Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Kopenhag’da çok kritik ve tarihi iki gün yaşandı. Dış siyasette acemilik dönemini yaşayan Abdullah Gül - Tayyip Erdoğan ikilisi zirveden 2004 kararı çıkınca doğal olarak demoralize oldular. Nasıl tavır alacaklarını saptamakta zorlandılar.
Önceki geceden itibaren hem onların hem ülke kamuoyunun sakin düşünen, deneyimli, birikimli birilerinin vereceği fikre ihtiyacı vardı. O birileri de öncelikle muhalefet kurmayları olabilirdi.
Ne var ki Genel Başkan Deniz Baykal ortada yoktu. CHP’nin dış politika topları Onur Öymen, Şükrü Elekdağ, İnal Batu kayıplardaydı.
"Yapıcı muhalefet" kendisine en çok ihtiyaç duyulan anda sütre gerisine yattı, beklenen fikir ve yorum desteğini vermedi...
Deniz Baykal ve ekibinin olayları izlemek ve fikir vermek bir yana son birkaç günde Avrupa’yı dolaşıp ikna kampanyası da yürütmesi gerekirdi. Ancak saklanmayı tercih ettiler. Nasıl siyasetse bu...

Eğitim okuma yazmayı bilen ancak ne okuyacağını bilmeyen kitleler yarattı...
M.Trevelyan


İşkence ve devletin vatandaşa kötü muamelesi AB’nin en hassas olduğu nokta. O kadar ki Danimarka Başbakanı Rasmussen Türkiye’de düzelmeyen ne olduğu sorulduğunda öğrenci döven polislerin suçsuz bulunmasını örnek gösteriyor. Türkiye üç beş kanunsuz polisi kurtarmak uğruna 70 milyonun geleceğiyle oynayabiliyor. Yetmiyor. Dünkü uyum paketi görüşmelerinde CHP işkence suçu işlemiş olanların milletvekili olamayacağına ilişkin önerge veriyor. Önerge AKP’lilerin oylarıyla reddediliyor. Bu ne işkenceci sevgisidir!

‘Müteahhitlik Karnesi’ kiralama yöntemini ortadan kaldıran, iş bitirmiş, iş yönetmiş veya iş denetlemiş gerçek ve tüzel kişilerin inşaat ihalelerine katılmalarına olanak sağlayacak olan bir ihale kanununa kavuşmak üzereydik.
Bu yasa AB’ye uyum çevçevesinde hazırlanmış, 1 Ocak 2003’te yürürlüğe girmesi planlanmıştı.
Şimdi bir yıl erteleneceği haber veriliyor.
Belli ki devlet ihalelerinden yemlenecek yandaşlar ağır bastı.
İnsan sormadan edemiyor...
Bu ülkede hiçbir şey iyileşmeyecek mi?

Avrupa Parlamentosu milletvekili Ozan Ceyhun, Kopenhag Zirvesi’ne umutsuz bakıyordu. Ancak dün çıkan kararı "başarılı bir sonuç" olarak niteledi. Bundan sonra ne olabilir sorusuna:
- Türkiye 2004 yılı sonuna kadar Kopenhag Kriterleri’ni tamamen hayata geçirerek müzakere gününü bizzat belirleme olanağına sahiptir, dedi.
- Ya 10 yeni üyenin Türkiye’ye engel olma ihtimali?
- Bu kaygılar yersiz. Türkiye’nin AB yolculuğunun "geriye dönüşü olmayan bir yolculuk olduğu" artık Türkiye karşıtı çevrelerce dahi bilinmektedir.
***
Sonuca Ozan Ceyhun gibi olumlu bakanlar çok...
Müzakere tarihi verilmemesine bakarak olumsuz bakanlar da neredeyse aynı oranda.
Verilen sözlerin tutulma oranına, AB’nin 25 üyeye yükseldikten sonra alacağı kimliğe vs. bakarak sonuçtan umutsuz olunabilir.
Yaşayıp göreceğiz. Kopenhag kriterlerine uymakla bir şey kaybetmeyiz nasıl olsa...
Bu Hükümet AB’yi sadece asker etkisini azalttığı için mi istiyor? Yoksa Avrupalılaşmaya samimi olarak niyetli mi? Bunu da göreceğiz.

Can Ozan, Deniz Som’un köşesinde yazıyor...
Elindeki matematik problemini babasına gösteren çocuk:
- Babacığım, demiş, şu probleme bir bakar mısın? Çözemedim de...
Baba probleme şöyle bir baktıktan sonra:
- Boş ver oğlum, demiş, nasılsa AB’ye girince bütün problemlerimiz kendiliğinden çözülecek!..


Amerika ne olursa olsun bir bahane uyduracak ve Irak’a saldıracak. Bu yolda emin adımlarla yürüyor. Eğer Irak’tan vazgeçerse İran’a saldıracak.
Ve bu saldırılarda en çok ihtiyaç duyduğu ülke Türkiye..
Dün Hürriyet, ABD’nin Türkiye’den talep listesini yayımladı.
ABD Türkiye’ye 90 bin asker indirecek... Ayrıca 6 üs ile iki limanı istiyor...
Türk halkı ve yöneticileri bu savaşa karışmayı istemiyor.
ABD’nin saldırısını desteklemiyor.
ABD itirazlarımıza rağmen bu taleplerini gerçekleştirirse adı ne mi olacak?
İşgal... ABD’nin Türkiye’yi işgali... Maalesef Türkiye savaş sürecinde ilk işgal edilen ülke olacak. Acı ama gerçek...