Rusya'nın ünlü şairi Aleksandr Puşkin, doğumunun 200'üncü yılında anılıyor. 37 yaşındayken bir düelloda öldürülen Puşkin, Rusya'nın en çok sevilen şairi... Şu günlerde Moskova caddeleri bu büyük şairin posterleriyle süslenmiş. Düzenlenen törenlerde önde gelen politikacılar onu anıyor. Başbakan Stephasin, "Hepimiz kendimizde Puşkin'den bir parça görüyoruz" diyor. Moskova Belediye Başkanı Yuri Luzhkov aynı törende şöyle konuşuyor:
- Dünyada son Rus kalana kadar Puşkin'in anısı yaşayacak...
Puşkin için madalya bastırılmış. Devlet Başkanı Boris Yeltsin bu madalyaları 15 sanatçı ve bilim adamına takmış. Onları gururlandırmış.
Rus Devlet televizyonu sokakta dolaşmış... Mikrofonu, şoförlere, inşaat işçilerine, çöpçülere tutmuş... Ve onların Puşkin'in "Eugene Onegin" adlı eserini satır satır ezbere okuduklarını ekrandan izleyicilere aktarmış. İngiliz gazeteci Marcus Werren, bu tabloyu şaşırarak naklediyor okurlarına.
Rusya bugün fakir düşmüş bir ülke. Ancak fakir olmak yazar ve şaire sevgiyi, kültür ve sanata saygıyı yüksekte tutmaya engel değil. Kültür de bir servet. Rusya bugün fakir olduğu halde büyük devletler arasında
Geçenlerde yolumuz İngiltere'nin Bath kentine düştü. Londra'nın 2 saat ötesinde şirin bir kent... Taksi ile otele giderken şoförle sohbete koyulduk... "Nereden geldiğimizi" sordu. "Türkiye'den" deyince:
- Marmaris'i biliyor musunuz? dedi...
- Biliyorum tabii çok güzel bir tatil bölgesidir...
- Yok orası değil, dedi şoför, burada Marmaris diye bir lokanta var oraya gittiniz mi?- Yooo...- Çok iyi bir lokanta... Yemekleri enfes...Bath kentinde daha sonra konuştuğumuz pek çok İngiliz'in aklına Türkiye deyince Marmaris Lokantası geliyordu. Uğramayan yok gibi. Övgüsünü İngilizlerden duyunca biz de uğradık. Lokantayı Ramazan Kolçak adında güleryüzlü, enerjik bir yurttaşımız yönetiyor. Mekan temiz. Yemekler ve kebaplar güzel. Bu kentte yaşayan Türk yok gibi. Müşterilerin tümü İngiliz... Sanayi yöneticilerinden Bath Üniversitesi hocalarına dek... Nitelikli bir müşteri profili oluşmuş.
İşini iyi ve dürüst yapan Ramazan Kolçak, İngiliz kentinde Türkiye'nin adını ve lezzetini yaşatan sembol bir isim haline gelmiş. Bazen uğursuzun biri tek başına ülkenin adını batırır. Bazen sade bir
Feza Yalçın ayrıntılı bir araştırma yapmış, kocaman bir kitap oluşturmuş: "Hangi Lider Daha Zengin?.." (Öteki Yayınevi)... Kitapta liderlerin mal varlıkları ve bu konuya ilişkin tartışmalar yer alıyor.
Maşallah, lider diye siyaset piyasasına salınan kişilerin mal mülk listesinde arsadan, villadan, konuttan geçilmiyor. Bu kadar malı mülkü idare etmek başlı başına mesele. Onlar üstelik bir de partiyi ve memleketi yönetiyor.
Ne kadar takdir etsek azdır...
Kitabı gözden geçirirken Doğu Perinçek, Ufuk Uras gibi liderlere halkın neden rağbet gösterip oy vermediğini de anlıyorsunuz.
İP Lideri Doğu Perinçek'in mal varlığı topu topu:
"5 bin kitap, piyano, bir tabanca..."
Devlet Bakanı Fikret Ünlü, dün Meclis kulisinde arkadaşımız Fahrettin Fidan'la karşılaşır karşılaşmaz sitem etmeye başladı:
- Fahrettin, sizin Açık Pencere'ye çok kırgınım, bilmiş ol..!
- Sebep?
- Aylardır benden bir tek satır bile söz etmiyorsunuz. Yoksa bana ambargo uyguluyorsunuz da haberim mi yok?
Mesele anlaşılmıştı, arkadaşımız karşı atağa geçti:
- Ambargo diye birşey kesinlikle söz konusu değil. Ama madem ki böyle düşünüyorsunuz, ben size bir soru sorayım, siz de bu soruya vereceğiniz yanıtla köşemize girmiş olursunuz, tamam mı?
Dört "karanlık", dört "şaibeli" isim... Biri, verdiği kredilerle başında bulunduğu bankayı göz göre göre batırmış; halen cezaevinde yatmakta olan Özal Baysal... Diğeri karanlık olayların bir numaralı ismi Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım... Kalan ikisi ise ülkücü baba Kürşat Yılmaz ile birkaç yıl önce öldürülen kumarhaneler kralı Lütfü Topal'ın yakınları...
Konuştukları telefonlar...
Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, Başbakanlık, MGK Genel Sekreterliği, MİT Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, İstanbul Emniyeti Özel Kalemi, Antalya Valiliği, Jandarma Genel Komutanlığı, Antalya Valiliği, Antalya Emniyet Müdürlüğü...
Şaibeli kişilerle devletin yüksek makamlarında kimler, hangi konuları konuşmuşlar?.. Arkadaşımız Fikret Bila önceki gün bu soruyu gündeme getirdi.
Ne günde ortalama 3 - 4 saat konuşup vatandaşa ahlak, fazilet nutukları çeken Baba'dan bir ses... Ne de öteki kurumların başındaki insanlardan "lütfen" bir açıklama...
Ne konuyla ilgili bir "iç soruşturma" haberi...
Kosova'ya yönelik NATO harekatına katılımımız giderek genişlerken kamuoyunda doğan soru işaretlerini konu alan bir yazı yazmıştık. Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği bu konuda bir açıklama gönderdi. Yer darlığı nedeniyle açıklamanın öze ilişkin bölümlerini yayımlıyoruz:
"... Bir NATO harekatı olan Kosova Harekatı'na Türk Silahlı Kuvvetleri'nin iştiraki ile kararların alınması, tamamen Anayasa ve yasalarımızda belirtilen usullere göre yapılmaktadır.
Kosova'da barış anlaşmasının imzalanması halinde, bu anlaşmanın uygulanmasını sağlamak, mültecilerin evlerine dönmelerine yardımcı olmak ve altyapı hizmetlerine destek sağlamak maksadıyla; NATO tarafından teşkil edilmekte olan takriben 50 bin kişilik güce Türkiye'nin 950 kişilik bir Tabur Görev Kuvveti ile katılması hususu, Milli Güvenlik Kurulu dahil gerekli platformlarda görüşülmüş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 8.10.1998 gün ve 596 sayılı kararı ile onaylanmıştır. Bu karara istinaden, Bakanlar Kurulu 12.03.1999 gün ve 99 / 12600 sayılı kararıyla: Genelkurmay Başkanlığı'nı Tabur Görev Kuvveti'nin teşkili ve gönderilmesi konusunda yetkili kılmıştır. Anılan Tabur, basına da tanıtıldığı
Yaşadığımız ve çalıştığımız mekanların ruh dünyamız üzerindeki etkisi tartışılmaz... Bunu bilerek (ya da hissederek) beğenilerimiz ve alım gücümüz ölçüsünde "yaşanır" kılmaya çalışırız "mekan"larımızı...
Hürriyet'in "Çağdaş Mekanlar" ekinde geleneksel Çin dekorasyon sanatı "Fen Shui" üzerine yayımlanan bir yazı, huzurlu mekanlar yaratma konusunda ilginç ipuçları içeriyor. Çinli bilge dekoratörlerin önerilerini (oradan özetle) dikkatlere sunuyoruz...
"İlk izlenim daima çok önemli. Evin giriş kapısı yeterince geniş olmalı ki dışardaki enerji eve eksilmeden girebilsin... Kapıyı açtığınızda gördüğünüz ilk şey boş bir duvar değil, üzerinde manzara resmi veya ayna olan bir duvar olmalı... Evin diğer önemli yeri de mutfak... Ocak, yemek pişirirken gelen kişiyi görebileceğiniz şekilde yerleştirilmeli. Buzdolabı, lavabo ve ocak yan yana olmamalı. Mutfağa girişte göreceğiniz ilk şey buzdolabı olmasın. Aksi takdirde daha fazla yer ve kilo alırsınız.
Yatak odalarında yatağınız pencereye değil, duvara dayalı olmalı. Böyle olursa kendinizi güvende hissedersiniz. Yatağınızın hemen önüne ayna
Bir elimizde MHP'nin seçim öncesinde açıkladığı "Yoksullukla Mücadele Projesi" broşürü... Diğer elimizde Başbakan Bülent Ecevit'in dün Meclis'te okuduğu "Hükümet Programı..."Bir, "Yoksullukla Mücadele Projesi" broşürüne göz atıyoruz, bir "Hükümet Programı"na...
MHP'nin broşüründe özel indirimin asgari ücret seviyesine çıkarılacağı, böylece asgari ücretlilerin vergi yüklerinin sıfırlanacağını, buna bağlı olarak bütün çalışanların gelirlerinin asgari ücret kadarlık kısmının vergi dışı bırakılacağı vaadini görüyoruz.
Hükümet programında böyle bir vaatten eser bile yok.
MHP broşüründe özelleştirmeden elde edilecek gelirlerin yüzde 25'inin yoksulluk sınırı altında yaşayan vatandaşlarımıza transfer edileceği yer alıyor.
Hükümet programında ise özelleştirme uygulamalarında sermayenin tabana yayılması amacıyla "halka arz" yöntemine önem verileceği...
MHP broşüründe kamu görevlilerine "uluslararası normlara" uygun sendikal haklar verileceği ifade ediliyor.