Köprü ve tüp geçitlerde incelemeler yapmak gerekçesiyle Danimarka'ya giden Bayındırlık Bakanı
Koray Aydın, ilki uçağın kapısında, ikincisi gümrükte, iki kez pasaport kontrolünden geçirilince, kontrolünü kaybedecek kadar sinirlenmiş ve o hızla demiş ki:
     Â
- Türkiye ve Türk insanı bu muameleye layık değildir. Devletimizin gücünü her yerde göstermeliyiz. Türkiye büyük ülke. 30 Danimarka doğurur. Danimarkalılar bize burada bunu yapıyorlarsa, aynı muameleyi Türkiye'de görmeleri gerekir. Dışişlerimizle konuşup aynı muameleyi Danimarkalılara uygulamalarını isteyeceğim.       Türk vatandaşı vize kuyruklarında olsun, sınır kapılarında olsun, kırmızı pasaportlu
Koray Aydın'ın on katı eziyet çekiyor. Aşağılanıyor. Milletvekillerinin umurunda bile değil. Ancak kendileri vatandaş muamelesi gördüklerinde tepki gösteriyorlar. O da göstermelik bir tepki...
      Sayın
Aydın o muameleye tabi olduğu anda:
     Â
- Girmiyorum senin ülkene, aynı uçakla geri dönüyorum, diyebilseydi... Yine de elle tutulur bir tepki ortaya koymuş olabilirdi. Diğer söyledikleri orada söylenip orada unutulan şeylerdir...
Tırtıl üzerine
     Â
Bülent Ecevit'in 12 Eylül döneminde hapishaneden eşine yazdığı mektuplar Sabah gazetesinde tefrika ediliyor.
Ecevit'ler kuşkusuz imaj ustası. İmajda bir aşınma oldu mu derhal sandıktan birşeyler bulup buluşturup kendileriyle ilgili ayrı bir gündem yaratmayı başarıyorlar. Önceki gün Sabah'ın manşetinde yer alan
"Ağlama Rahşanım" başlığı kuşkusuz çok kişiyi ağlatmıştır. Mektuplardaki şu cümle de çok etkileyici:
     Â
"Sevgili Rahşanım, bu bahar günlerinde tanıdık tırtılların kelebeğe dönüşmesini yine birlikte seyretmeyi çok isterdim..."      Sonraki özgürlük yıllarında
Ecevit ailesi kuşkusuz tırtılların kelebeğe dönüşmesini bol bol izlemiştir. Bizler daha ziyade kelebeğe dönüşemeyen tırtılların vatandaş kılığına girip sokaklarda sürünmesini izliyoruz.
Delil aranırsa
      Adalet Bakanı irticacı hakimler hakkında delil istiyor. Profesör
İsmail Hakkı Duru geçtiği notta bir öneride bulunuyor:
      "Bu konuda bazı mahkeme kararlarına bakılması bile yeterli. Örneğin iki yıl önce (ben o sırada dekan olduğum için yakından biliyorum) Edirne Bölge İdare Mahkemesi türbanlı öğrencilere Üniversite'ce verilen disiplin cezaları hakkında (bire karşı iki oyla) yürütmeyi durdurma kararı vermişti. Bu karar hukuka değil `1981 tarihli Din İşleri Yüksek Kurulu' hükümlerine dayandırılmıştı. İşte yazılı ve imzalı bir delil...
Baba olunca...
      İki arkadaş konuşuyorlar:
      - Hayrola canın sıkkın görünüyor...
     Â
- Sorma.. Galiba baba olacağım...      - Ne güzel.. Bu durumda sevinmen lazım değil mi?
     Â
- Öyle de... Karım duyacak diye çok endişeleniyorum...Hisseli harika
      İçi boşaltıldığı için devlet tarafından el konulan Yaşarbank'ın hisse senetleri bugün beş kuruş dahi etmiyormuş. Yaşarbank hisse senedi sahiplerinin sorusu üzerine Hazine:
"Elinizdeki hisse senetlerinin herhangi bir değeri bulunmuyor" yanıtını vermiş. Haber dün Hürriyet'te yer aldı.
      Yaşar Holding'e bağlı Tuborg, DYO, Pınar gibi dev kuruluşlar tıkır tıkır çalışıyor, para basıyor. Aynı Holding'e bağlı Yaşarbank'ın 530 trilyonluk zararını ise devlet vatandaşa ödetiyor. Yaşasın liberal ekonomi. Yaşasın Halkçı Ecevit!
Zil çaldı
      Okullar açıldı.. 15 milyon umut, mutlu geleceğe doğru kanatlandı. Babalar harçlık koydu ceplere.. Analar kahvaltı hazırlayıp çantalarını derledi toparladı.. Yolculadı onları...
      Görev bitti mi?
      Hayır yeni başlıyor...
      Çünkü...
      Cumhuriyeti kuran kadrolar yeni nesilleri yetiştirme görevini devlete vermişti.
      1950'lerden itibaren peşpeşe gelen ve ülkenin geleceğini yabancıların eline teslim eden iktidarlar ise eğitime başka şekil verdiler.
      Artık nitelikli, bilgili, güvenli, yurtsever, kişilikli insanlar yetiştirmeyi amaçlayan bir sisteme sahip değiliz.
      Mevcut sistem sadece "büyüklerin istediği gibi düşünen uslu çocuklar" üretmeyi hedefliyor.
      Düşünmeyen, tartışmayan, okumayan, halkıyla ilgilenmeyen,
      Çarpık düzenden geçinenleri sorgulamayan, rahatsız etmeyen bireyler...
      Çocuklarını iyi yetiştirmek isteyen ana babalar o yüzden hem çocuklarını hem sistemi sürekli denetlemek, iyileşmesi için çaba göstermek zorunda.
      Çocuklar bu çarpık sistemin eline bırakılmayacak kadar değerli... Ve gelecekleri kendi haline bırakılamayacak kadar önemli. Onları yedirip içirip giydirip kapıdan yolculamakla iş bitmiyor. Yeni başlıyor. İyi bir eğitim sistemi için hep birlikte mücadele etmek zorundayız.
     Â
Cihan Demirci’den Laforizma      Enflasyon hedefinin sapmasının sorumlusu “Euro" ymuş... Arşimed olsa şöyle derdi: “Eureka, Euro"
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr