Vekiller de bihaber!..

27 Ekim 1999


       Dün, Batı ülkelerinde Kışlalı cinayeti çapında bir olay meydana gelse, polis veya jandarma suskun kalmaz, belirli aralıklarla basın toplantıları düzenler, yapılan çalışmaları anlatır, kamuoyunu aydınlatır, böylece yalan - yanlış haberlerin yayılmasını da önlerdi, demiştik. Son menfur cinayetten bu yana neredeyse bir hafta geçti... Bu süre içinde ne polisimiz ne jandarmamız yukarıda sözünü ettiğimiz Batı tipi bir tavır sergilemedi.
       Dolayısıyla cinayetle ilgili sokaktaki sade vatandaşın sahip olduğu bilgiler, kaynağı bilinmeyen ve doğruluğu kuşkulu bölük - pörçük bilgi kırıntılarından ibaret henüz...
       Sokaktaki sade vatandaşın durumu böyle de, ülkeyi yöneten milletvekillerimizin durumu çok mu farklı? Dün TBMM Genel Kurulu'nu yöneten Meclis Başkanvekili Murat Sökmenoğlu, Genel Kurulu açış konuşmasında milletvekillerinin durumunun sokaktaki sade vatandaştan hiç de farklı olmadığını bakınız hangi cümlelerle dile getirdi.
     Â- Ben, beklerdim ki, Sayın İçiÅŸleri Bakanımız, içtüzüğe göre buraya gelsin, bu kürsüye çıksın, bu konuda Meclis'i bilgilendirsin. Gönül isterdi ki, TBMM üyeleri cinayetle ilgili geliÅŸmeleri gazetelerden deÄŸil,

Yazının Devamı

ABD ve Kemalizm

26 Ekim 1999


       Kemalizme sadece şeriatçılar ve Kürtçüler mi kızar? Hayır.. ABD'nin Ortadoğu senaristleri de Kemalizme diş biler... Türkiye'nin tarih ve fikir eksenine Kemalizmin yerine "ılımlı islam"ı yerleştirmek için hayli çaba gösterirler. Neden?.. ABD "servis"lerinin Atatürk ve Kemalizm ile alıp veremediği nedir?.. Cumhuriyet'te Ahmet Taner Kışlalı, 1997 yılı Kasım ayında yazdığı yazıda bu soruya net yanıtlar veriyor. Bakınız ne diyor:
       * "Ilımlı İslam"la bütünleşmiş yarı çağdaş bir Türkiye, Batı'nın çıkarlarına - yani "Yeni Dünya Düzeni"ne - daha uygundur.
       * Petrol zengini, Batı'nın uydusu Ortadoğu ülkelerindeki çağdışı rejimlerin varlığını koruması açısından Kemalist model tehlikeli bir örnektir.
       * Kemalizmin temelinde ulusal birlik ve tam bağımsızlık ilkeleri vardır. Oysa Türkiye'nin ne yıkılması ne de bağımsız hareket edebilecek kadar güçlenmesi Batı çıkarları ile bağdaşır.
       * Türkiye'nin Kürtlere özerklik vermesi, giderek federasyonu peşinden getirir. Bir adım sonrası, komşu devletlerin parçalanmasıyla bağımsız bir Kürt devletinin oluşmasıdır. Böylece hem - petrol bölgesinde - Batı'ya muhtaç bir "kukla devlet" oluşacaktır.

Yazının Devamı

Mumcu dosyası

24 Ekim 1999


       Ãœlkemizi derinden sarsan siyasi cinayetlere devlet organları hangi ciddiyetle eÄŸiliyor... Dilerseniz "UÄŸur Mumcu Cinayeti TBMM AraÅŸtırma Komisyonu Raporu"ndan kimi satırlarla örnekler verelim...
      UÄŸur Mumcu'nun öldürülmesinden 3 yıl sonra, CHP'nin giriÅŸimiyle TBMM'de bir araÅŸtırma komisyonu kuruldu... Bu komisyonun bulgularından ikisi:
       1) Cinayetin soruÅŸturması sırasında Mumcu'nun evindeki çalışma odasında hiçbir inceleme yapılmamış... Bant kayıtları, özel notları, randevuları ile ilgili kayıtları, bilgisayar disketleri ve bilgisayar belleÄŸi incelenmemiÅŸtir...
       2) UÄŸur Mumcu'ya ait telefonlarla yapılan görüşmelerin kayıtları Telekom'dan istenmemiÅŸtir... TBMM Komisyonu, Telekom'dan bu kayıtları istemiÅŸ ancak cinayetten 3 yıl sonraki bu isteÄŸe karşılık "Silindi!" yanıtı almıştır.
       Yukardaki iki madde soruÅŸturma sırasında gösterilen ihmallerden sadece ikisidir... Ancak soruÅŸturmayı yapanların cinayet faillerini bulmaya niyetli olmadıklarını anlatmak konusunda yeterlidir.

Yazının Devamı

Bir Türkün ölümü

23 Ekim 1999


      "Bir Türkün Ölümü", Ahmet Taner Kışlalı'nın Cumhuriyet'te yayımlanan yazılarından derlenme bir kitap... O yazılardan birinde UÄŸur Mumcu suikastına deÄŸinmiÅŸ ve "Neden UÄŸur Mumcu?" diye soruyor Kışlalı... Yanıtını (özetle) aktarıyoruz:
       ...UÄŸur Mumcu'nun öldürüldüğü günün akÅŸamıydı. Bütün TV ekranları, olayın yankılarıyla doluydu. Yorumlar yapılıyor, olayın çeÅŸitli yanları incelenmeye çalışılıyordu. "Niçin UÄŸur Mumcu?" sorusunu yanıtlayabilmek için önce "Kimdi UÄŸur Mumcu?" sorusunu sormak gerekiyor.
       En yalın ve net yanıtı, Sayın Berin Nadi verdi:
      - UÄŸur, inançlı bir Kemalistti. Ödün vermeyen, yürekli, savaşçı bir Kemalistti!..
       (..) Ä°ki yıl kadar önce bir açık oturumda Berin Nadi'nin Mumcu deÄŸerlendirmesini anlatırken konuÅŸmacılardan Sayın Ä°smail Cem ufak bir itirazda bulundu:
      - Ama UÄŸur sadece bir Kemalist deÄŸildi, aynı zamanda sosyalistti!      Birden SBF'deki öğrencilik yıllarımı ve Prof. S

Yazının Devamı

Zarif tartışmacı...

22 Ekim 1999


       Zarif tavırlı.. Sevecen ruhlu... Kibar görünüşlü... En ateşli tartışmalarda bile istifini bozmayan... Tezini her defasında ikna edici sözcüklerle karşısındakine aktaran... Türkiye'nin yetiştirdiği en parıltılı düşünce adamlarındandı Ahmet Taner Kışlalı... Eski Bakan, öğretim üyesi, kitap yazarı, köşe yazarı gibi sıfatlarının yanında bir önemli meşgalesi de yurt içi ve yurt dışında köşe bucak gezerek "Kemalizm, laiklik, cumhuriyetçilik" konularında halka konferanslar vermesiydi.
     ÂKışlalı, Kemalizmi ve laikliÄŸi her platformda çok iyi savunurdu...
       Bir örneğini bu sütunda aylar önce hikaye etmiştik...
       Almanya'daki bir panelde Alman profesör bitime yakın söz almış. Kimsenin kendisini yanıtlamaması için kasten böyle yapmış. Ve Atatürk'e "diktatör" gibi sıfatlar yakıştırarak eleştirel bir konuşma yapmış.
       Başkan konuşmanın sonunda paneli kapatacak...
     ÂA. Taner Kışlalı söz alarak "Tek bir soru sorma" izni almış BaÅŸkan'dan...

Yazının Devamı

Meğer hukuk varmış

21 Ekim 1999


       Meğer ülkede hukuk varmış. Meğer Cumhurbaşkanı, Başbakan, Başbakan Yardımcısı, Meclis Başkanı, Adalet Bakanı ve bilumum bakanlar gece vakti bir bayanın ifadesinin alınmasına karşıymışlar. DGM Başsavcısı Nuh Mete Yüksel, Hamas örgütüyle ilişkileri nedeniyle ifadesini almak istediği Merwe Kavakçı bu ifadeyi vermeyince polis göndermiş. Polise kapı açılmayınca geceyarısı bizzat Merwe'nin evine gitmiş. Kapıyı yine açmamışlar. Ama bu kadarı da yetmiş Ankara'nın ayağa kalkması için.
       Bendeniz yarım asrı aşkın süredir Türkiye'de yaşayan bir vatandaşım. Savcı geceyarısı bir bayanın ifadesini almaya kalktı diye Başbakan'ın, Cumhurbaşkanının ve bilcümle zevatın "hukuk" diye ayağa kalktığını ilk kez görüyorum. Bu ülkede yazarlar, çizerler, öğretmenler, aydınlar, düşünürler geceyarısı gözaltına alınır. Ufak bir aksaklık olursa silahlar konuşur, ifadesi alınacak kişiler evden çıkmadan infaz edilir. Nitekim geçen hafta benzeri bir olay oldu. Adana'da masum bir işçi polislerce yanlışlıkla kurşunlanıp öldürüldü. Yıllardır bu olaylar olur. Hiçbir yetkili oralı olmaz. Bu defa ne oldu da "babalar" ayağa kalktı? Ne oldu da Meclis Başkanı milletvekili olmadığı halde Merwe'

Yazının Devamı

Kızılay fotoğrafı

20 Ekim 1999


      Günay Aksoy, Kızılay'ın en genç yöneticilerinden... 37 yaşında, 4 yıldır Kızılay Çorum Åžube BaÅŸkanlığını yürütüyor... Kızılay üst yönetiminde "ağır hasar"a yol açan ve DemirbaÅŸ BaÅŸkan Kemal Demir'i alaÅŸağı eden deprem, Günay Hanım'ı da sıkıntıya soktu... Hayır... Depremin ardından tüm netliÄŸiyle ortaya çıkan "Kızılay fotoÄŸrafı" içinde yer aldığı için deÄŸil... Kızılay bünyesine uymayan (!) fikirleri içtenlikle dile getirdiÄŸi için...
      Günay Hanım, Kızılay Genel BaÅŸkanlığı'na Yüksel Bozer'in getirilmesiyle ilgili düşüncelerini soran Çorumlu gazetecilere, "önemli olanın zihniyet deÄŸiÅŸikliÄŸi olduÄŸunu, Kızılay etkinliÄŸine benzer dinamizm gerektiren çalışmaların genç kadrolarca yürütülmesinin daha doÄŸru olacağını" söylüyor.
       Sen misin söyleyen!.. Ä°ki gün içinde soruÅŸturma açılıp müfettiÅŸlere ifade vermesi isteniyor... Dün kendisini arayıp geliÅŸmeleri sorduk... Ä°zah etti:
       - Çorum Kızılay'ı bizden önce 25 yıl boyunca MSP ve RP'nin kalesi gibi çalışmış. Gelen yardımlar, bağışlar belli bir siyasal kesime yönlendirilmiÅŸ.

Yazının Devamı

Aktaş aklanıyor...

19 Ekim 1999


       Enerji Bakanlığı'nın Aktaş Elektrik dağıtım şirketine tayin ettiği yönetimin başındaki Osman İlhan, bu sütunda yayımlanan bir yakınma üzerine aradı... Aktaş'ın eski faturaları işleme koymasından yakınan Kadıköy'deki SOS Çevre Gönüllüleri'nin kendilerine başvurmasını istedi. SOS Vakfı adına kendilerine teşekkür ettik. O arada sorduk:
       - Beyefendi Aktaş'ın enerji bakanlığına borcu ne kadardır?
     Â- 5.5 trilyon kadar bir rakam...
       - 1997'de müfettiş raporunda borç 23 trilyon lira görünüyor?..
     Â- O müfettiÅŸ raporu.. Gerçek rakam o deÄŸil. Kısa süre önce mahsup yapıldı. Borçlar ve alacaklar masaya yatırıldı. AnlaÅŸmaya varıldı. Sadece zamanında ödenmeyen borçların cezaları konusu çözüme baÄŸlanmadı...
       Osman İlhan ile bu konuşmayı geçen hafta yaptık. Aradan geçen sürede ihtimal ceza borçları da çözüme bağlanmıştır...

Yazının Devamı