Adana’da hazırlanan "Acılı Birbuçuk" sitesinde kimi sorular:
Alacak verecek meselesi yüzünden, birbirine küsen, darılan, mahkemelere düşen pandalar gördünüz mü hiç?
Eski sevgilisinin bacağına tabanca sıkan bir susamuru?
İşten kovuldu diye kendini içkiye veren, sağa sola pislik yapan bir inek?
Seçim dönemi bol keseden atıp seçimden sonra it olan bir çakal?
Lastik korna öttüren bir öküz?
Televole, Pazar Keyfi, Sabah Şekeri, Biri Bizi Gözetliyor, Çarkıfelek, izleyen bir koyun?
Işıklara dikkat etmeden kamyon süren bir dana?
Hayvanat bahçelerinde veya doğa belgesellerinde bu tür hayvanlara rastladık mı hiç?
Ama nedense ana haber bültenlerinde hep karşılaşıyoruz bu türlerle.
Tabiat ana’nın işi mi bu?
Yağmurlu bir pazar günü öğleden sonra ne yapacaklarını bilmeyen milyonlar, bir de ölümsüzlük isterler.
Belediye İş Sendikası’nın Afyon’da düzenlediği, "Yeni Dönemde İktisadi Politikalar ve Siyasi Refomlar" konulu panelin konuşmacılarından biri de Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Ersin Kalaycıoğlu idi. Ersin Hoca konuşmasına başlamadan önce kolundaki saati çıkarıp önüne koydu. Bunu kendisine verilen süreyi aşmamak için yaptığını söyledi. Ve ekledi:
"İngiliz Başbakanı Churchil de bir gün benim gibi yapmış. Süresini aşmamak için saatini çıkartıp önüne koyunca arka sıralardan biri laf atmış:
- Sana saat değil takvim lazım takvim..."
Aklın en büyük zaferi, kendi geçerliğinden kuşku duymasıdır.
Tuğrul Erkin dostumuz geçenlerde Arnavutluk’un başkenti Tiran’da ulusal kahraman İskender Bey adına düzenlenen müzeyi gezmiş. İskender Bey’i tanıtan satırlar arasında şöyle bir cümle okumuş:
- Türklere karşı Avrupa medeniyetini savundu...
Macaristan’da, Avusturya’da ve benzeri yerlerde benzer tarih kayıtları görebilirsiniz...
Baba Türk ile Avrupa yüzlerce yıldır silahlı silahsız çatışma içindedir.
Kâfir’in hiçbir şeyini almayacağız diye matbaasını 300 yıl içeri sokmamışız. Rönesansı, aydınlanmayı, sanayi devrimini ıskalamış, o sebeplerle imparatorluğu tarihin derinliklerine gömmüşüz.
Avrupa ile çatışma hep aleyhimize işlemiş...
Bir yandan da sıkıştıkça kapısına gitmişiz.
Şimdi 2004’ü hedef alan yeni bir denemenin başlangıcındayız.
AB üyeliği yumurta kapıya dayanınca kerhen üç beş uyum yasası çıkartmakla varılacak nokta değil...
Bir toplumsal dönüşüm projesi
Bir zihniyet, ideoloji, vizyon, felsefe meselesi...
Eğitimde, bilimde, kültürde, sanatta, teknolojide "çağı yakalama" yarışı...
Bu satırları yazarken TV’de Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu konuşuyor. Bir soru üzerine imam hatiplerin önünün açılacağını müjdeliyor.
Acaba laboratuvar, kütüphane, bilimsel eser, bilgisayar seferberliği, eğitimli öğretmen vs. gibi konular gündemin hangi sırasında?
Prof. Suat Sinanoğlu, "Türk Hümanizmi" adlı eserinin önsözünde diyor ki:
- Bu eser Türk toplumunun manevi sorunlarının dinsel ilkelere dönülmekle çözümlenebileceği, Atatürk’ün gösterdiği çağdaş uygarlık düzeyine erişme amacının ise ekonominin ön plana alınması ile gerçekleşeceği inancının kamuoyunda yaygınlaştığı yıllarda kaleme alındı. 1938’den beri ülkenin düştüğü bunalımların hep bu hayalci ve demagojik politikanın sonucu olduğunu kimse düşünmedi...
Geçmişe dönerek geleceği yakalayamayız. Avrupa’ya yetişmenin ön şartı zihniyette devrim yapmak, öncelikle laik ve akılcı eğitimi pekiştirmektir.
Üç K... Kıbrıs, Keşmir, Kudüs... İşte çözümsüzlüğe mahkûm üç sorun.