ABD başkanlarını ziyarete giden yabancı devlet adamlarının tümünün bülbül gibi İngilizce konuşması söz konusu değil. Bazen hiç İngilizce bilmeyen de "Hello", "How are you?", "Next year" gibi birkaç sözcük ezberleyerek gidiyor... Ki hepten ayıp olmasın...
Japon Başbakanı Mori, birkaç yıl önce Başkan Clinton’la görüşmeye giderken danışmanları ona birkaç sözcük öğretmişler.
- Başkan Clinton’un elini sıkarken "Nasılsınız?" anlamına gelen "How are you?" sorusunu soracaksınız. O size "İyiyim, ya siz?" anlamında "I am fine, and you?" diyecektir. Siz de o zaman "Ben de" anlamına gelen "Me too" diyeceksiniz.... Sonra çevirmenler devreye girecekler ve görüşmenizi onların aracılığıyla sürdüreceksiniz...
Başbakan Mori, Beyaz Saray’da Clinton tarafından karşılandığında kendisine öğretildiği gibi "How are you?" diyecekken küçük bir yanlışlık yapmış ve "Who are you" yani "Kimsiniz" diye sormuş...
Başkan Clinton bu espriye çok gülmüş ve karşı espri olarak:
- Doğruyu söylemek gerekirse ben Hillary’nin eşiyim, demiş...
Başbakan Mori de öğretildiği gibi gerisini getirmiş:
- Me too...
Yani "Ben de"... Peşinden de hah haaa diye gülmüş...
"İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük suç, ABD dış politikasıdır." Ramsey Clark
(Eski ABD Başsavcısı)
Profesör Bülent Sümerkan, zaman zaman bazı yazıları keser saklarmış. Geçenlerde arşivini karıştırırken Azer Bortaçina arkadaşımızın 24 Nisan 1997 tarihli Milliyet’te yayımlanan haberi dikkatini çekmiş. "Refah’ın 2005 planı..." başlıklı yazıda DİE, DPT, Diyanet İşleri Başkanlığı, MEB ve YÖK’ün istatistiki verilerine dayanarak 2000 yılı seçiminde (Araya erken seçim girdiği için seçim 2002’de yapıldı.) yüzde 34 rakamı tahmin ediliyormuş. Yani tam isabet...
Azer artık Marmaris’te yaşıyor. Acaba alkışlarımızı duyuyor mu?
Suriye Devlet Başkanı Beşir Esad İngiltere’yi ziyaret ederken zarif eşi Asna’nın (aşağıda) saçı başı açıktı... Peygamber soyundan gelen Ürdün Kraliçe ve prenseslerinin de başı açık, Kaddafi’nin kızının da, Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in eşinin de, Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın dün görüştüğü Hindistan Üst Meclis Başkanı Müslüman Bayan Necma Heptulla’nın da... Laik Türkiye çağdaşlıkta Arap - İslam dünyasını geride bırakmış, onlara model olmuştu. Şimdi onlar bize örnek oluyor. Düşünün neredeyiz...
Bir yandan AB’ye girip Avrupalı olma niyeti göstereceksiniz.. Öte yandan okul programlarını değiştirip eğitimi dinselleştirmeyi hedefleyeceksiniz. Size kim inanır?
Hükümet’in son günlerde iki ilginç girişimi vardı:
1) Laiklik karşıtı faaliyetleri nedeniyle üniversiteden uzaklaştırılan öğretim üyelerine af...
2) Mısır’daki şeriatçı El Ezher başta olmak üzere, YÖK’ün kabul etmediği üniversitelere denklik verilmesi...
Geriye dönüş çabaları bu kadar mı? Daha başkaları da varmış, onları da Meclis Milli Eğitim Komisyonu’nun CHP’li üyesi Mustafa Gazalcı açıklıyor.
- Başbakanlık, 12 Aralık günü Milli Eğitim Bakanlığı’na bir istekler paketi gönderdi. İçinde öyle vahim şeyler var ki...
- Mesela?
- Büyük mücadeleler sonucunda kabul edilen 8 yıllık kesintisiz temel eğitimi 5 artı 3 olarak ikiye bölüyorlar. Mevcut yasaya göre ilköğretim öğrencileri 5. sınıftan 8. sınıfın sonuna kadar zaten zorunlu din dersi görüyorlardı. Şimdi buna ek olarak, 6. sınıftan itibaren, seçmeli ders adı altında ikinci bir din dersi yeniden müfredat kapsamına alınıyor. Bunun anlamı, kapatılan imam hatip ortaokullarını dolaylı yoldan yeniden açmak, onların işlevini ilköğretime taşımak demektir.
- Başka?
- Üniversiteye girişte meslek liseleri haksızlığa uğruyor denilerek imam hatip lisesi mezunlarına bütün fakültelere yeniden girme hakkı tanınıyor... 28 Şubat sonrasında yapılan olumlu değişiklikler tamamen tersine çevriliyor.
***
Hükümet samimi olarak Batılılaşmayı mı istiyor? Yoksa Batı’nın istediği yönde ve kendi meşrebine uygun olarak ülkeyi laiklikten sıyırıp İslamlaştırmayı mı?
Yanıtı bulamamak için çok saf olmak lazım.
Mafya Milli Piyango satışlarına da el atmış. Mafya bu... Vatandaşlar gibi işi şansa bırakır mı?
Haldun Ertem