Coplu demokrasi

20 Eylül 2000


       Suçları genelde "basın bildirisi okumak" oluyor. Kimi F tipi cezaevlerini protesto etmek isteyen mahkum yakını... Kimi hak arayan işçi veya memur... Kimi öğrenci... Cezaları ise polis tarafından tartaklanarak, dövülerek, saçlarından sürüklenerek gözaltına götürülmek...
       Bir yandan Mesut Yılmaz gibi isimler AB'ye girmekten söz ediyor.. Bir yandan Mesut Yılmaz'ın partisinin İçişleri Bakanı dünya televizyonlarına "Bizde demokratik tahammül, toplumsal saygı, insana verilen değer bu düzeydedir" mesajı yolluyor. Yılları protokol görevlerinde geçmiş... Dış dünyayı çok iyi tanıyan bir değerli yazar... İzzet Sedes Akşam'da bakınız ne diyor bu konuda:
       "...Biliyor musunuz, bizi ve uygulamaya çalıştığımız "suigeneris" (kendimize özgü) demokrasi rejimimizi dünyada en çok güç duruma düşüren nedir? Polisimizin, izinsiz gösterileri rastgele cop kullanarak, karşısında kim olursa olsun, kadın ya da erkek, profesör, hoca, öğrenci, işçi ya da başkalarını kıyasıya döverek önlemeye çalışması. Bu sahneler, dünyada TV'lerin ekranlarında görüldükçe ve fotoğraflar gazetelerde

Yazının Devamı

Senfonik başarı...

19 Eylül 2000


       Londra'daki bir arkadaşımızdan gelen kısa notu birlikte okuyalım:
       "...Dün gece Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın konserine gittim. Royal Festival Hall'de çaldılar. Sadece bir geceliğine gelmişler Londra'ya... Mükemmeldi, bütün salon ayakta alkışladı defalarca. Gerçi salonun çoğunluğu Türktü. Ama İngilizler de alkışta bizimkilerden aşağı kalmadı. Şef Cem Mansur harikaydı. Ulvi Cemal Erkin, Wagner ve Beethoven çaldılar. İngilizler Ulvi Cemal Erkin'i çok beğendi.
       Futbol maçlarına onlarca muhabir gönderiyoruz. Böylesi başarıları ise ancak bir arkadaşımız not geçerse tesadüfen öğreniyoruz. Bilvesile kutluyoruz senfoni orkestramızı...

Hoca'nın demokratları
      Necmettin Erbakan kendine yakın bulduğu gazetecileri geçen hafta sonu Hidiv Köşkü'nde topladı. Onları "demokrat gazeteciler" diye niteleyerek demokratik görevlerini anımsattı. Bu görev 312'yi değiştirmek ve Hoca'yı hapisten kurtarmak olacaktı. Malum demokrasi demek Hoca'nın sıkıntılarına çözüm bulmak demekti. Ne var ki son zamanlarda köprülerin altından kimi sular

Yazının Devamı

Notlar, potlar

17 Eylül 2000


       Geçtiğimiz haftanın kahramanı Necmettin Hoca bu defa Dr. Kimble rolündeydi.. Kaçaaaar, kaçaaar, kaçaaar... Sonunda ailece Swissotel'in kral dairesinde bulundular. Güle güle otursunlar. Otursunlar da.. Hoca'nın bir numaralı destekçisi olan Milli Gazete iki günün biri bu otellerde domuz eti ile dana etinin aynı bıçakla kesildiğini, aynı kapta pişirildiğini yazar. Ve müminleri lüks otel sefasından caydırmaya çalışır. Hoca o yazıları hiç okumuyor mu? Diye merak etmez misiniz?
       xxx
       İthal otomobillerde kuyruk varmış. Mercedes C modeline sıraya girenler 6 ay bekliyormuş. Peugeot'da 3 ay, VW'de 2 ay bekleniyormuş. Herkes dar ve sabit gelirlinin küçük dertleriyle meşgul olduğu için bu insanların bu bekleyişler sırasında nasıl acılar çektiğini kimse bilmiyor. Kimse ilgilenmiyor.
       Sadede gelirsek... Komünist dönemde Sovyetler Birliği'nde bir işçi otomobil almış. Parasını yatırmış. Arabaya ne zaman kavuşacağını sormuş:
      - 10 yıl sonra, demiş memur..
 &nbs

Yazının Devamı

Tiyatro ve tiyatro

16 Eylül 2000


       İki yıl önce... Ali Poyrazoğlu Eskişehir'de "Eski Çamlar Bardak Oldu" adlı oyunu oynayacaktı. Biletleri satıp paraları toplayan kişi ortadan kayboldu. Ali Poyrazoğlu parasını alamayınca oyunu oynamadan İstanbul'a döndü. Bilet sahiplerinden bazıları vatandaşlık görevini yerine getirdiler. Paraları toplayıp tüyen sahtekar hakkında suç duyurusu yaptılar. Mahkeme iki yıldır sürüyor. Dün yine duruşması vardı. Davacılardan Fatma Doğan Hanım geçtiği notta dedi ki:
       - Aradan iki yıl geçmesine rağmen suçlu elini kolunu sallayarak ortalarda dolaşıyor. Herhalde dolandırıcılığa devam ediyor. Özel tiyatrolar biraz da onun yüzünden artık Eskişehir'e uğramıyor. Bu sabah (dün) birkaç arkadaş duruşmaya gittik. Yarım gün bekledik. Yargıç davaya bakmadı. Üstelik orada beklerken adeta suçlu muamelesi gördük. Acaba vatandaşlık görevini yapmak da mı kabahat bu ülkede?

Kafalar ve sesler
       Profesör Ömer Kürkçüoğlu dostumuz Siyasal Bilgiler Fakültesi 1964 girişliler arasında her zaman birinciydi. Hem giriş sınavlarında hem okul yılları içinde hem de belki mezuniyette... Kürkçüoğlu dün kendine yakışır birinci sınıf bir espri yollamış...
       CHP ile DSP'nin farkına

Yazının Devamı

Holiday University!

15 Eylül 2000


       Lüks oteller zinciri Holiday Inn'in yeni bir halkası Bursa'da, Uludağ Üniversitesi kampusunun tam ortasında kuruldu ve geçen ay hizmete girdi.
       Şehrin 20 kilometre dışında, bir eğitim kurumunun orta yerinde 5 yıldızlı otelin ne işi var, Bursa'da başka yer mi kalmadı? Gibi meraklı sorular birbirini izlerken, Rektör Danışmanı Prof. Necmi Gürsakal'dan ilginç bilgiler alıyoruz:
      - Bu arazi Holiday Inn'e önceki rektör döneminde 49 yıllığına kiraya verildi. Yıllık kira bedeli 10 bin dolar...
       Türk parasıyla "6,5 milyar lira" eden ve Etiler'de vasat bir dükkanın kira bedeli olan bu para da "iki taksit" halinde alınıyormuş... Peki bu otelden üniversite ne gibi bir fayda ummuş?.. Acaba Holiday Inn, üniversite için ayrıca bir konferans merkezi veya bir kültür sitesi filan mı yapmış?.. Hayır.. Bu otel, bitişiğindeki üniversite hastanesinde hastası olan refakatçilerin kalabileceği bir tesis olarak düşünülmüş...
       Soruşturduk... Otelin bir gecelik konaklama bedeli: 140 dolar, artı KDV.. Yani 108

Yazının Devamı

Kızarıyoruz artık!..

14 Eylül 2000


       Hemen her maçta birkaç sarı kart... üç - beş maçta bir kırmızı kart... Çok azı pozisyon gereği yapılan faullerden, çoğu hakeme itirazdan...
       Takım, rakip iyi olduğunda toplu hücuma çıkmakta zaman zaman zorlanıyor. Ama aynı takım, hakem kim olursa olsun, ona karşı toplu hücuma (!) çıkmakta asla zorlanmıyor. Eskiden geride bir tek Taffarel'i bırakıyorlardı, son zamanlarda O da Bülent'lerin, Hagi'lerin, Küçük Hakan'ların, Emre'lerin arasına katılmaya başladı.
       Ekran karşısındaki taraftarlar bu çirkinliği eskiden yüzleri korkudan sarararak izliyorlardı, şimdi utançtan yüzleri kızararak izliyorlar.
       Saha kenarında teknik kadro, şeref tribününde yöneticiler nasıl izliyor acaba?
       Ve daha ne kadar izleyecekler?
       Galatasaray'ı böyle çirkin göstermeye kimsenin hakkı yok.

Yazının Devamı

Uçuş manzaraları...

13 Eylül 2000


       Hostes ve Kabin Memurları Derneği'nin önceki akşam Harbiye Orduevi'nde düzenlediği gecede kimi meraklı sorulara yanıt bulma olanağı oldu... Mesela...
       - THY'de hostesler ilk ne zaman göreve başladı?
       - 1946'da... O tarihte göreve başlayan 3 bayan memurun adı "hostes" değil "havacı kadın kamarot" idi.. İki sene sonra dış hatların açılmasıyla 5 bayan "kamarot" daha alındı. Ne var ki o günün şartları içinde "Avrat milletine kemer bağlatmayız!" diye yükselen tepkiler üzerine bayan kamarotluk kaldırıldı, uçaktaki makinist ve telsizci erkek memurlar bu görevi üstlendi. Diğer havayollarıyla artan rekabet sonucu 1952'de bayan hostesler yeniden göreve başladı.
       - En yaygın yolcu şikayeti?
       - "Üzerime vişne suyu döktünüz!.." Çoğunlukla türbulans anında uçağın sallanmasıyla meyve suyu dökülebiliyor. Bu durumda yolcudan kibarca özür dilenir, THY elbiseyi temizlettirir, temizlenemiyorsa yenisini alır..
       - Hosteslerin yolculardan şikayeti?

Yazının Devamı

Pasaport kontrolü

12 Eylül 2000


       Köprü ve tüp geçitlerde incelemeler yapmak gerekçesiyle Danimarka'ya giden Bayındırlık Bakanı Koray Aydın, ilki uçağın kapısında, ikincisi gümrükte, iki kez pasaport kontrolünden geçirilince, kontrolünü kaybedecek kadar sinirlenmiş ve o hızla demiş ki:
      - Türkiye ve Türk insanı bu muameleye layık değildir. Devletimizin gücünü her yerde göstermeliyiz. Türkiye büyük ülke. 30 Danimarka doğurur. Danimarkalılar bize burada bunu yapıyorlarsa, aynı muameleyi Türkiye'de görmeleri gerekir. Dışişlerimizle konuşup aynı muameleyi Danimarkalılara uygulamalarını isteyeceğim.
       Türk vatandaşı vize kuyruklarında olsun, sınır kapılarında olsun, kırmızı pasaportlu Koray Aydın'ın on katı eziyet çekiyor. Aşağılanıyor. Milletvekillerinin umurunda bile değil. Ancak kendileri vatandaş muamelesi gördüklerinde tepki gösteriyorlar. O da göstermelik bir tepki...
       Sayın Aydın o muameleye tabi olduğu anda:
      - Girmiyorum senin ülkene, aynı uçakla geri dönüyorum, diyebilseydi... Yine de elle tutulur bir tepki

Yazının Devamı