Zarif tavırlı.. Sevecen ruhlu... Kibar görünüşlü... En ateşli tartışmalarda bile istifini bozmayan... Tezini her defasında ikna edici sözcüklerle karşısındakine aktaran... Türkiye'nin yetiştirdiği en parıltılı düşünce adamlarındandı
Ahmet Taner Kışlalı... Eski Bakan, öğretim üyesi, kitap yazarı, köşe yazarı gibi sıfatlarının yanında bir önemli meşgalesi de yurt içi ve yurt dışında köşe bucak gezerek
"Kemalizm, laiklik, cumhuriyetçilik" konularında halka konferanslar vermesiydi.
     Â
Kışlalı, Kemalizmi ve laikliği her platformda çok iyi savunurdu...
      Bir örneğini bu sütunda aylar önce hikaye etmiştik...
      Almanya'daki bir panelde Alman profesör bitime yakın söz almış. Kimsenin kendisini yanıtlamaması için kasten böyle yapmış. Ve
Atatürk'e
"diktatör" gibi sıfatlar yakıştırarak eleştirel bir konuşma yapmış.
      Başkan konuşmanın sonunda paneli kapatacak...
     Â
A. Taner Kışlalı söz alarak
"Tek bir soru sorma" izni almış Başkan'dan...
      Ve sormuş:
     Â
- Sayın profesör gayet iyi bilir ki, Nazizm'in zulmünden kaçan çok sayıda Alman bilim adamı, düşünür ve sanatçı olmuştur. Ve yine çok iyi bilir ki, zamanın en varlıklı ve demokratik ülkesi olan ABD bu insanlara çağrı yapmış, kucak açmıştır. Şimdi soruyorum, acaba niçin bu bilim ve sanat insanları kendilerine parlak bir gelecek vaat eden ABD'yi değil de Mustafa Kemal'
in yoksul ülkesini seçtiler? Gelişmiş bir ülkenin diktatörlüğünden kaçıp yoksul bir ülkenin "diktatörlüğüne"
sığınmak için mi?..
     ÂOrtalık sus pus.. Böylesine usta bir tartışmacıydı
Kışlalı...
Yüce hesaplar...
      Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanı, İçişleri Bakanı neden aniden hukuk sevdalısı kesilip Merwe'yi korumaya aldılar?
      Sorunun yanıtını dün Prof.
Onur Kumbaracıbaşı verdi:
     Â
- Süleyman, Mesut ve Yıldırım beylerin cumhuraşkanlığı hesabı var da ondan... Merwe'ye kol kanat germeleri Fazilet'in oyunu almak için...Teşekkür!..
      Cumhurbaşkanı Sayın
Süleyman Demirel...Meclis Başkanı Sayın
Yıldırım Akbulut... Başbakan Sayın
Bülent Ecevit... Başbakan Yardımcısı Sayın
Devlet Bahçeli...
      Ve adını sayamadığımız bilcümle öteki Sayınlar...
      Hepinize çok teşekkür!..
     ÂAhmet Taner Kışlalı'nın öldürülmesi olayından sonra hiç tereddüt etmeden görevlerinizi hatırladığınız...
      Başsağlığı mesajlarınızı hemen yayınlayarak yüreklerimize su serptiğiniz için...
      Görevinizi yaptınız... İşiniz bitti. Artık yataklarınızda rahat rahat uyuyabilirsiniz.
      Tıpkı bundan önceki büyük cinayetlerin ardından yaptığınız gibi...
Ortaklar gezide...
      Milliyet'in dün 17'inci sayfasında yer alan
Mesut Yılmaz fotoğrafının altındaki kimi satırları birlikte okuyalım:
      "ANAP Genel Başkan Yardımcısı
Mesut Yılmaz, Rize Kalkandere'de futbol sahasını hizmete açtı. Bu arada Rusya'yla Türkiye arasında yatırımı planlanan Mavi Akım doğalgaz boru hattının Türkiye'deki iki yüklenicisinden biri olan
HaznedaroÄŸlu'nun sahibi
Turan HaznedaroÄŸlu"nun
Yılmaz'ın Rize'deki programının ilk gününde yanında bulunması da dikkati çekti..."
      Yani.. Oyun açık oynanıyor...
Kışlalı'nın ardından
     Â
Ahmet Taner Kışlalı'nın öldürülmesini izleyen dakikalarda Cumhuriyet gazetesi Ankara bürosunda herkes şaşkın... Son yazısını otomobiline binmeden 10 dakika önce fakslamış büroya... 29 gün önce üçüncü kez baba olmuş:
"60'ından sonra baba olmak benzersiz bir duygu!" diyormuş... Şaşkın sohbet sürerken
Cüneyt Arcayürek'in kocaman sesi duyuluyor:
     Â
- Hep Cumhuriyetçilere saldırılması tesadüf değil...      Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı...
      Hepsi Cumhuriyet yazarı... Tesadüf olmayan birşey daha var:
      Hepsi
"Kemalizm, laiklik ve Cumhuriyetin taviz vermeyen etkili birer savunmanı..."     ÂKatliamın üzerinden 1 saat geçiyor geçmiyor... Televizyonlar
Kışlalı'nın katline kilitleniyor. Dostları veya çalışma arkadaşlarıyla telefon bağlantısı kuruluyor. Haber masası soruyor:
     Â
- Sizce bu cinayetin arkasında kimler var?      - Sence bunu kim yapmış olabilir?
      Hukukun işlediği uygar bir ülkede cinayetin arkasında kimin olduğu cinayetle ilgisiz kişiye sorulur mu?.. Bizde sorulur. Çünkü devlet bu tür cinayetlerin faillerini bulmamakla ün yapmış. Katil tahmin ve kehanetle bulunuyor. Nitekim soruya muhatap olan da:
     Â
- Yahu ben ne bileyim... Polis miyim, savcı mıyım? Cinayetin arkasında kim varsa polis ve adalet ortaya çıkarır, diyemiyor. Derhal tahminlerini sıralıyor:
     Â
- Bence bu cinayet aşırı dinci örgütün işi...      - Bence bu iş Türkiye'nin kutuplaşmasını isteyenlerin provokasyonu...
      Uğur Mumcu ve daha önceki faili meçhul cinayetler sonrasında aynı şey oldu. Her kafadan bir tahmin çıktı... Katillerin izi kayboldu.
UÄŸur Mumcu'nun aÄŸabeyi
Ceyhan Mumcu dün CNN - Türk ekranında konuşurken şöyle dedi:
     Â
- Zamanın Başsavcısı Nusret Demiral
ve Ankara Emniyet Müdürü, Uğur'
un katillerinin bulunması için değil bulunmaması için çalıştı...
     ÂBu cinayetler dış kaynaklı olsa
"devlet" üstünü örtmek ve failleri bulmamak için bu kadar çaba sarfeder mi?
      Bu tür cinayetlerde caniler kadar suçlu olan başkaları da var... Kim mi onlar? Cinayeti aydınlatmak için yetkili yerde bulunup da bu görevi yapmayanlar... Bakalım bu defa tavırları ne olacak?
      *
Kültüre - sanata bunca katkısı olan Yapı Kredi Bankası'na eÄŸitimi ve öğretmenleri aÅŸağılayan reklamı için bu kez biz soruyoruz:     Â
Vat is Diz?      Cihan DEMİRCİ
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr