Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kosova'ya yönelik NATO harekatına katılımımız giderek genişlerken kamuoyunda doğan soru işaretlerini konu alan bir yazı yazmıştık. Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği bu konuda bir açıklama gönderdi. Yer darlığı nedeniyle açıklamanın öze ilişkin bölümlerini yayımlıyoruz:
"... Bir NATO harekatı olan Kosova Harekatı'na Türk Silahlı Kuvvetleri'nin iştiraki ile kararların alınması, tamamen Anayasa ve yasalarımızda belirtilen usullere göre yapılmaktadır.
Kosova'da barış anlaşmasının imzalanması halinde, bu anlaşmanın uygulanmasını sağlamak, mültecilerin evlerine dönmelerine yardımcı olmak ve altyapı hizmetlerine destek sağlamak maksadıyla; NATO tarafından teşkil edilmekte olan takriben 50 bin kişilik güce Türkiye'nin 950 kişilik bir Tabur Görev Kuvveti ile katılması hususu, Milli Güvenlik Kurulu dahil gerekli platformlarda görüşülmüş ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 8.10.1998 gün ve 596 sayılı kararı ile onaylanmıştır. Bu karara istinaden, Bakanlar Kurulu 12.03.1999 gün ve 99 / 12600 sayılı kararıyla: Genelkurmay Başkanlığı'nı Tabur Görev Kuvveti'nin teşkili ve gönderilmesi konusunda yetkili kılmıştır. Anılan Tabur, basına da tanıtıldığı gibi Mamak / Ankara'da göreve hazır beklemektedir.
Türk uçakları harekata TBMM'nin 18.12.1992 gün ve 205 sayılı kararına göre iştirak etmektedirler. Harekata katılan uçaklara verilecek görevler, Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanlığı tarafından belirlenmektedir. Bu nedenle Türk uçaklarına taarruz veya savunma görevi de anılan komutanlıkça tahsis edilmektedir. Hava meydanlarımızın NATO uçakları tarafından kullanılmasına Anayasa'nın 92'inci maddesinde belirtildiği gibi uluslararası bir antlaşma olan NATO Antlaşması ve Bakanlar Kurulu'nun 27.04.1999 gün ve 99 / 12688 sayılı kararı gereğince müsaade edilmiş ve teknik bir konu olan meydan seçimi ve tahsisi hususunda yetki Genelkurmay Başkanlığı'na verilmiştir.
Bunlara ilave olarak, mültecilere insani yardım kapsamında NATO tarafından Arnavutluk'ta kurulan 9800 kişilik güce, Türkiye'den de katkı talep edilmiş ve bu konuda da Bakanlar Kurulu tarafından 27.04.1999 gün ve 99 / 12688 sayılı kararla 2000 kişiye kadar bir birlikle destek sağlanması kararı verilmiştir. Bu çerçevede 150 kişilik bir hizmet birliği gönderilmiştir. "

Musa Trabzon'da...

Star gazetesine transfer olan Musa Ağacık, geçenlerde Trabzon'a gitmiş... Çarşıda gezerken bakmış; erkeklerin çoğu, hanımlarından bir adım önde yürüyor... Dayanamamış; gözünün kestiği bir ihtiyara sormuş:
- Beyamca, sana demokrasi ve hak adına bir soru soracağım...
- Buyur sor.
- Şu geriden gelen teyze, hanımınız mı?..
- Evet, ne olmuş?
- Demokrasi ve hak adına, sen bu vaziyetten utanmıyor musun?.. Sen önde, hanımın arkada...
- Niye utanayım ki, her başarılı erkeğin arkasında bir hanım yok mudur?
- Vaaardır...
- Eeee, ben de başarılı bir erkeğim...

*Cihan Demirci’den LAFORİZMA
Çevre Haftası bize pek uymuyor...
Bize asıl yakışan "Yakın Çevre Haftası" olur!

Futbola bakalım

Bankaların takipteki alacakları (mahkemeye intikal etmiş alacaklar) önceki yıl 1 milyar dolarmış. Hürriyet'in haberine göre takipteki alacaklara geçen yıl 2 milyar dolar eklenerek toplam rakam 3 milyar dolara yükselmiş. Eklenen 2 milyar dolar Cavit Çağlar'a ait İnterbank ile Korkmaz Yiğit'e ait Bank Ekspres'in hediyeleri... 2 milyar doları 65 milyona bölerseniz adam başı 20 milyon lira eder... Halkımız tıkır tıkır öder...
Gık demez.
Eski bir hikaye vardır...
Muaviye zamanında Bağdat'a Hazreti Hüseyin üzerine bir sefer düşünülüyor.
Ancak halkın tepkisinden korkuluyor.
Muaviye danışmanlarını toplamış durumu görüşüyor.
Danışmanlardan biri:
- Efendim, diyor, bir dakika izin verin halkın bu sefere tepki gösterip göstermeyeceğini anlıyalım...
Ve hemen balkona çıkarak aşağıdaki insanlara sesleniyor:
- Ey cemaat... Karar verdik, bundan böyle cuma namazları salı günü kılınacak...
Aşağıda toplanan halk boynunu bükmüş:
- Eh ne yapalım... Söz öyle karar verdinizse öyle yaparız...
Danışman içeri dönmüş:
- Buna itiraz etmeyen halk hiçbir şeye itiraz etmez, seferi başlatalım, demiş...
Değer yargıları aşınmış, tahammül sınırı genişlemiş bir halka herşeyi mübah görülür. Birkaç yüz milyon dolar götürenlere ses çıkmazsa başkaları da cesaretlenir milyarla götürür.
Neyse bütün bunlarla can sıkmayalım. Finlandiya'yı yendik... Önümüzdeki günlerde flaş transferler var. Hakan dünya evine giriyor. Dikkatimizi futbola dikelim. Bizi o daha çok ilgilendiriyor...

*Ereğli Şeker Fabrikaları'ndan 200 ton şeker çalınmış.
Herifler meydanı boş buldular nasıl da tadını çıkarıyorlar hırsızlığın.

Krizin tarihi

Ekonomide kriz eksik olmuyor... Neyse ki artık "kriz" sözcüğü üzerinde bir tartışma yok. Ne demek mi istiyoruz... Açalım...
Yol 1850.. Gırtlağına kadar borca batan Osmanlı yönetimi maaş ödeyemeyecek duruma gelmiş. Yetkililer toplanmış. Duruma çare arıyor. Gerisini Cevdet Paşa tarihinden okuyoruz:
...Görüldü ki Devlet'in masarifi varidatını haylice aşmış. Maliye işi sahiden fenalaşmış. Hazine bir "crise" haline düşmüş. Bak belaya ki "crise" lafzının lisan - ı Türki'de tercümesi yok. Ana mukabil bir kelime bulmak dahi bir mesele oldu. Bir gece Fuad Efendi'nin yalısında bulunduk, bu mesele dermeyan edildi. Led'et - taharri (araştırmadan sonra) "buhran" lafzı bulundu ve "crise" in tercümesi olarak kabul olundu."

*İMF Türkiye'ye "şeffaf olun" demiş.
Hazinesi soyulmuş bir ülke daha nasıl şeffaf olabilir ki...



Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr