Fazilet Partililer sanıldığı gibi laikliğin her türlüsünden değil de yalnızca Türkiye'deki uygulamasından rahatsız oldukları havasını vermek için ikide bir
"Amerika'daki kadar laiklik istiyoruz!" derler.
      FP lideri
Recai Kutan, ABD gezisinde bu takiyeyi, pardon tekerlemeyi sık sık tekrarladı. Peki nedir ABD'deki laiklik?.. Türkiye'de ABD'deki kadar laiklik uygulansa manzara ne olurdu?..
      Değerli düşünce adamı Prof.
Türker Alkan, dün Radikal'deki köşesinde ABD'deki kadar laiklik uygulansa Türkiye'de oluşacak tabloyu ayrıntılıyordu. Okuyalım:
      - Anayasa'daki zorunlu din dersleri kaldırılacak, devlet okullarında din dersi verilmez olacak.
      - Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılacak ve yüz bin kadar kadrolu imam işten atılacak.
      - Kamuya personel alımında dini bilgi ölçen soru sorulması yasaklanacak, devlet parası dini amaçlı yatırımlar için kullanılamayacak.
      - Taksim'e cami yapma, Ayasofya'yı camiye dönüştürme lafları edilmez olacak.
      - Devlet desteğiyle açılan imam hatip okullarının ve Kuran kurslarının tümü temelli olarak kapatılacak, resmi dairelerdeki mescitler derhal kapatılacak.
      - Mememurların Ramazan ayında oruç tutuyorum diye erkenden işi bırakması mümkün olmayacak...
      ***
      Yani... ABD'deki laiklik Türkiye'de uygulansa bizim laikler daha çok memnun olur. Böyle bir uygulamaya herkesten önce Fazilet Partisi'nin tabanı ayaklanır.
Recai Bey ve arkadaşları, Türkiye'deki laikliği aşındırmak için başka cingözlük düşünse iyi olacak...
     Â
Ä°stanbul dünyada en az suç iÅŸlenen metropolmüş.     Â
İstanbul'a karşı işlenen suçlar hariç tabii...Elçinin jesti...
      İki yıl öncesine kadar Türkiye'nin Portekiz Büyükelçiliği'nde Güvenlik Ataşesi olarak görev yapan Emniyet Müdürü
Yüksel Babal'ın Portekiz'in dünyaca ünlü fado sanatçısı
Amalia Rodrigues'in ölümü üzerine bu ülkenin Ankara Büyükelçisine çektiği başsağlığı faksını
"Müdürün jesti" başlığıyla geçenlerde bu köşede duyurmuştuk.
     Â
Yüksel Babal, birkaç gün önce Portekiz Büyükelçiliğinden telefonla arandı. Büyükelçi,
Babal'ın jestinden çok duygulanmış, kendisiyle tanışmak istiyordu. Karşılıklı randevulaşıldı ve
Yüksel Babal dün koltuğunun altında armağan olarak götürdüğü
Atatürk maskıyla büyükelçiliğin yolunu tuttu. Bir bölümü Türkçe, bir bölümü Portekizce, yaklaşık bir saat süren son derece sıcak görüşmede her iki taraf kırk yıllık dost gibi sohbet ettiler...Büyükelçi kendisine armağan olarak verilen
Atatürk maskını konuğunun yanında masasının en göze batan köşesine yerleştirdi...
Amalia Rodrigues'in ölümü dolayısıyla Türkiye'den aldığı tek başsağlığı mesajının sahibiyle tekrar biraraya gelmek istediğini bildirdi... Tekrar randevulaşıldı. Bir polis müdürünün uygar jestiyle iki ülke arasındaki dostluk köprülerine yenisi eklendi. Hoş bir olay...
      *
Ãœlkede her ÅŸey kötüye giderken Galatasaray iyiye gidiyor.     Â
Bir gariplik var bu takımda...     Â
Alev Cin BimiÅŸafe nedir?
     Â
Osman Nuri Özbay'ın oğlu
Yemliha Oğuz Özbay, geçen yıl SBF'yi bitirmiş, bir ay önce de Maliye Bakanlığı'nın açtığı müfettiş yardımcılığı sınavına girmiş... 3 bin adayın katıldığı yazılı sınavı başarıyla vermiş, sıra mülakata gelmiş. Gerisini baba
Özbay'dan dinliyoruz:
     Â
- Mülakat öncesinde her aday gibi benim oğlum hakkında da gizli bir soruşturma yapılmış. Nasıl bir insandır, annesi - babası kimdir, ne iş yaparlar, çevrelerinde nasıl tanınırlar vs. gibi... Bu soruşturma sırasında benim 12 yıl önce eşimden ayrıldığımı öğrenmişler. Ne alakası varsa, mülakatta oğluma ilk olarak bunu sormuşlar. Tabii oğlanın morali fena halde bozulmuş. Ardından "istihka, nobun ve bimişafe" kavramlarının anlamını açıklayınız, diye bir soru yöneltmişler. Oğlum, Türkiye'de belki milyonda bir kişinin bilebileceği bu kavramların ne olduğunu bilememiş haliyle... Ve son olarak, usulen konuyla ilgili bir - iki soru daha yöneltilmiş... Sonuç tahmin ettiğimiz gibi oldu ve oğlum mülakatta başarısız sayıldı.
      Sonuç bize bildirilir bildirilmez hemen Maliye Bakanlığı'na gittim. Teftiş Kurulu'nun Başkan Yardımcısı'yla konuştum. Kendisine, mülakatta oğluma sorulan acayip kavramları sordum; tabii ki o da bilemedi. Bu arada kendi çapımda yaptığım soruşturmadan öğrendim ki, bazı ANAP'lı kodamanların torpilli çocukları sınavı kazansınr diye oğlumla birlikte bazı adaylara böylesi moral bozucu, zor, saçma - sapan sorular yöneltilmiş. Ama ben bu işin peşini bırakmamaya kararlıyım. Nitekim dün Maliye Bakanı Sümer Oral'
a bir telgraf çektim. Bakalım Sayın Bakan lütfedip bizi dinleyecek, yapılan haksızlığı düzeltmek için biraz olsun gayret gösterecek mi?..
      Not: Sayın okurlarımız arasında "istihka, nobun ve bimişafe"nin ne anlama geldiğini bilen varsa bize bildirirse seviniriz. Merak etmemek elde değil!
     ÂRecai Kutan ABD gezisinde istediÄŸi desteÄŸi bulamamış...
     ÂOlsun, en azından desteksiz attı ya ABD'de...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr