Hong Kong: tek ülke, iki sistem

22 Temmuz 2009

Bir haftadır yazılarımıza ara verip Avustralya’da, Sydney’de bir konferansa katılmak üzere yollara düştük. Neyse, kürkçü dükkânına döndük.
Giderken de, gelirken de Hong Kong’da durarak ikişer gün kaldık. İngilizlerin Çinlilerden kiralayarak yarattığı bu kenti üniversitede hukuk okuyan bir arkadaşımın polis örgütüne katılmasıyla çok merak etmiştim. David şimdi Sham Shui Polis Departmanı’nın başına gelmiş. Eh aradan da 29 yıl geçti. 
Havaalanında müthiş bir domuz gribi kontrolü vardı. Çoğu insan ağzına maske takmış. (Döndüğümde gördüm ki, biz hamsi yediğimiz için bunların hiçbirine gerek kalmıyor. Ne de olsa biz doğuştan bağışığız!) Şehir içine varır varmaz Türkiye’den tavsiye edilen lokantaların hepsinin üstüne bir çizik atıp Çinlilerin, daha doğrusu Kantonluların (bölgenin ve dilinin ismi) yoğun olarak gittiği bir lokantanın yolunu tuttum. Hani bizdeki tencere yemeği yapan esnaf lokantaları gibi.

Çin mutfağının başkenti
35 yıl önce annem

Yazının Devamı

Krizi aştık mı?

13 Temmuz 2009

Çarşamba günü mayıs ayına ait sanayi üretim endeksi açıklandı. Bir önceki yılın aynı ayına göre düşüş yüzde 17.4 olmuş. Fakat kimi uzman da nisan ayına göre, yüzde 5 artış olduğuna dayanarak en kötünün geride kaldığını ifade etmeye başladı.
Nitekim Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, perşembe günü ekonomik krizden çıkışın sinyallerinin görülmeye başladığını açıkladı. Haklıydı. Dünyanın en büyük ekonomilerini temsil eden G-8 ülkeleri geçen hafta yaptıkları değerlendirme toplantısında da küresel krizin en kötü noktasının aşıldığında  dair fikirbirliği gözlendi. Nitekim, hiç bir yeni tedbir tartışılmadı.
Elbette krizin en kötü noktasının aşıldığına dair işaretler var. Finans piyasalarında göreli bir toparlanma süreci yaşandı. Sanayi üretim verilerindeki düşüş hız kesti. Para ve kredi piyasalarındaki nakit sıkışıklığı sona erdi. Bankacılık ve ödemeler sistemi artık daha etkin biçimde çalışıyor. Bu açılardan bakıldığında gelişmeler olumlu.

Birinci

Yazının Devamı

Çıkışın yavaş olacağı görünüyor

10 Temmuz 2009

Mayıs ayına ilişkin sanayi üretim verisi önceki gün açıklandı. Bu veri beklentilerin altında gerçekleştiği için kimilerini şaşırttı. Çünkü bazı iyimserler en kötünün geride kaldığı kanısındaydılar.
Özellikle kimi işadamları son iki aydır piyasaların biraz kıpırdadığını sıklıkla dile getiriyorlardı. Şimdi bu görüşün tam doğru olmadığı anlaşılıyor.
Önce veriyi daha ayrıntılı olarak açıklayalım. Aşağıdaki tabloda (mevsimsellik bir tarafa bırakıldığı durumda) endeks değerleri yer alıyor. Dikkat edilirse, şubat ayında sanayi üretim endeksi en düşük değere düşmüş. Mart, nisan ve mayıs aylarında ise yavaş da olsa belli bir toparlanma gözleniyor. Yani bu açıdan bakınca işadamlarının sanısı doğru.

İktisadi Faaliyet  Yıl  Ocak  Şubat  Mart  Nisan  Mayıs Toplam Sanayi 

2007  100.8  102.5  118.2  111.7  120.0
 2008  112.6  111.1  121.2  119.5  123.9

Yazının Devamı

Aile birliği zamanla çözülüyor mu?

8 Temmuz 2009

Aile birliğinin korunması toplumsal düzen açısından şart. Aile doğanın bir gereği. Ancak çeşitli nedenlerden ötürü aile birliği bozulabiliyor. Maddi sorunlar, şiddet, sürekli tartışmalı geçimsizlikler, uyumsuzluklar yahut sadakatsizlik evliliklerin sona ermesine neden olabiliyor.
Bundan 30 yıl önce boşanma toplumda çok ayıp karşılanır ve buna izin verilmezdi. Özellikle kadının ekonomik özgürlüğünü elde etmesiyle boşanmalar fiilen kolaylaştı. Tabii bu arada Medeni Kanun da boşanmak zorunda kalan fakat hatasız olan tarafa birçok ekonomik haklar sağladı.
Geçen hafta TÜİK son boşanma verilerini açıkladı. Evlilik yaşında çok az bir ilerleme var. Erkekler hâlâ ortalama 26, kızlar 23 yaşında evleniyor. Bu, bölgeden bölgeye pek değişmiyor. Kaba evlenme oranı da yüzde 9 kadar.

Kadının özgürleşmesi?
İlginçtir, kadınların yüzde 88’i ilk defa evlenirken, yüzde 2’si kocası öldüğü için, yüzde 10’u da boşanmış olduğu için evleniyor. Erkeklerin durumu da benzer.

Yazının Devamı

Ekonomide tahmin tutturmak falcılık mıdır?

6 Temmuz 2009

Ekonomik tahminlerde tutarlı olmak kimilerine göre falcılıktır, kimilerine göre bir bilim.  Bana kalırsa doğrusu yapıldığında bilimseldir, yanlış yapıldığında da falcılık. Tabii ekonomi bir toplum bilimidir ve tahminleri tutturmak kolay değildir.
Tarihte hava tahminleri adeta falcılıkla yapılırdı. Ama yazın kar yağacak denmedikçe yahut kışın asfaltta yumurta pişecek denmedikçe hava tahmininde yanılınmaz. Meteoroloji bilimi de uydular aracılığıyla artık rüzgâr hızından, havanın derecesine kadar yeryüzünün hemen her noktasında birkaç günlük tahminler yapabiliyor.
Ekonomide kimi zaman çok kısa tahminler yanıltıcı oluyor, kimi zaman da çok uzun. Örneğin 2010 yılında ekonominin daha olumlu bir noktada olacağını söylemek zor değil. Ama resesyondan çıkışın tam tarihini kestirmek oldukça zor. Bu uzun vade konusunda belirgin bir enformasyona sahip olduğumuzu ama bu enformasyonun kısa vadeyi açıklamadığını gösteriyor.

Tahminin vadesi
Öte yandan bu yazın sonuna kadar döviz kurunda bir değişiklik (yukarı gitme anlamında) beklemiyoruz. Ama 2010 yılında kuru

Yazının Devamı

Aklımda Nobel ödüllüler değil, iki Yılmaz kaldı

3 Temmuz 2009

Salı günü, bu yıl İstanbul’da düzenlenen İktisadi Dinamikler Derneği’nin toplantısının “Kriz-sonrası küresel iktisadi düzen ve Türkiye ekonomisi” başlıklı açılış oturumunu izledik.
Önce Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz kısa bir konuşma yaptı. Başkan Yılmaz, Türkiye ekonomisinin küresel krizden çıkışa daha çabuk tepki vereceğini düşünüyor. Üstelik bunu ilk çeyreğe ilişkin daralmanın açıklanmasından sonra belirtmesi daha da ilginç.
Bununla beraber bu görüşe biz de katılıyoruz. Çünkü dünyanın büyük ekonomileri içinde en sert daralma gösteren Türkiye olduğuna göre baz etkisiyle çıkışı da hızlı olabilir.
Fakat Yılmaz’ın belirttiği gibi, artık 2003-2007 sürecindeki o eski Lale devrine dönüş zor. 2010 yılında, işsizliğin azalması bir yana, aynı düzeyde kalması bile olumlu sayılabilir. Profesör Seyfettin Gürsel’i şu aralar oldukça memnun eden düşük faiz, yüksek kur dengesinin de kalıcılığını tartışmak gerek.

Yeni

Yazının Devamı

2009’u bırakıp 2010’a bakalım

1 Temmuz 2009

13 Mayıs tarihinde Milliyet gazetesindeki köşe yazımın başlığını “İlk 3 ayda daralma yüzde 15’i bulabilir” diye atmıştım. Dün açıklanan veriler gösterdi ki sadece yüzde 1 kadar yanılmışım. Oysa birçokları yüzde 10 (en fazlası da yüzde 12) kadar daralma bekliyordu.
Döviz kurunu isabetli tahmin etmek biraz falcılık olsa da büyüme tahmini biraz farklı. Elimde bazı aylık veriler vardı. Tüketimi CNBC-e tüketim endekslerinden, yatırımları da yatırım malları ithalatından tahmin ediyordum. İhracat ise zaten biliniyor. Yani büyümenin her 3 motoru hakkında da bilgi sahibiydim.
Nitekim ihracattaki hızlı düşüş (ilk üç ayda sabit fiyatlarla yüzde 11.3 düşmüş), iç tüketimdeki hızlı daralma (ilk 3 ayda yüzde 9.2 daralmış) ve yatırımdaki inanılmaz “çöküş” (ilk 3 ayda yüzde 29.7 düşüş) bu sonucu ortaya çıkarmış.

İsabetli tahminimin temeli
Yatırımlardaki çöküş yüzde 30’u bulsa da özel kesim yatırımlarındaki daralma yüzde 35.8’e geliyor. Yani

Yazının Devamı

Türkiye ders almıyor

29 Haziran 2009

Darbeler ve demokrasi her yurttaşı yakından ilgilendiriyor. Ancak bir konuyu unutmamak gerek; Türkiye’nin son 50 yılına baktığınızda hemen her darbenin ardında bozuk bir ekonomik düzen ya da ekonomik kriz olmuştur. Darbeleri hazırlayan kurumlar olmaktan çok içinde bulunulan ortamlardır. Ekonomik durum iyi ise darbe yapmak çok zordur. Ekonomik durumdan da hükümetler sorumludur. 
Yakın geçmişte Türkiye ekonomisi her 7 yılda bir krize girdi. 1994, 2001 ve şimdi de 2008 krizi. Elbette bu krizlerin  her biri farklı nitelikte. Fakat kronik sorunlar süregeliyor. Krizlerden ders çıkarılsa bu kronik sorunlar çözülür, bir daha da kriz çıkmaz. Ama biz uslanmıyoruz. Sanki dayak arsızı haline gelmişiz. 

Çözülmeyen kronik sorun
 1994 krizi kamu açıkları nedeniyle ortaya çıkmıştı. Fakat o zaman da Türkiye’de sorumlular ders çıkarmadı. 1996 yılı itibarıyla bütçe açıkları tekrardan büyüdü. Ülkede tasarruf yetersizliği varken, kamu açıkları artarak sürdü.
Sonunda 2001

Yazının Devamı