Çarşamba günü mayıs ayına ait sanayi üretim endeksi açıklandı. Bir önceki yılın aynı ayına göre düşüş yüzde 17.4 olmuş. Fakat kimi uzman da nisan ayına göre, yüzde 5 artış olduğuna dayanarak en kötünün geride kaldığını ifade etmeye başladı.
Nitekim Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, perşembe günü ekonomik krizden çıkışın sinyallerinin görülmeye başladığını açıkladı. Haklıydı. Dünyanın en büyük ekonomilerini temsil eden G-8 ülkeleri geçen hafta yaptıkları değerlendirme toplantısında da küresel krizin en kötü noktasının aşıldığında dair fikirbirliği gözlendi. Nitekim, hiç bir yeni tedbir tartışılmadı.
Elbette krizin en kötü noktasının aşıldığına dair işaretler var. Finans piyasalarında göreli bir toparlanma süreci yaşandı. Sanayi üretim verilerindeki düşüş hız kesti. Para ve kredi piyasalarındaki nakit sıkışıklığı sona erdi. Bankacılık ve ödemeler sistemi artık daha etkin biçimde çalışıyor. Bu açılardan bakıldığında gelişmeler olumlu.
Birinci viteste kalkışa geçmek
Ancak, çıkışın çok kolay olmayacağı yönde de bir fikirbirliği gözleniyor. En önemlisi her ay dünya hakkında büyüme tahminleri yapan IMF bu yılın büyüme hedeflerini pek değiştirmeden sadece 2010 yılının büyüme beklentilerini değiştirdi. O da çok cuzi miktarda. IMF çok açık biçimde en kötü günlerin geriden kaldığı söylense de, çıkışın çok yavaş olacağına işaret ediyor.
Büyümenin çabuk toparlanması kolay değil. Başta çok ciddi mali hasara uğrayan şirketler ve büyük bankalar var. bunlar yerli yerinde duruyor. Sonra zehirli varlıklar dediğimiz nesneler finansal sistem içinden ayıklanmış değil. Dolayısıyla ABD’deki bankacılık sisteminin sıkıntıları aşılmış değil. Ciddi bir özkaynak sorunu yaşandığı biliniyor.. Öte yandan, bütçeler darmadağın vaziyette. Bu açıklar toparlanmaya kalkıldığında ise çok ciddi sorunlarla karşı karşıya kalınabilir.
Türkiye’ye dönersek. Türkiye artık tam olarak küresel sistemin parçası haline geldi. Bugün işler 2001 krizinden çok farklı. O zaman krizden çabuk çıkıldı çünkü hem küresel sisteme bağımlılık daha azdı, hem de küresel konjonktür çok müsaitti. Oysa şimdi küresel iklim berbat durumda.
Pistonlardan ikisi çalışmıyor
Bu nedenle, ihracat çok hızlı biçimde yeniden artışa geçmeyebilir. Öte yandan, güvenin çökmesiyle yatırımlar da tam bir durgunluk gösteriyor. Yani iç tüketim hariç şimdilik elimiz kolumuz bağlı görünüyor.
İç tüketimde ise kamu harcamalarının hoyratça artırılmasının başka mahzurları var. En başta enflasyon.. Bunu bir kenara bıraksak bile küçük dış şoklar ve dış finansman zorluklarının süreceği 2010 yılında hızlı bir toparlanma beklemek biraz hayal olur.
Nihayet durgunluğun aşılması ABD’deki işsizliğin azalması mıdır? Yoksa sadece üretim artışının oluşması mı? Eğer birincisiyse işler daha da zor demektir. Çünkü Türkiye’de yüzde 5’in altında büyüme işsizliği azaltmayacaktır. Yüzde 1-2’lik büyüme de işsizlikte artışın sürmesi demektir.