Yatan kazandı

21 Aralık 2002


<#comment>Araştırmacı iktisatçı dostumuz Mustafa Sönmez hükümetin hazırladığı Vergi Affı’nı incelemiş... Vardığı sonuç:
"Bu aftan en çok vergi borcu olan kumarhane sahipleri, Jet Pa ve Sabah Grubu yararlanacak."
Mustafa Sönmez diyor ki:
- Vergi affı, borç takmış büyük kuruluşlar için yapılıyor. Sadece İstanbul’da 22 özel firmanın 1 katrilyon TL borcu var.
Bu miktarın üçte biri iki kumarhane sahibine ait...
Aftan yararlanacak Jet Pa’nın 16 trilyon TL, Fadıl Akgündüz’ün de 15 trilyon TL borcu var.

Yazının Devamı

Radyo reytingi

20 Aralık 2002


<#comment>Televizyon kanalları gibi radyo kanalları üzerinde de reyting ölçümleri yapılıyor. Reklam veren firmalar bu ölçümlere önem veriyor. Ne var ki radyolara, TV’lere takılan "peoplemetre" takılmadığı için reytingler bazı araştırma şirketleri tarafından anketler yoluyla tespit ediliyor. Ancak anketler yasa gereğince yalnızca sokakta yapıldığından en önemli dinleme yerleri olan ev, işyeri ve otomobiller doğrudan devre dışı kalıyor.
Cem Radyo’nun Genel Müdürü Fuat Uğur diyor ki:
- Araştırma sonuçları bizleri Türkiye’de değil "İngiltere ya da Amerika’da yaşıyoruz" diye düşündürtüyor. Çünkü ilk 10’a giren radyoların en az 5 ya da 6’sı yabancı müzik yayını yapıyor. Oysa Türkiye’nin gerçeği böyle değil... Türkiye’de halkın yüzde 60’a yakını Türk Halk Müziği dinliyor. Beyoğlu’nda eğlence merkezlerinin yüzde 85’i türkü bar. Aksi olsaydı yüzde 85’i jazz bar ya da diskotek, clup olurdu. Bizim radyomuz internette Yayınonline’dan yayın yapan 50 radyo arasında en çok dinlenen 5. radyo. Ama araştırma şirketlerine para ödemeyi reddettiği için 19-25 arasından bir türlü kurtulamıyor.
Fuat Uğur "Bu tuhaf sistem bir an önce değişmeli" diyor...

Ölür ölmez unutulmak

Yazının Devamı

Kıvırtma sanatı

19 Aralık 2002


<#comment>Siyasette kıvırtma seanslarının başlaması üzerine Suat Özkaplan dostumuz "örnek olaylar" göndermiş...
Bir süpermarkette müşteri yarım kivi satın almak istiyor.
Tezgâhtar bunun mümkün olmadığını söylüyor. Kavga çıkıyor. Tezgâhtar koşa koşa müdüre çıkıyor:
- Efendim, hayvanın biri yarım kivi almak istiyor, der demez şöyle bir arkasına dönünce ne görsün? Müşteri birlikte gelmiş, ensesinde duruyor... Tezgâhtar hemen müşteriyi işaret ediyor:
- Bu beyefendi de diğer yarısını almak istiyor, efendim...
Müdür bir saat sonra tezgâhtarı çağırtıyor:

Yazının Devamı

Beyaz Saray’da

18 Aralık 2002


<#comment>ABD başkanlarını ziyarete giden yabancı devlet adamlarının tümünün bülbül gibi İngilizce konuşması söz konusu değil. Bazen hiç İngilizce bilmeyen de "Hello", "How are you?", "Next year" gibi birkaç sözcük ezberleyerek gidiyor... Ki hepten ayıp olmasın...
Japon Başbakanı Mori, birkaç yıl önce Başkan Clinton’la görüşmeye giderken danışmanları ona birkaç sözcük öğretmişler.
- Başkan Clinton’un elini sıkarken "Nasılsınız?" anlamına gelen "How are you?" sorusunu soracaksınız. O size "İyiyim, ya siz?" anlamında "I am fine, and you?" diyecektir. Siz de o zaman "Ben de" anlamına gelen "Me too" diyeceksiniz.... Sonra çevirmenler devreye girecekler ve görüşmenizi onların aracılığıyla sürdüreceksiniz...
Başbakan Mori, Beyaz Saray’da Clinton tarafından karşılandığında kendisine öğretildiği gibi "How are you?" diyecekken küçük bir yanlışlık yapmış ve "Who are you" yani "Kimsiniz" diye sormuş...
Başkan Clinton bu espriye çok gülmüş ve karşı espri olarak:
- Doğruyu söylemek gerekirse ben Hillary’nin eşiyim, demiş...

Yazının Devamı

Takiye icabı...

17 Aralık 2002


<#comment>Abdullah Gül, Kayseri’de "Kopenhag kararlarından memnun olduklarını, ancak taktik icabı hoşnutsuz göründüklerini" açıkladı... Vatandaş Naci Bey dün bu açıklamayla ilgili kimi meraklarını iletti....
- Öncelikle merak ettiğim konu şu: Sayın Başbakanımız Kopenhag kararlarından gerçekten mi memnun yoksa bu da taktik icabı söylenmiş bir laf mı?
Başbakan üç gün sonra AB temsilcileriyle yeniden yüzyüze gelecek. Pazarlıkta zorlanıp yüzünü astığında karşısındaki "numara yapıyor aslında memnun" diye düşünmeyecek mi?
Başbakan iç kamuoyunu uyutmak adına dış pazarlık gücünü yitirmiş olmuyor mu?
Ayrıca bu kadarla memnun olmuşsa 2004’te Avrupalı neden fazlasını versin?
Naci Bey bunları söyledikten sonra ekledi:

Yazının Devamı

Hayvan ve insan

15 Aralık 2002


<#comment>Adana’da hazırlanan "Acılı Birbuçuk" sitesinde kimi sorular:
• Alacak verecek meselesi yüzünden, birbirine küsen, darılan, mahkemelere düşen pandalar gördünüz mü hiç?
• Eski sevgilisinin bacağına tabanca sıkan bir susamuru?
• İşten kovuldu diye kendini içkiye veren, sağa sola pislik yapan bir inek?
• Seçim dönemi bol keseden atıp seçimden sonra it olan bir çakal?
• Lastik korna öttüren bir öküz?

Yazının Devamı

Baykal arazi...

14 Aralık 2002


<#comment>Kopenhag’da çok kritik ve tarihi iki gün yaşandı. Dış siyasette acemilik dönemini yaşayan Abdullah Gül - Tayyip Erdoğan ikilisi zirveden 2004 kararı çıkınca doğal olarak demoralize oldular. Nasıl tavır alacaklarını saptamakta zorlandılar.
Önceki geceden itibaren hem onların hem ülke kamuoyunun sakin düşünen, deneyimli, birikimli birilerinin vereceği fikre ihtiyacı vardı. O birileri de öncelikle muhalefet kurmayları olabilirdi.
Ne var ki Genel Başkan Deniz Baykal ortada yoktu. CHP’nin dış politika topları Onur Öymen, Şükrü Elekdağ, İnal Batu kayıplardaydı.
"Yapıcı muhalefet" kendisine en çok ihtiyaç duyulan anda sütre gerisine yattı, beklenen fikir ve yorum desteğini vermedi...
Deniz Baykal ve ekibinin olayları izlemek ve fikir vermek bir yana son birkaç günde Avrupa’yı dolaşıp ikna kampanyası da yürütmesi gerekirdi. Ancak saklanmayı tercih ettiler. Nasıl siyasetse bu...

Yazının Devamı

Mekteb-i Mülkiye

13 Aralık 2002


<#comment>Mekteb - i Mülkiye’nin 143. kuruluş yıldönümü bu akşam İstanbul Caddebostan Büyük Kulüp’te bir kokteylle kutlanacak. Tüm Mülkiyeliler davetli...
Mülkiyeliler Birliği İstanbul Başkanı Önol Akalın diyor ki:
- Bu yılki kutlamalarımız siyasal iktidarın seçimle yenilendiği bir döneme rastlıyor. Ülkenin sivil bürokratik eliti ve aydınları olarak bu dönemde de çağdaş, demokratik, laik, hukukun üstünlüğünü benimsemiş, insan hak ve özgürlüklerine dayalı bir yönetim anlayışının gözetilmesi ve geçerli kılınması yönünde, biz Mülkiyelilere önemli görevler düşmekte. Bu evrensel değerleri korumanın ve güçlendirmenin, her Mülkiyeli için bir yaşam misyonu olduğuna inanıyorum...
Mekteb - i Mülkiye (Siyasal Bilgiler Fakültesi) ülkesine ve halkına sahip çıkan hakka ve hukuka bağlı bireyler yetiştirir. Mülkiyeli yıllardır haramilere karşı devleti ve halkı korur. O yüzden talancı takımının boy hedefi olmuştur. Ama her koşulda mücadelesini sürdürmüştür.
Yeni Mülkiye neslinin ağabey ve ablalarının izinden yürümesi dileğimizdir...

Yazının Devamı