Televizyon kanalları gibi radyo kanalları üzerinde de reyting ölçümleri yapılıyor. Reklam veren firmalar bu ölçümlere önem veriyor. Ne var ki radyolara, TV’lere takılan "peoplemetre" takılmadığı için reytingler bazı araştırma şirketleri tarafından anketler yoluyla tespit ediliyor. Ancak anketler yasa gereğince yalnızca sokakta yapıldığından en önemli dinleme yerleri olan ev, işyeri ve otomobiller doğrudan devre dışı kalıyor.
Cem Radyo’nun Genel Müdürü Fuat Uğur diyor ki:
- Araştırma sonuçları bizleri Türkiye’de değil "İngiltere ya da Amerika’da yaşıyoruz" diye düşündürtüyor. Çünkü ilk 10’a giren radyoların en az 5 ya da 6’sı yabancı müzik yayını yapıyor. Oysa Türkiye’nin gerçeği böyle değil... Türkiye’de halkın yüzde 60’a yakını Türk Halk Müziği dinliyor. Beyoğlu’nda eğlence merkezlerinin yüzde 85’i türkü bar. Aksi olsaydı yüzde 85’i jazz bar ya da diskotek, clup olurdu. Bizim radyomuz internette Yayınonline’dan yayın yapan 50 radyo arasında en çok dinlenen 5. radyo. Ama araştırma şirketlerine para ödemeyi reddettiği için 19-25 arasından bir türlü kurtulamıyor.
Fuat Uğur "Bu tuhaf sistem bir an önce değişmeli" diyor...
Ölür ölmez unutulmak istemiyorsanız ya okumaya değer eserler yazın ya yazılmaya değer işler başarın...
Benjamin Franklin
Küçük öğrenciye öğretmeni Necip Fazıl Kısakürek’le ilgili ödev vermiş. Öğrenci kaynak kitabı nereden bulacak? Velisinin aklına Bahçelievler Belediyesi’ne bağlı Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi gelmiş. Birlikte kültür merkezi’nin kitaplığına başvurmuşlar. Görevli memur kısa bir aramadan sonra mahcup:
- Efendim bizde Necip Fazıl’ın kitapları bulunmaz, demesin mi?
Her şeyin çok garip olduğu bir ülkede belki de garip değil...
Geçmiş ölmedi. Henüz geçmedi bile.
William Faulkner
İstanbul Uluslararası Kitap Fuarı’nda, Varlık Yayınları Yetkilisi Osman Deniztekin dert yanıyordu:
- Ellerimizde kalan yayınları hurdaya satmak yerine okullara vermek istiyoruz. Ne var ki Kültür ve Milli Eğitim Bakanlıkları geçtiğimiz dönemlerde bu önerimize ilgi göstermediler. Para istemiyoruz. Devlet kendi araçlarını kullanarak yayınlarımızı okullara ulaştırsın yeter... Bu dağıtım işini dernek veya vakıflar da üstlenebilir...
Kapandı sanılan siyasi cinayetler dönemi maalesef yeniden aralandı... Ulusal değerlerin savunucusu bir öğretim üyesi planlı bir suikast sonucu öldürüldü. Hablemitoğlu’nun hocası ve meslektaşı SBF öğretim üyesi Prof. Alpaslan Işıklı anlatıyor:
-Necip’in iki temel mücadele konusu vardı; Fethullahçılar ve Alman Vakıfları... Mücadelesini elektronik medya yoluyla da sürdürürdü. Örneğin Nursuzlar diye bir sitesi vardı, bu gruplarla ilgili görüşlerini orada da yansıtırdı...
- Suikastta Almanya’nın parmağı olabilir mi?
- Bu olasılık herkes gibi benim aklıma da gelmiyor değil. Ancak, bu cinayette ilk akla gelebilecek bir ülke böylesi bir enayilik yapar mı?
-Necip Hablemitoğlu elde ettiği bilgileri zaman zaman devletin duyarlı kurumlarıyla da paylaşırmış...
- Doğrudur... Ayrıca çok yakınlarından duyduğuma göre Necip’in yakında, önemli bir devlet kurumunda üst düzey bir göreve getirilmesi de söz konusuydu.
***
Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu... Şimdi de Necip Hablemitoğlu... Hepsinin ortak yanı laik, demokratik cumhuriyetten yana olmaları, "küresel saldırı" ya karşı ulusal değerleri savunmalarıydı... Hangi karanlık komploya kurban gittikleri hâlâ meçhul... Türkiye karanlık komplolara yenik düştü. Aydınları katledilen, ezilen Türkiye bugün nerededir? Halkı 2100 dolara talim eden, kendisi Avrupa’dan dışlanan, ekonomisi IMF’ye emanet, ABD güdümünde bir ülke! Vatanseverleri katledilen bir ülke için "sürpriz son" sayılabilir mi?
***
İktidar bu cinayetin altında kalırsa kendini ezmiş olacaktır. Umarız lafla vakit geçirmek yerine etkin bir soruşturma yürütülür.