<#comment>#comment>Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, benzinin ABD’ye göre iki kat pahalı olduğu yolundaki satırlarımızı okumuş... Gönderdiği notta Türk halkının dünyada benzini en pahalı tüketen halk olduğunu kaydediyor...
Sinan Aygün’ün verdiği bilgiye göre... Avrupa’da benzinin en pahalı olduğu ülke İngiltere... Bu ülkede benzinin litresi 1 dolar 1 senttir. Türkiye’de ise 1 dolar 3 sent... Avrupa’da milli geliri Türkiye’nin kat be kat üstünde olan ülkelerde benzin Türkiye’ye göre çok daha ucuzdur. Neden? Çünkü Türkiye’de benzinin üzerine aşırı vergi binmektedir.
Bugünlerde "Vergi affı"yla vergisinin üstüne yatmış para babalarını ödüllendirmeye hazırlanan Gül Hükümeti benzin üzerindeki vergi yükünü hafifletmekten hiç söz etmemektedir.
Seçim bildirgesindeki "Köylüye ucuz mazot" vaadi de unutulmuş görünmektedir.
Eğer yanlışımız varsa bildirsinler... Müjde olarak vatandaşa duyuralım...
Belediye - İş Sendikası bu düşünceden hareketle bir eğitime katkı ve kitaplık projesi başlattı. Önce Diyarbakır Vali Kurt İsmail Paşa İlköğretim Okulunu peşinden Ordu Atatürk Lisesini kitaplığa kavuşturdular. Şimdi sırada Afyon Anadolu Öğretmen Lisesi var. Bu okulumuz da kitaplığına yarın kavuşuyor. Üç okula klasikler ve çağdaş yazarlar dahil toplam 10 bin kitap satın alınmış. Belediye İş Sendikası yöneticilerine çooook teşekkürler. Okul için her şey yapabilirsiniz. Eğer okulun bir kitaplığı yoksa hiçbir şey yapmamış sayılırsınız. Çok kitap okuyana okumuş adam derler. Çok televizyon izleyene görmüş adam demezler. Lily Tomlin Benzin ibresi... Okurumuz New Yorkta yaşayan arkadaşından ordaki benzin fiyatını sormuş... Galonu 1,15 ile 1,91 dolar arasında değişiyormuş. En yüksek fiyatı esas almış okurumuz. Galonu litreye çevirmiş. New Yorkta en pahalı benzinin litresi 50 sent görünüyor. Türkiyede ise bir litre benzin 1 dolar.. Yani New Yorkun tam iki katı... Amerikalıların onda veya yirmide biri kadar kazanıp benzine iki katı ücret ödeyerek yaşıyoruz. Gariptir; fazla da şikâyetçi görünmüyoruz! Öncelikli mesele miydi? Onca acil sorun çözüm beklerken gündeme birtakım hesaplaşmaları
<#comment>#comment>Okul için her şey yapabilirsiniz. Eğer okulun bir kitaplığı yoksa hiçbir şey yapmamış sayılırsınız.
Belediye - İş Sendikası bu düşünceden hareketle bir eğitime katkı ve kitaplık projesi başlattı. Önce Diyarbakır Vali Kurt İsmail Paşa İlköğretim Okulu’nu peşinden Ordu Atatürk Lisesi’ni kitaplığa kavuşturdular. Şimdi sırada Afyon Anadolu Öğretmen Lisesi var. Bu okulumuz da kitaplığına yarın kavuşuyor.
Üç okula klasikler ve çağdaş yazarlar dahil toplam 10 bin kitap satın alınmış.
Belediye İş Sendikası yöneticilerine çooook teşekkürler.
Çok kitap okuyana okumuş adam derler. Çok televizyon izleyene görmüş adam demezler.
Futbol cinayeti işlemekte gençler maşallah yaşlılara taş çıkartıyor...Peki hakem piyasasındaki bu kronik başarısızlığın bir müsebbibi yok mu?Mesela MHKnin başındaki Bülent Yavuzun başarısızlığı söz konusu olabilir mi? Yoksa o başarılı da tüm hakemler mi başarısız?Bu hakem rezaletleri böyle sürüp gidecek mi? Dünya Kupasında Katardan Suriyeye, Fastan Afrikanın Benin ülkesine kadar her ülkeden hakem vardı. Türkiyeden yoktu. Çünkü Türkiyede hakem yoktu. Ama olacaktı. Federasyonumuz genç hakem yetiştiriyordu. Bu hakemlerden Selçuk Dereli cumartesi günü Diyarbakır - Fenerbahçe maçında görevliydi. Sarı kartı faul yapana değil yapmayana gösterip oyundan attı. Bir de penaltıyı göremedi ki.. Breh breh... Diğer genç hakem Bülent Demirlek, İstanbulspor - Elazığ maçında Fazlının eliyle verdiği pası görmeme başarısını gösterdi ve Elazığın ipini çekti. Üçüncü genç hakem Kuddusi Müftüoğlu Beşiktaş maçında Galatasarayın açık penaltısını vermeyerek takımın motivasyonunu bozdu, oyunu tersine çevirdi. Moda denilen şey o kadar çirkindir ki onu her altı ayda bir değiştirirler. Oscar Wilde Dil altında bakla... - Bu durumda AB bir Hıristiyan kulübü olduğunu kabul etmiş olacak, Türkiyeyi Müslüman
<#comment>#comment>Dünya Kupası’nda Katar’dan Suriye’ye, Fas’tan Afrika’nın Benin ülkesine kadar her ülkeden hakem vardı. Türkiye’den yoktu. Çünkü Türkiye’de hakem yoktu. Ama olacaktı. Federasyonumuz genç hakem yetiştiriyordu. Bu hakemlerden Selçuk Dereli cumartesi günü Diyarbakır - Fenerbahçe maçında görevliydi. Sarı kartı faul yapana değil yapmayana gösterip oyundan attı. Bir de penaltıyı göremedi ki.. Breh breh... Diğer genç hakem Bülent Demirlek, İstanbulspor - Elazığ maçında Fazlı’nın eliyle verdiği pası görmeme başarısını gösterdi ve Elazığ’ın ipini çekti. Üçüncü genç hakem Kuddusi Müftüoğlu Beşiktaş maçında Galatasaray’ın açık penaltısını vermeyerek takımın motivasyonunu bozdu, oyunu tersine çevirdi.
Futbol cinayeti işlemekte gençler maşallah yaşlılara taş çıkartıyor...
Peki hakem piyasasındaki bu kronik başarısızlığın bir müsebbibi yok mu?
Mesela MHK’nin başındaki Bülent Yavuz‘un başarısızlığı söz konusu olabilir mi? Yoksa o başarılı da tüm hakemler mi başarısız?
Bu hakem rezaletleri böyle sürüp gidecek mi?
"Bir daha aynı suçu işlemeyecekleri kanaatine varıldığından cezalarının ertelenmesine..."Doğrusu kararı veren yargıca o ünlü yarışma programındaki "Son kararınız mı?" sorusuna benzer biçimde sormak isterdik: "Özgür kararınız mı?"HHHŞimdi size küçük bir sınav. Biliniz bakalım...- Bir polis memuru izinli gününde resmi elbiseyle geneleve giderse ne olur?Cevap: Meslekten atılır.- Bir polis memuru dairede görevliyken içki içerse ne olur?- Meslekten atılır.- Bir polis memuru amirine tokat atarsa ne olur?- Meslekten atılır.- Amirine hakaret ederse ne olur?- Meslekten atılır.- Peki bir polis memuru vatandaşa işkence yaparsa meslekten atılır mı?- Hayır...Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğünün 8. Maddesi, polisin işkence yapmasını dairede içki içmesi kadar ağır bir suç olarak görmüyor. Kısacası işkence devletçe hoş görülüyor. Bu ülkede işkence önlenir mi? Daha önce işkence suçundan hüküm giymiş polis memurları üçüncü defa aynı suçtan yargılanıyor. Bu defa sendikacı Süleyman Yeter ve 15 kişiye işkence yapmak ve adam öldürmekten suçlular. Karar: Bir ülkede yalakalığın getirisi dürüstlüğün getirisinden fazla ise o ülke batar. Montesquieu "Bir misafirliğe gitsem Bana temiz bir yatak yapsalar
<#comment>#comment>Daha önce işkence suçundan hüküm giymiş polis memurları üçüncü defa aynı suçtan yargılanıyor. Bu defa sendikacı Süleyman Yeter ve 15 kişiye işkence yapmak ve adam öldürmekten suçlular. Karar:
"Bir daha aynı suçu işlemeyecekleri kanaatine varıldığından cezalarının ertelenmesine..."
Doğrusu kararı veren yargıca o ünlü yarışma programındaki "Son kararınız mı?" sorusuna benzer biçimde sormak isterdik: "Özgür kararınız mı?"
HHH
Şimdi size küçük bir sınav. Biliniz bakalım...
- Bir polis memuru izinli gününde resmi elbiseyle geneleve giderse ne olur?
Avukat Engin Ünsal, bindiği Etiler- Taksim otobüsünde arka koltuktaki konuşmayı naklediyor... - Bak hele bunlar da çalacaklar he!- Nerden biliyon?- Seçimden önce dokunulmazlıkları kaldırıcez dediler şimdi kıvırtıyolar.- Kıvırtırsa ne olur?- Ne olacak çalar, herifi içeri tıkaman. Polisi tokatlar herifi elleşemen. Daha ne olsun?- Desene punlardan da bi poh olmıcek... Otobüse Armutludan binmiş olan iki çarıklı siyaset kurmayından irikıyım olanı yanındaki ile söyleşiyor: Tüm sözcükler tükendiğinde insan insanı anlamaya başlar. Jerzy Lec İşkence önlendi İşkence önlenecek deyince Avrupa bize neden inanmıyor acaba? Antalya Serik ilçesi Emniyet Müdürü Selman Kerimoğlunun polis olan eşi, iki sivil polisle birlikte bir öğrenciye yardım etmek için Serik İlköğretim Okuluna gidiyor. Okul Müdürü Engin İpteç sınıflara girip çıkan üç hanıma ne aradıklarını soruyor. Küçük bir tartışma yaşanıyor. Peşinden İpteç, Emniyet Müdürlüğüne götürülüyor. Öğretmenler Emniyet Müdürlüğü önünde toplanınca oradaki Öğretmenevi Müdürü Servet Kaş içeri alınıp dövülüyor. Yüzü gözü kan içinde dışarı çıkıyor. Anakent adayı... İzmirli meslektaşımız Fevzi Hepşenkal 2004 yılının nisanında yapılacak yerel seçimlerde