Ülkemizi derinden sarsan siyasi cinayetlere devlet organları hangi ciddiyetle eğiliyor... Dilerseniz
"Uğur Mumcu Cinayeti TBMM Araştırma Komisyonu Raporu"ndan kimi satırlarla örnekler verelim...
     Â
Uğur Mumcu'nun öldürülmesinden 3 yıl sonra, CHP'nin girişimiyle TBMM'de bir araştırma komisyonu kuruldu... Bu komisyonun bulgularından ikisi:
      1) Cinayetin soruşturması sırasında Mumcu'nun evindeki çalışma odasında hiçbir inceleme yapılmamış... Bant kayıtları, özel notları, randevuları ile ilgili kayıtları, bilgisayar disketleri ve bilgisayar belleği incelenmemiştir...
      2)
Uğur Mumcu'ya ait telefonlarla yapılan görüşmelerin kayıtları Telekom'dan istenmemiştir... TBMM Komisyonu, Telekom'dan bu kayıtları istemiş ancak cinayetten 3 yıl sonraki bu isteğe karşılık
"Silindi!" yanıtı almıştır.
      Yukardaki iki madde soruşturma sırasında gösterilen ihmallerden sadece ikisidir... Ancak soruşturmayı yapanların cinayet faillerini bulmaya niyetli olmadıklarını anlatmak konusunda yeterlidir.
      TBMM Komisyonu, soruşturmayı savsaklayan Başsavcı
Nusret Demiral, Savcı
Ülkü Coşkun ve bir dizi Emniyet görevlisi ile TRT mensubu hakkında soruşturma talebinde bulunmuştur.
      Ne var ki bu talepler savsaklanmış; TBMM Komisyonu Raporu, içinde barındırdığı tüm kuşkulu isimler ve olaylarla birlikte rafa kaldırılmıştır...
      Kaldırılmıştır ama DGM Savcısı
Ülkü Coşkun'un bir sözü zihinlerde asılı kalmıştır:
"Bu işi devlet yapmıştır, siyasi iktidar isterse çözer..."
     ÂÄ°nanıyoruz ki
Kışlalı cinayetini de...
      Mevcut iktidar isterse çözer...
Uğur'un ardından
     Â
Uğur Mumcu'nun katlinin ardından kaleme aldığı yazıyı bakın hangi sözlerle bitirmiş
Ahmet Taner Kışlalı:
      "Terörizme en büyük darbeyi mi vurmak istiyorsunuz?
     ÂAtatürk'ün cumhuriyetine inananlar, birleÅŸiniz!..
     ÂTeröristi umutsuzluÄŸa düşürecek olan; öldürmesinin hiçbir iÅŸe yaramadığını, tersine,
Mumcu'ların çoğaldığını, alçakça eyleminin
"düşmanları"nı birleştirdiğini, Atatürkçü değerleri savunma istencini güçlendirdiğini görmektir!
      Sönen her mumun yerine onlarcasını yakın; mumlar değil; karanlık isteyenlerin nefesleri tükenecektir!.."
Yanlışlık kimin?
      Toplumu laikler - laiklik karşıtları diye ikiye ayırmanın yanlışlığı ve sorumluluğu kime aittir?..
Ahmet Taner Kışlalı, 1994 yılındaki bir yazısında bu soruya yanıt veriyor:
     Â
"Yanlışlık ve sorumluluk, Türkiye'nin son kırk yılına damgasını vuranlardadır!      Çağdaş bir devlete düşman bir kuşağı yetiştirenlerdedir!
      Suçlu ne Erbakan'
dır, ne de RP... Onların varlığı demokrasinin bir gereğidir. O görüşleri paylaşan bir kitle varsa, onları temsil eden bir parti de olacaktır, olmalıdır!..
      Suçlu, ortamın sonuçlarını değerlendirenler değil, ortamı hazırlayanlar ve de onlara çanak tutanlardır!.."
      ***
      Güneşin gölgesi bile uzayıp kısaldığına göre, dünyada süregen bir şey yok demektir.
      Afgan      ***
Günün ardından
      Kurşun gibi ağır hava... Ağırlaşan yürekler... Ağırlaşan sözler... Öfke katillere değil Türkiye'yi bu ortama getirenlere yöneliyor... Törene katılan Cumhurbaşkanı protesto ediliyor... Başbakan, ağır sıfatlarla selamlanıyor. Törene katılan bakanlar yuhalanıyor... Kültür Bakanı, kendi kurumunda, kendi sanatçıları, memurları, personeli tarafından protesto ediliyor, konuşturulmuyor...
      Yıllar önce dağlara taşlara
"Halkçı Ecevit", "Umudumuz Karaoğlan" yazıları yazmış insanlar, şimdi aynı kişiye,
Başbuğ Ecevit", "Katil Ecevit" diye bağırıyorlar.
     Â
"Namus borcunu almaya geldik" diye haykırıyorlar...
      Ülkenin Meclisine, milletvekillerine,
"Siz katilleri bulamazsınız, çünkü onları affedersiniz" yazılı pankartlar gösteriyorlar...
      Ülkeyi yöneten siviller, kendilerine oy veren insanların karşısına çıktıklarına adeta bin pişman oluyorlar.
      Ama aynı insanlar bir asker görmeyegörsün... Bir subay, bir astsubay, bir er... Herşey bir anda değişiyor... Alkış, alkış, alkış... Vatandaşların askerleri bir tek omuzlara almadığı kalıyor. Sivil siyasetçilerin itibar kaybettiği, askerlerin itibar kazandığı bir döneme daha adım atılıyor.
     Â
"Düne kadar solcu liderdi, şimdi tarikatlarla kucak kucağa" yazılı küçük bir pankart görünüp kayboluyor İletişim Fakültesi önünde.
      Yıllardır sorunları çözemedikleri için eleştirilen siyasi partiler... Artık neredeyse laiklik ve cumhuriyet karşıtlarıyla aynı safta değerlendiriliyor. Cumhurbaşkanı ve siyasi liderler... Bugünkü ortamın mimarı olarak görülüyor.
      Ve... Cumhuriyeti, laikliği, insancıl değerleri savunmuş olmaktan başka suçu olmayan bir güzel insan... Bir pırıltılı aydın... Son yolculuğuna bu havada çıkıyor... Yaşarken hep güzel şeyler düşündü, güzel şeyler yaptı... Ölümü hiç de güzel olmadı ama uğurlanışı tam ona yaraşır şekilde oldu.
      Güle güle
Ahmet Taner Kışlalı...      Güzellikler içinde yat!
      ***
     Â
Çerçeve      "Bulacağız, gibi bir söz veremem. Bulamazsak sözümüzü tutamamış, kamuoyunu gereksiz bir beklentiye sokmuş oluruz."
     Â
Bülent Ecevit      ***
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr