Dört "karanlık", dört "şaibeli" isim... Biri, verdiği kredilerle başında bulunduğu bankayı göz göre göre batırmış; halen cezaevinde yatmakta olan Özal Baysal... Diğeri karanlık olayların bir numaralı ismi Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım... Kalan ikisi ise ülkücü baba Kürşat Yılmaz ile birkaç yıl önce öldürülen kumarhaneler kralı Lütfü Topal'ın yakınları...
Konuştukları telefonlar...
Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, Başbakanlık, MGK Genel Sekreterliği, MİT Müsteşarlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, İstanbul Emniyeti Özel Kalemi, Antalya Valiliği, Jandarma Genel Komutanlığı, Antalya Valiliği, Antalya Emniyet Müdürlüğü...
Şaibeli kişilerle devletin yüksek makamlarında kimler, hangi konuları konuşmuşlar?.. Arkadaşımız Fikret Bila önceki gün bu soruyu gündeme getirdi.
Ne günde ortalama 3 - 4 saat konuşup vatandaşa ahlak, fazilet nutukları çeken Baba'dan bir ses... Ne de öteki kurumların başındaki insanlardan "lütfen" bir açıklama...
Ne konuyla ilgili bir "iç soruşturma" haberi...
Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral ve ekibi, güvenlik amacını aşan bir izleme ağı kurmuş. Saral bu yüzden dün görevinden alındı. Bir görev istismarı açık. Ancak bu istismar sırasında ortaya çıkan gerçekler de öyle gözden kaçırılacak gibi değil.
Devletin üst katları karanlık adamlarla içli dışlı...
Bu samimiyete mantıklı bir izah getiremezseniz... Devletin alt katmanlarındaki memurların aynı ilişkilere girmemesini, dürüst çalışmasını nasıl istersiniz? Nasıl beklersiniz?
Devlet yaşamı hazin bir noktada... Tek kelimeyle hazin...
Kulak - Burun - Boğaz kadar bize Telekulak mütehassısı da gerekli artık!..
Cihan Demirci
Telekulak öyküsü...
Tele - kulaklar ayrılmaz
"uzvumuz" oldu... Peşpeşe bu kaçıncı
"skandal", anımsayan var mı?.. Her seferinde de nedense
"yeni" birşeymiş gibi sarsılıyoruz... En fazla bir hafta sürüyor bu küçük çaplı
"skandal" sarsıntılarımız... Sonra?.. Vizyona girecek
"yeni skandala" kadar unutuyoruz herşeyi...
Geçen dönem TBMM'de konuyla ilgili çalışmalarıyla
"Polis Tarafından Dinlenen Telefonlar Hakkındaki Araştırma Komisyonu"nun kurulmasına önayak olan eski CHP milletvekili
Sabri Ergül'le sohbet ediyoruz dün telefonda.. Diyor ki:
- Herkes birbirini dinliyor. İşadamlarını dinliyorlar mesela. Adam ihaleye girecek. 100 - 200 milyon dolarlık bir iş... Rakip firmaları dinleyip verecekleri teklifleri, yüzde kaç
"kıracaklarını" filan öğreniyor; adama ücreti karşılığında servis yapıyorlar. Genel müdürleri, finans dünyasını, yazarları, çizerleri dinliyorlar. Bir işadamı geldi bana. Sevgilisiyle konuşmasını banda kaydetmişler. Bant kaydıyla şantaj yapıp para sızdırmaya kalkmışlar. Burada olay şu: Emniyet ve istihbarat örgütlerinde belli gruplar var. Bunların elinde bant stokları var. Günü geldiğinde birileri veya birbirleri aleyhine kullanıyorlar. Bakanlarla, hatta kendi amirleriyle ilgili şantaj bantları dolduruyorlar. Kiminin siyasi - ideolojik yönü var, kimisi de kendi kariyeriyle ilgili: İlerde kendisiyle ilgili tasarrufta bulunacak genel müdürün, bakanın bile aleyhine kullanacağı bilgileri kaydediyor. Ve maalesef basın da bu hesaplaşmalarda yandaş oluyor. Olayın özü bu...
- Bu işin ucu daha da eskilere uzanmıyor mu?.- Elbette.
Mehmet Ağar, genel müdürlüğü sırasında Ankara DGM'de Nöbetçi Hakim
Ülkü Coşkun'dan bir karar almıştı. Çok genel, çok geniş ve dilediği telefonu dilediği süreyle dinlemeye olanak sağlayan bir karar... Biz, yargı denetimini devre dışı bırakarak tüm santralları Emniyet'e bağlayan Anayasa'ya aykırı o nöbetçi mahkeme kararını üst mahkemeye itiraz edip kaldırmıştık. Üst mahkeme kararı, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne de tebliğ edildi. Oradan gelen cevap:
"Gereği yapılmıştır" şeklindeydi. Yani o dönem ABD'den özel olarak getirilip santrallara yerleştirilen cihazların söküldüğü bildiriliyordu. Ama bu son skandalla da anlaşılıyor ki... Sökülmemiş...
Verderveremem
Hazine Müsteşarlığı'nda bir süredir oldukça keyifli günler yaşanıyor. Müsteşarlık personeli, oluşturduğu futbol takımlarıyla kendi aralarında iddialı, kıran kırana maçlar yapıyorlar.
Takımlar olur da adı olmaz mı? Tabii ki var... Hem de ne adlar? İşte bazıları...
Real Mardin, H.M United, Tarator İdmanyurdu, Kambiyo Canavarları, Verderveremem...Maliye Bakanı Oral, "Bu bütçe böyle gitmez" demiş.
"Böyle gitmeyeceği" bankalar batırılırken değil de memur zammı gündeme gelince mi akla geliyor?...
Kenan Tunç
Usta golcü...
Hakan Şükür Finlandiya'ya attığı iki golü şehit annelerine ve gazilere hediye etti.
Şehit anneleri onu karşılamaya havaalanına geldi, bayrak hediye etti.
- Acaba, diyor okurumuz
Emin Bey, 200 milyar liraya düğün yapma hazırlığında olan
Hakan, attığı iki golün primi olan 20 milyar lirayı şehit analarına bağışlasaydı daha anlamlı bir hediye olmaz mıydı?
Sonra da eski bir sözü ekliyor:
- Kuru kuru çaylarda boğulayım...Az laf çok oy!..
Anadolu Ajansı CHP muhabiri
Vedat Çuhadar, Bilecik'te belediye başkanlığı seçimi öncesi yapılan kampanyayı ve
Altan Öymen'in konuşmasını izledi. Daha önce de
Deniz Baykal'ı izlemişti. Sorumuz üzerine dedi ki:
- Altan Öymen'i dinlemeye gelenler, 18 Nisan seçimleri öncesi
Deniz Baykal'ın topladığı insan sayısının yarısı kadar birşeydi.
Deniz Bey 1.5 saat kadar konuşmuştu,
Altan Öymen'in konuşması 15 dakika filan sürdü.
Bu manzaraya karşılık CHP'li adayın aldığı oy sayısı 3 bin 627'den 5 bin 991'e çıktı. Yani yaklaşık yüzde 60 arttı. Yorumu okurlara bırakıyoruz...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr