Hostes ve Kabin Memurları Derneği'nin önceki akşam Harbiye Orduevi'nde düzenlediği gecede kimi meraklı sorulara yanıt bulma olanağı oldu... Mesela...
      - THY'de hostesler ilk ne zaman göreve başladı?
      - 1946'da... O tarihte göreve başlayan 3 bayan memurun adı
"hostes" deÄŸil
"havacı kadın kamarot" idi.. İki sene sonra dış hatların açılmasıyla 5 bayan
"kamarot" daha alındı. Ne var ki o günün şartları içinde
"Avrat milletine kemer bağlatmayız!" diye yükselen tepkiler üzerine bayan kamarotluk kaldırıldı, uçaktaki makinist ve telsizci erkek memurlar bu görevi üstlendi. Diğer havayollarıyla artan rekabet sonucu 1952'de bayan hostesler yeniden göreve başladı.
      - En yaygın yolcu şikayeti?
      -
"Üzerime vişne suyu döktünüz!.." Çoğunlukla türbulans anında uçağın sallanmasıyla meyve suyu dökülebiliyor. Bu durumda yolcudan kibarca özür dilenir, THY elbiseyi temizlettirir, temizlenemiyorsa yenisini alır..
      - Hosteslerin yolculardan şikayeti?
      - En büyük sıkıntımız rötarlı iniş ve kalkışlarda bazı yolcuların cep telefonu kullanmaya yeltenmesi.. Uyardığınızda çok ters tepki verebiliyorlar. Sonra, tuvalette sigara içiyor, müdahale edilince de "Hayır, ben içmedim!" diyorlar.
      - Politikacıların "havada" dili çözülüyor; ciddi memleket meseleleri üzerine önemli değerlendirmeleri hep "uçarken" yapıyorlar.. Neden acaba?..
      - Biraz da uçak korkusuna dayalı bir "açılma" isteği olmalı.. Türbulans anlarında herkes gibi siyasiler de gözümüzün içine bakar. Rahat mıyız, sallantıyı ciddiye alıyor muyuz, onu anlamaya çalışırlar... Uçak yolculuğu zaten insanları kaynaştırıcı özelliğe sahip, bir tür kader birliği gibi.. O psikolojiyle yanlarındaki gazetecilere açılıyor olmalılar..
ABD 12'den vurdu
      Göründüğünden daha derin bir darbedir 12 Eylül... Sözde anarşiyi önleme amacına yönelikti. Oysa Türkiye'nin Anayasası'ndan başlayarak bütün temel kurumlarını altüst etmiştir. 27 Mayıs Anayasası'nın getirdiği hak ve özgürlükleri geri almış, IMF programlarının katıksız uygulanmasını sağlayacak bir Anayasa'yı halka zorla kabul ettirmiştir. Ülkenin başına IMF buyruklarını tereddütsüz uygulayacak
Turgut Özal'ı yerleştirmiş, ona muhalefetsiz bir Türkiye sunmuştur.
      20 yıl sonra geldiğimiz yer... Türkiye yerinde saymakta, vatandaş hala kemer sıkmakta, enflasyon düşecek masalı aynen sürmekte, halk sürünmektedir.
      Ülke dört bir yandan soyulmakta; sol partiler, sendikalar, aydın muhalefeti eritildiği için halk herşeyi kuzu gibi kabullenmektedir. 12 Eylül Türkiye'yi çökertmek açısından çok başarılı olmuştur.
Kilise...
      Geçen hafta Antalya'da
"Türkiye'deki inanç turizmini desteklemek" amacıyla yabancı gazetecilerin de katıldığı bir toplantı yapıldı. Toplantıya katılan bir Alman gazeteci bizim gazetecilerden birine sormuş:
      - Antalya'da çok turist gördüm. Buraya yerleşen Almanlar da var. Acaba bu çevrede bir kilise var mı?
      Bizim arkadaş
"Var" diyememiş tabii. Hafif mahçup olmuş...
Metin Oktay
     Â
Metin Oktay'ı ölümünün 9'uncu yıldönümünde sevgi ve saygı ile anıyoruz... Ve arıyoruz. Hem dost ve insan olarak, hem sporcu olarak.. Gelmedi onun gibisi... Kimi geldi deli danalar gibi koşar, gol atamaz. Kimi var ayağına topu verirseniz gol atar ama koşamaz... Nerede
Metin Oktay estetiği... Nerede golü yoktan var eden o sihirli ayaklar... O zamanlama ustası müthiş kafa... Bir konuşmamızda söz gol kısırlığına gelince:
"Bizim futbolcular kaleye şut atarken kaleciye bakıyor oysa ben direklere bakar, direğin bir karış içine vururdum topu" demişti... Bunu gençlere neden öğretmediğini sorduk.
"Kimse sormuyor ki..." dedi. Nur içinde yatsın...
Füloil
      Doktor
Turgay Seymen yazıyor...
      Bu yaz ailece Güneydoğu Anadolu'yu gezdik. Dönüşte Şanlıurfa'dan G.Antep'e giderken bu yol üzerinde ucuz motorin satıldığını gösteren tabelalar dikkatimizi çekti. Aslında dikkatimizi çeken yöre halkının kelime türetmedeki başarısıydı. Görebildiğimiz
"fuel oil" çeşitlemeleri şöyleydi:
      Fol oil
      Fil oil
      Ful oil
      Fill oil
      Fil oin
      Foil uil
      Fuil
      Foil
      Folil
      Fir oil
      Fuloil
      Füloil
      Floil
Dil yaresi
      Türk Dil Kurumu'nun yayımladığı Türk Dili dergisinin son sayısında Sayın
Zahit Güney, yabancı yazar adlarının Türkçe metinlerde Türkçe yazılmasını önerirken 4 yabancı yazar adı veriyor. Ancak bu yazarların 3'ünün adları yanlış... Voltaire (Voltair), Shakespeare (Sharespaire) Montesquieu (Montesquie) şeklinde yazılmış. Montesquieu'nun Türkçesi "Monteskiy"" şeklinde telaffuz edilir. Ancak yazar bunu da "Monteskü" şeklinde yazmış. Bir dil dergisi böyle yanlışları kaldırmaz...
     Â
Ombudsman nedir?      İşe adam değil, adama iş bulma ilkesizliğinin son örneği...
     Â
Akif KökçeYazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr