Hangi halkta para var?

8 Haziran 2009

Başbakan perşembe günü önemli bir teşvik paketi açıkladı. Paket gerçekten çok kapsamlı. Bölgesel ve sektörel boyutları bulunuyor. Nitekim birçok yabancı yatırım kuruluşu bu paketi oldukça olumlu karşıladı. Bizim görüşümüz ise farklı. Biz krizin olumsuz etkilerini azaltmakta geç kalındığı kanısındayız. Tabii bir de bazı ayrıntılarda tuhaflıklar seziliyor.
Üstelik Başbakan bu paketin 1.5 yıl önce hazırlanmaya başladığını bizzat kendisi itiraf etti. Bu durumda anlaşılıyor ki, paket küresel kriz ortaya çıkmadan hazırlanmış. Peki neden o zaman bu kadar beklenmiş?
Başbakan’ın açıklamalarında şaşırtan iki konu daha vardı. Birincisi, ‘kusura bakmayın ama halkta para var’ dedi. Başbakan’ın halk dediği kimler? 2002 seçimlerinde oylarını almaya başladığı (daha sonra 2004 yerel ve 2007 genel seçimlerinde bunu pekiştirdiği) kent varoşlarında oturan veya orta Anadolu’daki çiftçi mi? Sanmıyoruz.
Açıkçası Başbakan için bu büyük bir talihsizlik oldu. Başbakan Erdoğan ne denli farkında

Yazının Devamı

Çok geç kalındı

5 Haziran 2009

Dün Başbakan bir teşvik paketi açıkladı. Amacın ne olduğu malum. Ekonomide toparlanmayı, canlanmayı sağlamak, işsizliği düşürmek. Hatta açıklamayı bu kez Başbakan Yardımcısı değil, bizzat kendisi yaptığına göre hükümet paketi çok önemsiyor.
Peki, bu paket etkili olacak mı? Baştan belirtelim ki, geç kalındı. İşsizlik 4 milyona dayandı bile. Oysa krizin hasarının giderek artacağı ne zamandır görülüyordu. Eğer bu paket tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi krizin en hararetli döneminde açıklansaydı daha etkili olabilirdi. Geç verilen ilacın etkisi az olur, bazen de hiç olmaz. Ya dozunun artması ya da ilacın değiştirilmesi gerekir. Ekonomide de aynı kural geçerlidir. Bu nedenle IMF ile anlaşılıyor gibi yapıp toplum avutulacağına, hükümet baştan bu paketi açıklasaydı daha doğru olurdu. 

Meğer çoktan hazırmış
İlginçtir, Başbakan bu paketin 1.5 yıl önce hazırlanmaya başlandığını belirtti. Demek ki, paket krizden önce hazırlanmış. O zaman neden bu kadar beklenmiş, bunu da anlamak çok zor.
İkincisi, bir teşvik paketinin

Yazının Devamı

Kriz geride kalıyor umutları

3 Haziran 2009

Yurtdışında finans piyasaları aldı başını gidiyor. Çoğu ekonomik veriler de öncekilere göre biraz daha umut veriyor. Türkiye’de de hükümet krizin Türkiye’yi teğet geçeceğine dair ısrarını tekrarlamaya başladı. Hatta IMF ile anlaşmayı sonbahara kadar attı. Aslına bakılırsa IMF ile hiç anlaşılmayacak ama bu açıklanmayıp piyasalar avutulacak. Tabii bu doğru bir yol değil. İleride mahzurlarını göreceğiz.
Dün de CNBC-e tüketici güven endeksini açıkladı. Bu endeksin son aylarda gösterdiği performans ve en son geldiği değer neredeyse krizin sona erdiğini gösteriyor. Oysa birçok tanıdık “rakamların krizin ne denli derin olduğunu göstermediğini, milletin kan ağladığını” ifade ediyor.
Acaba? Ne yazık ki, bu eleştiri de artık doğru değil. Çünkü felaket edebiyatı da geçmeye başladı. Açıklanan mayıs ayı tüketici güven endeksi 2003-2006 ortalamasına ulaşmasa da, Temmuz 2008 düzeyine gelmiş durumda.



Hatta tüketim eğilimi endeksi Temmuz 2008 (yani krizin patlamadan önceki) düzeyinin de

Yazının Devamı

Para politikasının etkinliğine Merkez Bankası itirazı

1 Haziran 2009

Geçen hafta Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile 5 saat süren toplantının ana konusu, yeni bir paketin içerebileceği temel önlemlerle IMF’yle anlaşmanın zorunluluğu üzerineydi. Kriz başlayalı altı ayı geçtiğine ve ekonomi yönetimi hâlâ “IMF şart mı?” diye sorduğuna göre, demek ki, şimdiye kadar böylesi bir anlaşma zaten masada yokmuş. Şimdi anlaşma olmadan yola devam edilip edilemeyeceği sorgulanıyor.
Kaldı ki, Hükümet anlaşmayı sonbahara bıraktığını açıkladı. Sonbahara gelindiğinde krizin çıkışından bu yana bir yıl geçmiş olacak. O zaman da anlaşılan “ihtiyaç kalmadı” diye konuyu kapatacaklar. Açıkçası uzun zamandır, hükümetin IMF ile anlaşma yapacakmış gibi yapıp, piyasaların olumlu seyrini sürdürmesini sağladığını düşünüyoruz. Yani “mış” gibi yapıp, aslında hiçbir şey yapmamak.

Nefsi müdafaa hakkı
Aynı izlenimi Kemal Derviş de farketmiş ki, geçen hafta İstanbul’a geldiğinde bunun mahzurlu olduğunu belirtmiş. İnsanlar gibi piyasalar da aldatılmayı sevmez.

Yazının Devamı

Hükümet yeni bir paket peşinde mi?

29 Mayıs 2009

Önceki gün Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile Beşiktaş’ta 5 saat süren bir toplantı yaptık. Bu toplantıya Deniz Gökçe (Akşam), Mehmet Altan (Star), Abdurrahman Yıldırım (Habertürk) Melikşah Utku (Yeni Şafak), Ege Cansen (Hürriyet), Taner Berksoy (Radikal), Ercan Kumcu (Habertürk), Fatih Özatay (Radikal), Hasan Ersel (Referans), Seyfettin Gürsel (Referans), İbrahim Öztürk (Zaman), Asaf Savaş Akat (Vatan) ve ben (Milliyet) katıldık. Bakanın yanında Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz ve Yardımcısı Erdem Başçı vardı. Ekonomik kriz karşısında yapılabilecekler değerlendirildi.
Toplantı bittiğinde içeride tartışılanları yazmaya gerek olmadığını, zaten ekonomi yönetiminin pek bir şey söylemediğini konuştuk. Fakat ertesi gün bir de baktık ki, Zaman ve Yeni Şafak gazeteleri toplantıyı haber yapmış. Anladık ki, yandaş medya yandan atlatma yapıvermiş.
Öncelikle şunu belirtelim ki, Bakan Babacan’ın en önemli özelliği kompleks duymaksızın uzmanlardan fikir alması. Birçok akademisyen meslektaşım da bu nedenle

Yazının Devamı

Yargı sistemindeki bozukluğu Yargıtay düzeltiyor

27 Mayıs 2009

Son aylarda televizyonlara her çıkan herkes hukuka ve hâkime güvenmek gerektiğini vurguluyor. Ne desinler ki? Bir ülkede hukuka güven kalmazsa toplum düzeni de kalmaz! Hukukun üstünlüğü önemli de gerçekten ülkemizdeki yargı sistemine güvenilebilir miyiz? Yargı adil, bağımsız ve etkin mi?
Ne yazık ki rakamlar durumun pek parlak olmadığını gösteriyor. Birincisi, Türkiye’de davayı temyiz etme oranı çok yüksek. Bu da aslında yerel mahkemelere güvenin kalmadığını ortaya seriyor. Geçen yıl (2008) Yargıtay’da sıra almış dosya sayısı 890 bine yaklaşıyordu. Yani ülkede her 15 aileden birine Yargıtay’da bir dava dosyası düşüyor. Bu yıl sayı daha da yükselecektir.
Şükrü Kızılot 12 Mayıs’ta Hürriyet gazetesindeki köşesinde Yargıtay’daki davalara jet hızıyla bakıldığını, hatta kimi dairelerde dosyaların 5-6 dakikada karara bağlandığını yazmıştı.
Yazı elbette tetkik hâkimlerinin harcadığı zamanı gözden kaçırıyordu. Sonra kimi dairelerde aynı kurul çalışmıyor. Mamafih Yargıtay’ın

Yazının Devamı

IMF ile anlaşma yattı mı?

25 Mayıs 2009

IMF ile anlaşmanın önemi aylardır vurgulanıyor. Küresel kriz çıkalı 7-8 ay oldu. Ama hâlâ anlaşma sağlanamadı. Önce krizin Türkiye’yi etkilemeyeceği, daha sonra teğet geçeceği, daha sonra IMF isteklerinin kabul edilebilir olmadığı söylendi. Sanıldı ki, bir seçim arifesinde hükümet IMF anlaşması yapmak istemiyor.
Orta vadeli bir mali disiplinin politik açıdan risklerinden kaçınıyor. Fakat son iki haftadır, IMF ile ilişkilerde hiçbir adım atılmadığı ortaya çıktı. Nihayet geçen hafta Başbakan krizin Türkiye’yi teğet geçeceği fikrini tekrar etti.
Demek ki, Başbakan Türkiye ekonomisinin IMF kapısına gidecek kadar sorunlu olmadığı kanısında. Pekiyi gerçekten IMF’siz yola devam edemez miyiz? IMF ile anlaşma sağlanmadığı takdirde piyasalarda ve ekonomide olası tepkiler ne olabilir? 

Neden gerekli?
Öncelikle tekrarla belirtelim ki; IMF ile anlaşma dış borçları yüksek olan Türkiye için uluslararası finans piyasalarında daha kolay ve daha ucuz borçlanabilmesi, yahut borçlarını azaltarak

Yazının Devamı

Göcek’e el atmak gerek

22 Mayıs 2009

Yıllar önce bir 23 Nisan’da Bodrum’da denize girmiştim. Serin oluyor tabii. Malum bir Karadeniz çocuğu olarak serin sulardan hoşlanmamak olanaksız.
Bu kez geçenlerde birçoklarının methettiği Göcek’te denize girmek istedim. Serin sularda yüzmek ve o eşsiz koyları gezmek için. Üstelik defalarca Fethiye’ye giderken kenarından geçtiğim bu beldeyi hiç görmemiştim.
Göcek gerçekten eşsiz bir bölge. Birçok irili ufaklı koy hâlâ dokunulmamış ve doğal. Bu anlamda eski Cumhurbaşkanı Özal’a da şükran borçluyuz. Çünkü o bölgeyi koruma altına aldırmıştı. Fakat Göcek tüm bilinçli nüfusuna rağmen iki tehlike altında. 

Sıkı tedbir alınmalı
Birincisi, belli aylarda koyları gezen tekne sayısının aşırı boyutlara varması kirlilik yaratmaya başlamış. Unutmayalım ki, Göcek denizleri çevresi kapalı bir göl gibi. Bu nedenle denizi hızla kirlenmeye müsait ve çok sıkı tedbirlerin alınması gerekiyor.
İkincisi, Göcek’te mimari peyzaj konusunda bir ön

Yazının Devamı