet adamı imajı çiziyor. Meseleleri kısa, açık, net anlatıyor. Batılıların bu tondan olumlu etkilendiklerine hiç kuşku yok.
İsmail Cem de öyle... Hem İngilizceye hakim, hem hukuk konularına.
Tesadüflerin yarattığı ve parti içi konularda çok eleştirilmiş bir azınlık iktidarı, bugün Türkiye'nin en büyük kozu oldu.
Ecevit için olduğundan daha fazla Türkiye için bir şans...
Ecevit iktidarı
Öcalan'ın yakalanmasını izleyen süreci de son derece ağırbaşlı yürütüyor...
Ne var ki arada gereksiz heyecan görüntüleri de oluşmuyor değil.
Örneğin
Apo'nun Türk bayrakları önünde resimlenmesi...
Yılların verdiği acılı birikimlerin heyecanlı sonucu olarak hoş görülebilir.
Ancak başarısından ve kendinden emin bir ülkenin tavrını yansıtmıyor, gibi geldi bize.
Bu kritik süreçte hukukçuların sesine özellikle kulak vermek gerek.
Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdindeki eski avukatı Profesör
Bakır Çağlar bir kritik noktaya dikkat çekiyor:
- Batı'da DGM'ler bağımsız, tarafsız, adil yargılamanın yapılacağı yargı organları olarak görülmüyor, diyor
Bakır Çağlar.
DGM'nin vereceği karara karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde dava açılabileceğini, Türkiye'nin geçmişte DGM'ler nedeniyle mahkum olduğunu hatırlatıyor ve ilginç bir öneride bulunuyor:
"DGM görevsizlik kararı verip davayı ceza mahkemelerine aktarmalıdır..."
Şimdiye dek benzer bir karar verilmediyse de ilk örneğin
Apo davasına uygulanabileceğini kaydediyor Prof.
Çağlar...
Terör liderine karşı şimdi hukuk raundu başlıyor. Bu raundun sonunun da iyi getirilmesini diliyor Türk halkı...
Cihan Demirci'den LAFORİZMA
Apo, cam kafeste yargılanacakmış... Dikkat, anlatacakları camı bile çatlatabilir!..
Apo, Ecevit, seçim
VERSO Kamuoyu Araştırmaları Şirketi sahibi
Erhan Göksel'le
Apo'nun yakalanmasının 18 Nisan'daki seçimin sonucunu ne yönde etkileyeceği üzerine konuşuyoruz.
"DSP ciddi şekilde oy kazanıyor" deyip anlatıyor:
- Hesaplarıma göre bu olay nedeniyle yaklaşık 1.5 milyon oy yerinden oynayacak.
- Peki, hangi partilerden gelecek bu oylar? - Son bir yıldır yaptığımız araştırmalar, DSP'nin ekstradan kazandığı her 100 oydan 46'sının ANAP'tan, 37'sinin CHP'den, kalanının da öteki partilerden geldiğini gösterdi. Ancak
Apo'nun yakalanmasından sonra DSP'ye DYP ve MHP'den de oy kayması olacaktır. Bir hafta önceye kadar ilk iki sırayı FP ve DSP paylaşıyor, FP biraz önde görünüyordu. Oysa bugün iki parti başabaş durumda. Seçim yarın yapılsaydı DSP 1. parti olur.
- Seçimlere kadar, yani iki ay içinde bazı şeyler değişebilir mi? - Apo'nun yargılaması seçimden önce başlamaz ve olağanüstü başka gelişmeler de olmazsa DSP'nin büyümesinin devam edeceğini düşünüyorum. Ama diyelim ki seçimden önce yargılamaya geçildi. Apo da şova başladı. Halktan, bu adamı hala niye asmıyorsunuz şeklinde itirazların yükselmeye başladığı görüldü. İşte bu durum DSP'nin oylarındaki yükselmeyi bir miktar düşürür. Ancak ben, seçime kadar yargılamanın başlamayacağını sanıyorum.
- Ecevit'in, Apo'nun yakalanması olayını siyasal istismar aracı yapmamış olmasına ne diyorsunuz? - Ecevit, "En büyük partizanlık, hiç partizanlık yapmamaktır" diyor. Çok doğru. Çünkü asıl propaganda, senin ne yaptığın değil, karşı tarafın seni nasıl algıladığıdır.
Ecevit, muhaliflerine dahi
"Bu konuyu istismar etmedi" dedirtiyor. Ayrıca, Apo'yu yakaladıkları gerekçesiyle Genelkurmay'ı ve MİT'i kutlama ziyaretine gitmesi,
"Operasyonda benim de bilmediğim bazı şeyler var" demesi, onu halkın gözünde biraz daha büyütmüştür.
BORÇ
Çocuklarımız borçlu doğuyormuş... Atatürk: - Cumhuriyeti biz kurduk. Onu yaşatacak, yüceltecek sizlersiniz... Günümüz lideri: - Bu borçları biz yaptık. Onu ödeyecek sizlersiniz...
Dilbilir işçiler
Bilkent Üniversite'sinde İngilizce öğretim programı üzerine uluslararası bir toplantı yapılıyor. Yaklaşık 50 yabancı uzmanın katıldığı toplantıyı, Türkiye'nin çeşitli üniversitelerinden 200 İngilizce okutmanı ve öğretim üyesi de izliyor. Bu toplantının koordinatörü ve Bilkent Hazırlık Okulu Rektörü
Erhan Kükner, bir ara sohbette, Bilkent'teki eğitime ilişkin bilgi verirken ilginç bir uygulamayı anlatıyor. Bilkent Üniversitesi'nde elektrik teknisyeninden kalorifer bakıcısına, servis şoföründen marangoza kadar yardımcı personele de İngilizce dil kursu açılmış. Hafta arasında yemek molalarında bu kursa devam ediyorlar. Kurslarda başarılı olanların maaşlarına belirli zamlar yapılıyor. Beş kademe tespit edilmiş. Her kademede sınavı geçen işçi veya teknisyenin maaşı belirli yüzdelerle aktarılıyor. Kurslara ilginin büyük olduğunu söylüyor
Erhan Kükner. Bu gidişle yakında işçilerin de İngilizce konuştuğu bir okul olacak Bilkent'te. Hoş...
Koltuk
Çiller, Başbakanlık koltuğu için, "Koltuk meraklısı değilim. Zamanında o koltuğa ben yaptım" demiş.
Demek ki Çiller'in gaf yapmadığı da oluyor...
Sifonu çekince!..
İstanbul'da Levent - Maslak arasında bir gökdelenler yarışı var. Bunların en yükseği olan İş Bankası gökdeleni yakında hizmete girecek. İçinde 6 bin kişi çalışacak... Zincirlikuyu'daki
Tatlıcı'ların gökdelenleri de yakında yerleşime açılıyor. Yapılan hesaplara göre, bu dar bölgedeki gökdelenlerde yaklaşık 90 bin kişi çalışacak... Hergün 1.5 milyon kişi giriş çıkış yapacak...
Peki bölgede trafik ne hale gelecek?
Ya kanalizasyon alt yapısı?
Onları hiç sormayın... Her zaman olduğu gibi belli ki, ilk düşünülmesi gerekenler en son düşünülecek.... Herşey arapsaçına dönecek.... Türk'ün aklı başına o zaman gelecek... Geçenlerde konu açıldığında
Çelik Gülersoy esprili bir resim çizdi. Dedi ki:
- Bu gökdelenlerdeki insanlar aynı anda sifonu çekse Beşiktaş lağımda boğulur...Ne var ki, şimdilik kimseyi ırgaladığı yok bu tür uyarıların...
Geri dönüşsüz bir noktaya gelinip o zaman düşünürüz öyle şeyleri...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr