Bilse de konuÅŸsa...

5 Kasım 1999


       Fazilet Partililer sanıldığı gibi laikliğin her türlüsünden değil de yalnızca Türkiye'deki uygulamasından rahatsız oldukları havasını vermek için ikide bir "Amerika'daki kadar laiklik istiyoruz!" derler.
       FP lideri Recai Kutan, ABD gezisinde bu takiyeyi, pardon tekerlemeyi sık sık tekrarladı. Peki nedir ABD'deki laiklik?.. Türkiye'de ABD'deki kadar laiklik uygulansa manzara ne olurdu?..
       Değerli düşünce adamı Prof. Türker Alkan, dün Radikal'deki köşesinde ABD'deki kadar laiklik uygulansa Türkiye'de oluşacak tabloyu ayrıntılıyordu. Okuyalım:
       - Anayasa'daki zorunlu din dersleri kaldırılacak, devlet okullarında din dersi verilmez olacak.
       - Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılacak ve yüz bin kadar kadrolu imam işten atılacak.
       - Kamuya personel alımında dini bilgi ölçen soru sorulması yasaklanacak, devlet parası dini amaçlı yatırımlar için kullanılamayacak.

Yazının Devamı

Atatürk ödülü...

4 Kasım 1999


      Atatürk Barış Ödülü bu yıl Azerbaycan Devlet BaÅŸkanı Haydar Aliyev'e verildi. Aliyev önceki gün Çankaya Köşkü'nde düzenlenen törende CumhurbaÅŸkanı Süleyman Demirel'in elinden yalnızca ödülü sembolize eden plaketi almadı, içinde 1000 tane Cumhuriyet Altını bulunan 7 kilo 200 gram ağırlığında bir küçük torba da aldı. Aliyev, "Acaba altınları depremzedelere bağışlar mı?" merakları arasında pek oralı görünmeden gözden kayboldu.
       HerÅŸeyi anladık... Ödülün yanında neden 30 milyar lira tutarında Cumhuriyet Altını verildiÄŸini anlamadık...
      Atatürk'ün adına verilen bir ödülün "manevi deÄŸeri" yeterli bulunmuyor mu?.. Bulunmuyor da o yüzden mi yanında 1000 Cumhuriyet Altını takdim ediliyor. Sanki altın olmasa, ödül yeterince deÄŸerli ve çekici bulunmayacak...
       Ya da ödüle layık görülenler, yanında altın verilmezse ödüle ilgi göstermeyecek.
      Atatürk'ü hiç anlamadıklarını her yıl bu ödül için seçim yaparken gösterenler... Yanında 30 milyar liralık altın vererek ödülün deÄŸerini

Yazının Devamı

Ä°ÅŸbilir Osman...

3 Kasım 1999


       Sağlık Bakanı Osman Durmuş Eylül ayı içinde eğitim hastanelerindeki şef ve şef yardımcılığı kadrolarına seri atamalar yaptı... Genç hekim adaylarına uzmanlık dersi verecek olan bu kadroların "uzmanlık dereceleri" önceleri sınavla saptanırken İşbilir Osman Bey, bir yönetmelik değişikliğiyle "Profesör" ve "Doçent" ünvanı taşıyanlar için sınav koşulunu kaldırdı, atamaları doğrudan yapma yetkisi aldı.
       Bu uygulamayla "mesleki yetkinliğin" yerini "siyasi yakınlıkların" alacağını savunan Ankara Tabip Odası ve Türk Tabipler Birliği'nin Danıştay'da açtığı davalar da Osman Durmuş'u durduramadı.
       Hukuka saygı gereği, en azından davadan bir karar çıkıncaya kadar atamaların bekletilmesi ümit edilirken... İşbilir Bakanımız öyle yapmadı, işi bitirdi!.. 18 gün içine tam 70 atama sığdırdı...
       Danıştay'da bakanlık aleyhine bireysel dava açan Dr. Cihat Oğan küçük bir istatistik çalışması yapmış.. Ve bakınız hangi bulgulara ulaşmış:
     Â- EÄŸitim hastanelerine "ÅŸef" olarak atanan adayların yüzde 72'si Osman DurmuÅŸ'un yönetmelik deÄŸiÅŸikliÄŸi öncesinde (1998'de) yapılan yabancı dil ve mesleki bilgi sınavlarında baÅŸarısız olmuÅŸ kiÅŸiler... Åžef

Yazının Devamı

Arayış, bekleyiş...

2 Kasım 1999


       Radyolardan birinde Erzincan eski Valisi Recep Yazıcıoğlu'nun bir lafı çalındı kulağımıza:
     Â- Türk halkı bir bekleyiÅŸ içinde, dedi eski Vali, ama bir arayış içinde deÄŸil...     ÂYorum doÄŸrudur. Tüm ÅŸikayetlere raÄŸmen toplumda arayışa yol açacak dozda tepkiler gözlenmiyor. Soyguna ve onun yol açtığı çürümeye karşı büyük ÅŸikayetler gözlenmiyor. Sanki "Bu hengamede bize ne düşer?" gibi bir toplumsal bekleyiÅŸ var. Beklerken...
       Genç bir hanım okurumuzun mektubundaki soru takıldı aklımıza:
     Â- Ekonomimiz neden kötü?..
       Efendim pek çok kişinin sandığının aksine ekonomimiz kötü değil. Aksine çok iyi. Avrupa'dan ve ABD'den de iyi. O yüzden Batılılar ellerindeki dolarları bozdurup Türkiye'de Türk lirasıyla faize yatırıyorlar... Sonra yine dolara dönüştürüp gidiyorlar. Türk bankalarının verdiği faizi Batı'da hiçbir banka vermiyor. Bu da Türk ekonomisinin iyiliğini gösteriyor.
       Diyeceksiniz halk karnını zor doyuruyor...

Yazının Devamı

Saklan - kaç!

31 Ekim 1999


      -Kırksekiiizzz.. Kırkdokuuuzzz... Elliii... Önüümmm, arkaaammm, sağııımmm, soluuummm ebeee, saklanmayaaann sobeee... Oldu muuu, bakıyoruuummm?
       - Bi dakika sayın valiiimmm olmadııı, daha saklanamadııımmm...
      - Hadi ama Erooolll, sıktın artıııkkk, saklan artıııkkk...       - Tamam, ÅŸimdi oldu sayın valiiimmm, saklandııımmm.       - Sayın emniyet müdürüm, sen de gözlerini açabilirsin artık...       - Emredersiniz sayın valim, açtım.       - Eveeettt, ÅŸimdi kaçak Erol'u birlikte aramaya baÅŸlayabiliriz...       - Åžurada bir fare deliÄŸi var sayın valim, izin verirseniz ben önce oradan baÅŸlamak istiyorum.        - Çok iyi olur sayın emniyet müdürüm... Sen onu orada ararken ben de basına, "Fare deliÄŸine bile kaçsa bulacağız onu..." diye bir demeç vereyim. Sonra aramaya ben de katılırım, tamam mı?       - Siz

Yazının Devamı

Hak - larımız!..

30 Ekim 1999


       Tefeci Nesim Malki'yi öldürtmeye azmettirmekten Ä°ÅŸ Bankası'nı dolandırmaya dek pek çok suçtan sanık "Zeytin Kralı" Erol Evcil'in avukatları, Bursa Emniyet Müdürlüğü'nün önünde gazetecilere açıklama yapıyorlar:
      - Sayın Evcil'den "susma hakkı"nı kullanmasını isteyeceÄŸiz.       Bu konuÅŸmadan bir gün sonra televizyonlarda ÅŸu haber izleniyor:       "Erol Evcil "susma hakkı"nı kullandığı için pek çok olay henüz aydınlığa kavuÅŸamadı....       Böylece ülkemizde gözaltına alınan insanlar için "susma hakkı" diye bir hakkın mevcut olduÄŸunu öğrenmiÅŸ oluyoruz. DiÄŸer vatandaÅŸlar ve özellikle gençler mazoÅŸist olduklarından bu hakkı kullanmıyorlar... Onlar hangi hakları mı kullanıyorlar? ÖrneÄŸin:       Kendini falakaya çektirme hakkı, elektrik verilmesini isteme hakkı, tırnak söktürme hakkı, ana - avrat sövdürme hakkı, soÄŸuk suyla ıslatılma hakkı, kendini pencereden attırma hakkı... vs...       Evet gençler... Bir de susma hakkını

Yazının Devamı

Rakipsiz Kurul...

29 Ekim 1999


       Bundan yaklaşık 4 yıl önce kurulan Rekabet Kurulu'na hayli umut bağlanmıştı.. Kurul piyasada rekabete aykırı hareketlenmeleri önleyecek, firmaların birleşip tekel oluşturmasına engel olacak, tüketicinin soyulmasının önüne geçecek, serbest piyasanın düzenli işlemesine katkıda bulunacaktı...
       Kurul bu görevleri yerine getirecek yetkilerle donatılmıştı. Çok ağır para cezaları verebiliyordu.
       Kurul'un ilk ele aldığı konulardan biri İstanbul'daki ekmek fiyatlarıydı. Yaklaşık iki yıldır süren inceleme nihayet bitti. Kurul İstanbul'da faaliyet gösteren 15 kooperatifin rekabete aykırı davrandığını saptadı. Ve ceza yağdırdı! Bu ağır (!) cezalar mucibince, rekabete aykırı davrandıkları saptanan kooperatiflerin her biri 1 milyar 600 milyon ceza ödeyecek...
       Nedir 1.6 milyar lira? Kurul Başkanı veya üyelerin bir aylık maaşı bile değildir. Bir fırının bir günlük cirosunun altındadır. Aslında bu bir ceza değil firmalara "Bizden korkmayın!" mesajıdır...
       Rekabet Kurulu'nu kutluyoruz...

Yazının Devamı

Açılışın izahı!

28 Ekim 1999


       Haber dünkü Sabah gazetesinde fotoÄŸrafıyla yer aldı. BaÅŸlığı; "Aynı üniversiteye iki açılış..."      Olay mı? Efendim, 1 Ekim 1999 tarihinde SaÄŸlık Bakanı Osman DurmuÅŸ tarafından törenle açılan Kırıkkale Ãœniversitesi, aynı kiÅŸinin katılımıyla önceki gün bir de CumhurbaÅŸkanı Süleyman Demirel tarafından açılmış.
      "Ãœniversal gazeteci Fahrettin Fidan, "Eee, n'olmuÅŸ yani, ne vaa bunda?" diyor, çift dikiÅŸ açılışın olası sebeplerini tek tek basaraktan, bade süzerekten sıralıyor:
       1) Efendim, bazı üniversiteler inatçı ÅŸiÅŸe mantarı gibidir, bir defada kolay kolay tam açılmazlar, yarım veya çeyrek açılırlar. Ä°nsanı, yani devlet büyüklerini bile uÄŸraÅŸtırırlar. Zannımca Kırıkkale Ãœniversitesi böyle inatçı mantar tipi bir üniversitemizdir.
       2) Bazı devlet büyükleri, bazı açılışları bir defada tam olarak yapmazlar, parça parça yaparlar. ÖrneÄŸin açılışını yapacakları üniversitenin önce filanca fakültesini, sonra falanca fakültesini açarlar. Her bir açılışta yaptıkları veciz konuÅŸmalarla

Yazının Devamı