Bir elimizde MHP'nin seçim öncesinde açıkladığı "Yoksullukla Mücadele Projesi" broşürü... Diğer elimizde Başbakan Bülent Ecevit'in dün Meclis'te okuduğu "Hükümet Programı..."
Bir, "Yoksullukla Mücadele Projesi" broşürüne göz atıyoruz, bir "Hükümet Programı"na...
MHP'nin broşüründe özel indirimin asgari ücret seviyesine çıkarılacağı, böylece asgari ücretlilerin vergi yüklerinin sıfırlanacağını, buna bağlı olarak bütün çalışanların gelirlerinin asgari ücret kadarlık kısmının vergi dışı bırakılacağı vaadini görüyoruz.
Hükümet programında böyle bir vaatten eser bile yok.
MHP broşüründe özelleştirmeden elde edilecek gelirlerin yüzde 25'inin yoksulluk sınırı altında yaşayan vatandaşlarımıza transfer edileceği yer alıyor.
Hükümet programında ise özelleştirme uygulamalarında sermayenin tabana yayılması amacıyla "halka arz" yöntemine önem verileceği...
MHP broşüründe kamu görevlilerine "uluslararası normlara" uygun sendikal haklar verileceği ifade ediliyor.
Aynı konu hükümet programında "...kamu görevlilerinin sendikal hakları geliştirilecektir" gibisinden daha muğlak bir vaatle geçiştiriliyor...
MHP, ücret ve maaşların kesinlikle gerçekleşen enflasyona karşı korunacağını, ilave olarak GSMH'nın büyümesinden gelen refah payının ücret ve maaşlara yansıtılacağı sözünü veriyor...
Hükümet programında bu konuda da hiçbir söz, hiçbir vaat yok.
Acaba neden?..
Hükümet programının oluşturulması sırasında MHP mi kendi vaatlerini savunmadı? Yoksa DSP, kendisinin rahatça benimseyeceği bu önlemlere sırt mı çevirdi? Neden koalisyonun iki büyük ortağının rahatça anlaşabileceği "yoksullara dönük önlemler" hükümet programında yer almadı da program küçük ortak ANAP'ın parti programına dönüştü?
Bu tuhaflığın bir izahı olsa gerek...
Şırnak
Korozo, çöp torbası üreten bir firma... Bu firmanın yöneticileri birkaç gün önce gelen bir sipariş karşısında şaşırıp kaldılar... Neden mi? Çünkü sipariş Şırnak'tan geliyor, Şırnak Belediyesi halka dağıtılmak üzere 5 bin çöp torbası istiyordu. Kocaman bütçeli belediyeler böyle bir harcamaya yanaşmazken fakir Şırnak'tan sipariş gelmesi hem şaşırtıcı hem sevindiriciydi.
İmza günü...
Arkadaşımız
Cihan Demirci bugün saat 15.00 - 17.00 arasında İstiklal Caddesi'ndeki Cumhuriyet Kitap Kulübü'nde
"Türkiye'de Mizah Yazarı Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı" konulu bir söyleşiden sonra yeni kitabı
"Sazan Mevsimi"ni imzalıyor. Tüm okurlar davetlidir...
Panayot Abacı...
Tam 38 yıldır
"Orkestra" adlı dergiyi yayımlayan müzik adamı
Panayot Abacı'ya Basın Yayın ve Enformasyon Müdürlüğü'nden gelen yazıyı ve
"Basın kartınızı iade edin" talimatını dün duyurmuştuk. Sebebi derginin yetersiz (!) bulunmasıydı.
Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nden dün arayan bir yetkili, bu kararın bir teknik hatadan kaynaklandığını saptadıklarını anlattı ve durdurulduğunu söyledi.
Hatanın neresinden dönülse kardır. Teşekkürler...
Laz kültürü
İçindeki tarih incelemelerini keyifle okuduğumuz
Tarih ve Toplum dergisi son sayısında
"Laz Kültürü"nü irdeliyor. Yazıyı okurken gözümüze kimi atasözleri ilişiyor. İşte onlardan bir tanesi:
"Nana skanis cromna, xark'iş nanas mo ogor..."Yani:
"Anneni seviyorsan başkasının annesine sövme..."Mumcu ve Apo...
Uğur Mumcu cinayeti sonrasında kuşkular birkaç değişik örgüt üzerinde toplanmış; bunlar arasında PKK'nın da adı geçmişti. İmralı sorgulamasında
Abdullah Öcalan'a
Uğur Mumcu cinayetinin sorulmaması bu açıdan yadırgandı. Arkadaşımız
Aydın Arıcıoğlu dün
Uğur'un ağabeyi Avukat
Ceyhan Mumcu'yla konuştu:
- Mahkemede Apo'ya Uğur Mumcu cinayetiyle ilgili soru yöneltilmemiş olması hakkında değerlendirmeniz?..- Bu konuyu hazırlık soruşturmasında sormuşlar.
Uğur Mumcu soruşturmasını yürüten savcı sordurmuştur sanırım. Savcılık ifadesinde var. İki soru sorulmuş aslında. Bir:
"Uğur Mumcu'yu siz mi öldürdünüz?"
Demiş ki:
"Hayır, biz öldürmedik. Hatta ben Yalçın Küçük aracılığıyla onunla bir görüşme yapmak da istiyordum. Ama vakit bulamadık, olmadı..."
Ben bu konuyu tahkik ettim. Söylediği doğru değil... İkinci olarak Kürt Haber Ajansı'nın
Mumcu cinayetinden sonraki yayınlarını sormuşlar.
Öcalan, "Kürt Haber Ajansı beni bağlamaz" demiş.
- Ön soruşturmadaki bu iki soruyu yeterli buluyor musunuz?
- Hayır. Bakın,
Uğur Mumcu'nun son yıllardaki yazılarını suikast sonrasında savcılara vermiştik.
Uğur'un 1984'ten itibaren PKK - uyuşturucu ilişkileri konusunda çok ciddi yazıları vardır. Yer, zaman, sanık adı, dosya numarası vardır hepsinde... Soruşturma o yönde yapılsa eminim birçok gerçek ortaya çıkacak.
Uğur'un yayınlarından hareket edilip sorgulama yapılması gerekir. O zaman
Öcalan'ın mahkemede söylediği
"Biz uyuşturucu işi yapmadık, ama yapanlardan bağış aldık" lafının doğru olmadığı; tersine, bu işin tam ortasında oldukları görülecek. Biliyorsunuz,
Uğur Mumcu öldürülmeden kısa süre önce
"Yakında çıkacak kitabımda içimizde cirit atan ajanları ve kaçakçıları bir bir açıklayacağım" diyordu. Özgür Gündem gazetesi de yanıt veriyordu:
"Kürt halkının dinamiği, Uğur Mumcu sorununu çözecek!" O yanıttan 5 - 6 gün sonra
Uğur öldürüldü.
***
Ayrıca...
Uğur Mumcu ölümüne varan günlerde
Abdullah Öcalan'ın gençlik yıllarında devlet içinden birileri tarafından kollandığını saptamıştı. 27 Ocak 1993 günü emekli başsavcı
Baki Tuğ ile bu konuyu görüşecekti. 24 Ocak günü öldürüldü. İmralı davası
Uğur Mumcu cinayetinin aydınlatılması için büyük fırsattı. Bu fırsat kaçırılmış görünüyor.
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr