<#comment>#comment>Yaş ilerledikçe insanın önündeki yaş günleri eksiliyor.. Dostlarla birlikte geleceğe kadeh kaldırma keyfi de aynen azalmakta...
Aydın Boysan Ağabeyimiz bu bağlamda bir icatta bulundu... Artık yaş gününü üç ayda bir kutluyor. Telefonda diyor ki:
- Yaş günlerimi 17 Mart, 17 Haziran, 17 Eylül, 17 Aralık’ta kutlayacağım. Önümüzdeki Mart 17’de 81 yaş üç çeğreyi bitiriyorum. Haziran 17’de 81 yaşı bitirip 82’ye giriyorum. Eylül 17’de 82 yaş bir çeyreği kutlayacağım. Maksat mı? Maksat dostlarla daha fazla birlikte olmak...
Bush’suz savaşsız, acısız bir yeni yıl diliyoruz. Birbirimizi yalnız bırakmayalım.
Dede Bush (Prescott Bush) Birinci Dünya Savaşı’nda yüzbaşı olarak çarpışmış. Baba Bush, İkinci Dünya Savaşı’na katıldı. Körfez Savaşı’nı başlattı. Oğul Bush ise Irak’ta savaş çıkartmaya kararlı.
<#comment>#comment>OŞehir Senin Bu Şehir Benim... Turne Anıları... Ünlü sanatçıların turne anılarını Tarık Dursun K. derlemiş... "Literatür Arkapencere" yayınları basmış... Altan Erbulak, İzmit’e düzenledikleri turneyi anlatıyor.
Salon hıncahınç dolu. Vali, Belediye Başkanı, Ağır Ceza Reisi tam kadro salonda. Millet gülmekten yerlere yatıyor. Ancak Ağır Ceza Reisi’nin yüzü bir türlü gülmüyor. Oyun bitmiş. Herkesi almış bir merak. Bu adam neden gülmez? Sonunda Erol Günaydın işin sırrını çözmüş:
- Biz Ağır Ceza Mahkemesi’ne gidince gülüyor muyuz birader? O da bize gelince gülmüyor. Ödeşmiş oluyoruz...
***
Kitapta 1940 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun yayımladığı Türk Tiyatrosu adlı bir derginin yazısı... Yazıda bir tiyatro elemanının şu satırları gözümüze çarpıyor:
- Bugün Cumhuriyet Halk Partisi’nin çizdiği programla en ufak kasabalara kadar gidip temsil vermek vazifesini üstüne almış birer insanız...
<#comment>#comment>Hükümet ile YÖK arasında patlak veren kavganın temelinde ne var?
ODTÜ Rektörü Prof. Ural Akbulut’ un soruya yanıtı şöyle;
- Çatışma, hükümetin, Acil Eylem Planı’nın üniversitelerle ilgili bölümlerini hayata geçirmek istemesiyle başladı.
- Neydi onlar?
- Bir tanesi, halen YÖK’e bağlı olan Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin (ÖSYM) YÖK’ten koparılıp başka bir yere bağlanmak istenmesi... Bilindiği gibi ÖSYM, üniversite ve liselerle birlikte memuriyete giriş sınavlarını da yapıyor. Son yıllarda büyük güven kazanmış bulunuyor. YÖK’ten koparılıp başka bir yere bağlanmak istenince doğal olarak zihinlerde "İktidar burayı kendi siyasi doğrultusunda mı kullanmak istiyor?" sorusu doğdu...
Görüldüğü gibi sorun yalnız üniversite ve lise sınavlarına girenleri değil memuriyet sınavlarına giren binlerce yurttaşı da ilgilendiriyor.
<#comment>#comment>İzmit’in Arızlı mevkiinde önceki gün anlamlı bir "savaşa hayır" gösterisi yapıldı; kadınıyla erkeğiyle, çoluğuyla çocuğuyla 200 kadar sade vatandaşımız Amerika’nın Irak’a olası saldırısını protesto etti.
Recep Uğur, eylemciler adına yaptığı konuşmada, bilinçli bir yurtseverin söylemesi gerekenleri söyledi.
Amerika’nın asıl amacının Irak’ın petrol kaynaklarını ele geçirmek olduğunu belirterek, "Dün Afganistan, bugün Irak, yarın sıra bize geliyor. Bizler, kötü günümüzde bize destek olan Irak’ın ve Irak halkının yanındayız" dedi.
Bu mütevazı eylemin anlam ve önemine gelince...
İzmitlilerin "vefa eylemi" adını verdiği eylemi düzenleyenler, Irak’ın gönderdiği paralarda yapılan deprem konutlarında oturan yurttaşlarımızdı...
<#comment>#comment>Böyle bir ansiklopedi herhalde hiç görülmedi... Adı: Temizlik Kültürü Ansiklopedisi... Türkiye Tüketicileri Koruma Vakfı’nca hazırlanmış. Bedava dağıtılıyor. Çok iyi hazırlanmış nitelikli bir yayın...
Temiz öpüşme, temiz para, temiz reklam, temiz toplum, temiz medya, temiz siyaset, temiz çevre...
Kirlenmesi söz konusu olan ne varsa onun temizlik tarifi mevcut.
Kitaptan öğreniyoruz ki dişlerini günde iki kez fırçalayan bir insan bile öpüşürken diğerine 1 miligram yağ ile 250 çeşit virüs ve bakteri bulaştırmaktadır... Bu yoldan uçuk, mantar, hepatit B, Herpes, Frengi dahil pek çok hastalık bulaşmaktadır... "Temiz sevişme" bile mesele imiş...
Memur maaş zammını gören memurlar Acil Eylem Planı’na yeni ad takmış: "Aciz Eylem Planı"...
<#comment>#comment>İstanbul Tabip Odası’nın düzenlediği "Savaş ve Çocuk" konulu toplantı geçen pazartesi yapıldı. Toplantıya, UNICEF’ten de bir konuşmacı davetliydi ama ne yazık ki katılan olmadı. İlk izahları: "ABD’nin, savaş konusunda görüş belirtmeyin, talimatı gereği; toplantıya konuşmacı yollayamadık." şeklindeydi. UNICEF’ten gelen ikinci açıklama ise zevahiri kurtarma yönündeydi: "Noel tatili nedeniyle ABD’ye giden temsilcimiz, toplantıya katılamamıştır."
Kendi onayınız olmadan kimsenin sizi küçük görmeyeceğini bilin.
E.Roosevelt Savaş olasılığı geldi kapımıza dayandı. Irak’ın üzerinde ilk Amerikan bombası patladığında, Türkiye’deki bütün oteller boşalacak. Öyle ya savaşın içindeki bir ülkede kim durur ki?
Burada ilk darbeyi otelciler, ardından turizmciler yiyecek. Sonra bütün ülke... Ama savaşa karşı çıkan kuruluşlar arasında turizmciler yok.
Önceki akşam Taksim’de 15 yürekli üniversite öğrencisi "Savaşa Hayır" diye bağırarak yürüdü. Polisimiz sanki "savaş başlamış" gibi önlem almıştı. Beş otobüs Çevik Kuvvet polisi Taksim’e savunma hattı oluşturmuştu. 100-150 arası Robocop giysili memur arasında bildirilerini okuyan gençler sessizce dağıldılar.
<#comment>#comment>Bülent Arınç’ın Hindistan gezisinden iki anekdot... Hindistan Dışişleri Bakanı’nın kabulünde Hintli garson, görüşmeyi izleyen Türk ve Hintli gazetecilere tek tek yanaşıp, çay mı yoksa kahve mi içersiniz, anlamında sormaya başladı:
-Tea or coffee?
Bizimkiler meşhur Hint çayını denemek istiyorlardı, bu yüzden çoğunun yanıtı;
-Tea, please... oldu.
Soruya Hintli gazetecilerden;
-Çay, please, yanıtı gelince bizimkiler bunu Türk konuklara yapılmış bir jest zannederek sevindiler önce... Sonra öğrendiler ki, ortada yapılan bir jest yokmuş; meğerse Hintliler de "çay"a bizim gibi, çay diyorlarmış.
<#comment>#comment>ABD’nin Irak saldırısına karşı insanlar dünyanın dört bir yanında protesto pankartlarıyla ayaklanıyor. Türk halkı ise ayakta uyuyor. Veya uyutuluyor. Sedat Ergin dün Hürriyet’te, AKP Hükümeti’nin Türkiye’ye ait üslerde keşif yapmak isteyen Amerika’ya bu izni sessiz sedasız verdiğini yazıyordu.
ABD’nin yaptığı savaş hazırlıkları Güvenlik Konseyi’nin ve NATO’nun onayına dayanmayan bir saldırının hazırlıkları... Türkiye, dünyanın görülmemiş katılımla lanetlediği haksız bir savaşa sürükleniyor...
Önceki gece yarısı CNN Türk haberleri arasına acil bir haber sıkıştırıldı.
ABD Büyükelçisi Pearson, Esenboğa Havaalanı’na gelerek İstanbul’a uçmak üzere olan Tayyip Erdoğan’a (içeriği meçhul) acil bir mesaj iletmişti.
ABD Büyükelçisinin muhatabı Dışişleri Bakanlığı’dır. Ancak Washington Türkiye’nin resmi organlarını atlayarak, isteklerini hiçbir resmi görevi ve sorumluluğu olmayan Tayyip Erdoğan’la yürütüyor. Türkiye adına hayati kararlar devletin dışında alınıyor.
Okurumuz matematik öğretmeni Bilgin Canpolat, notunda bize soruyor: