Cadının şeftalisini yemişiz!

7 Mart 2021

Bu hafta, “Soframıza hangi zehirler ulaşıyor” sorusuna yanıt arıyoruz. 3 bin 44 meyve-sebze örneği laboratuvarda analiz edilerek, piyasadaki tüm tarım kimyasallarının kalıntılarına bakılmış.Sularımızda 33 çeşit tarım zehri olduğunu anlatan geçen haftaki yazı, haliyle epey yankı buldu. Gelin, tarım zehirlerine mercek tutmaya devam edelim. Bu hafta, “Soframıza hangi zehirler ulaşıyor” sorusuna yanıt arayalım. Zira biliyoruz ki, çiftçilerin tarlaya saçtığı o kimyasallar, sularımızdan çok yediklerimizle bize ulaşıyor. Sonuçları yeni yayınlanan bir çalışmadan bahsedeceğim sizlere. Araştırma, Ege Bölgesi’nde yetişen meyve ve sebzelerdeki pestisit kalıntılarına odaklanmış. 3 bin 44 meyve-sebze örneği laboratuvarda analiz edilerek, piyasadaki tüm tarım kimyasallarının kalıntılarına bakılmış. Çalışma, meyve ve sebzelerin yüzde 11.6’sının tolere edilebilir limitin üzerinde pestisit içerdiğini ortaya koyuyor. Analiz edilen her 2 numuneden 1’inde en az 1 tarım zehri çıkmış. 64 çeşit pestisit tespit edilmiş örneklerde.

Yazının Devamı

Zehir suyumuzda!

28 Şubat 2021

İlaç niyetine gelişigüzel kullanılan tarım zehirleri, toprağı, suyu, balığı, kuşu, arıyı ve nihayetinde dönüp dolaşıp tekrar insanı zehirliyorAdana’da geçen hafta yaşanan toplu arı ölümleri, hemen akıllara fail olarak tarım zehirlerini getirdi. Nasıl getirmesin ki! Tarlada, sofrada, çiçekte, böcekte hep pestisit dediğimiz o zehirler var. Ve biliyoruz ki kullanımları, her geçen yıl artıyor. Sadece son 5 yılda bile artış oranı yarıdan fazla. Maalesef o zehri kullanan çiftçi de günü kurtarmak için yarına bıraktığı zararı pek umursamıyor. Çünkü o bahçesine zehri, “ilaç” diye serpiyor. Zaten ona da öyle satılıyor. Zehir, içtiğimiz suya bile karışıyor. İşte buna dair çarpıcı bir çalışma, İSKİ’nin geçen yıl düzenlediği Su Sempozyumu’nda sunulmuştu. Çalışma, tarım kenti olmamasına rağmen, İstanbul’un içme suyu kaynaklarının dahi tarım zehriyle dolduğunu gösteriyordu. Yoğun tarımın yapıldığı kent ve bölgeleri varın artık siz düşünün!

33 çeşit zehir

&

Yazının Devamı

Iza, siyezin yerini alır mı?

21 Şubat 2021

Iza buğdayı, insan eliyle değişikliğe uğramadan günümüze kadar ulaşan antik bir çeşit

 

Bir dönem “beyni uyuşturuyor”, “şişmanlatıyor”, “hazımsızlık yapıyor” diye uzaklaştığımız ekmek, pandemiyle birlikte yeniden mutfakların gözdesi oldu. Özellikle siyez, karakılçık gibi Anadolu’ya özgü buğday çeşitlerinden yapılan ekmekler çok revaçta. Yerel çeşitlerin öne çıkmasının nedeniyse sağlığa etkileri. Rafine buğday ununa göre hem daha besleyiciler hem de daha az glüten içeriyorlar.

Ekmeği fonksiyonel gıdaya dönüştüren bu özelliklere sahip yerel çeşitlerden biri de, 13 bin yıllık geçmişine rağmen adını pek duymadığımız “ıza”.

Siyezden besleyici

Sadece Bolu’nun dağ köylerinde üretilmesi, onu endüstriyel tarıma karşı korunaklı kılmış. En önemli özelliği, içerdiği besin değerlerinin diğer buğday çeşitlerine kıyasla yüksek olması. Birçok parametrede siyezden daha besleyici bir çeşit. 1 kilo siyezin demir oranı 29.3 miligram iken,

Yazının Devamı

Ağacınızı nasıl tanırsınız?

14 Şubat 2021

İnsan, türünü, yaşını, beslediği kuşu-böceği bilse daha da bağlanır ağacına. İşte bunu sağlayacak bir kaynak yayınlandı: “Türkiye’nin Bütün Ağaçları ve Çalıları”. Kitabın sayfaları adeta doğanın renkli bir yorganıNe güzel söylemiş İngiliz şair Alexandar Pope, “Bir ağaç, herhangi bir prensten daha soyludur” diye. Gerçekten de ağaçlar, doğadaki canlı hiyerarşisinde en üst mertebeyi fazlasıyla hak ediyor. Dünyayı doyuran, soluklandıran, serinleten, iyileştiren, güzelleştiren onlar. Sanata ilham veriyor, ruh halimizi düzeltiyor, hatta şiddeti dahi azaltıyorlar. O denli, hayati rolleri var ekosistemde. Fakat çoğumuz farkında değil bunun. Hoyratlığımız ondan belki de… Yeterince tanısak kolay kolay gözden çıkaramayız onları. Türünü, yaşını, yaprağını, meyvesini, beslediği kuşu-böceği bilse, eminim daha da bağlanır insan ağacına.




Neyse ki buna vesile olabilecek önemli bir kaynak yayımlandı geçtiğimiz günlerde. Adı, “Türkiye’nin Bütün Ağaçları ve

Yazının Devamı

Yumurta mı soyadan soya mı yumurtadan?

7 Şubat 2021

Soya küspesi, ortalama yüzde 40 protein içeriğiyle tavukların beslenmesinde vazgeçilmez bir rol oynuyor Yumurta zam şampiyonu oldu. Sadece birkaç ayda fiyatı ikiye katladı. Organiği 2 liraya dayandı, konvansiyoneli 1 lirayı geçti. Peki, ne oldu da yumurta bu kadar pahalandı? Yumurta üreticilerine göre zammın başlıca nedeni soya.

Soya, tavuk yem karışımları için en önemli bileşen. Soya küspesi, ortalama yüzde 40 protein içeriğiyle tavukların beslenmesinde vazgeçilmez bir rol oynuyor. Büyük ölçekte kümes hayvancılığı yapan her işletme, soyayı yurt dışından temin etmek zorunda. Çünkü mevcut soya üretimimiz, 1 aylık ihtiyacımızı dahi karşılayacak düzeyde değil. Çoğu hayvan beslenmesinde kullanmak üzere her yıl yaklaşık 2.5 milyon ton soya ithal ediyoruz. Üstelik bu soyanın neredeyse tamamı GDO’lu!

Konuştuğum yumurta üreticileri, geçen yıl eylül ayında kilosu 2 buçuk lira olan soya küspesini şu an 5 liraya aldıklarını belirterek, bu fiyat artışının haliyle yumurtaya da yansıdığını savunuyor. Tabii

Yazının Devamı

Çarşıdan aldım bir tane evde oldu bin tane

31 Ocak 2021

Ev ortamında, bitkilerin çöpe atılan kısımlarından tekrar bitki üretmeye ne dersiniz? Söz gelimi havucun tepe kısmını
atmayıp köklendirin ve bir saksıya dikin, bakalım ne olacak?Artık sohbetlerin ana konusu oldu gıda fiyatlarındaki artış. Pazardan, marketten epeydir “Ne aldık ki bu kadar?” sorusuyla evlere dönüyoruz. Gerçekten de bazı ürünlerde astronomik artışlar var. Ve biliyoruz ki, o zamların büyük kısmı üreticiye yansımıyor. Bu köşede değinmiştik. Bir elma 10 liraysa sadece 3 lirası üreticiye gidiyor. Aslan payını, üretimde en az emeği olan tacir, komisyoncu, satıcı alıyor. Bize de hep daha fazla ödemek düşüyor. Tabii “başka bir dünya” da mümkün! Hatta o dünyada satın aldığınız gıdayı evde çoğaltarak bir daha hiç satın almıyorsunuz. Mesela pazardan havuç aldınız; genelde tepe kısımlarını kesip atarız değil mi? İşte o kısmı atmayıp, suda köklendirerek saksıya ekerseniz bir süre sonra yeni bir havucunuz oluyor.

Nasıl üretilir?

“Atma tekrar yetiştir” diye adlandırılan bu sistemin en bilinen

Yazının Devamı

Hamsi koyamadım tavaya

24 Ocak 2021

Kısa sürede daha fazla kazanç uğruna denizleri durmadan yağmalamanın bedelini ödüyoruz hep birlikte. Artık bir süre türküdeki gibi; hamsiyi tavaya koyamayacağız! Ya da çok daha pahalı buzhane hamsileriyle yetineceğizKasidesi var. Gazeli var. Türküsü, fıkrası da var, ama kendisi yok! Hamsiden bahsediyorum. Bu coğrafyanın, özellikle de Karadeniz Bölgesi’nin iliklerine işleyen hamsiyi, sonunda tükenme noktasına getirdik. Aşırı ve bilinçsiz avcılık nedeniyle tarihte ilk kez hamsi av yasağına tanıklık ediyoruz. Oysaki hamsi, bu coğrafyada yüzyıllardır hep bolluğun, bereketin sembolü olmuş. Evliya Çelebi, Trabzon ve halkını “Hapsi paluk olmasa/Niç’olurdu halümüz” mısralarıyla anlatmış. Ta 1928’de yazılan Hamsiname’de bakın o bolluk halk arasında nasıl anılırmış: “Hamsi vurdu karaya, Okkası beş paraya!”

Tabii artık ne hamsi karada ne de okkası beş para! Av yasağıyla birlikte stoklardaki hamsinin kilosu 40-50 liraya kadar yükseldi. Aynı durum, diğer balık türleri için de geçerli. Tam da mevsiminde balıksız

Yazının Devamı

Propolis düzenlemesi yolda

17 Ocak 2021

Salgın, gıda takviyelerine ilgiyi artırdı; özellikle propolise büyük rağbet var. Bu nedenle sahte ürünlerle karşılaşabiliriz. Yani şifa ararken sağlığımızdan olabiliriz

 

Koronavirüs endişesi, vitamin ve gıda takviyelerine yönelik ilgiyi artırdı. Özellikle propolis, bu sıralar oldukça popüler. Talep sonrası, litre fiyatının 10 bin liraya kadar yükseldiği söyleniyor. Tabii rağbet arttıkça da her geçen gün piyasaya yeni propolis ürünleri çıkıyor. Ancak bu propolislerin ne kadar güvenilir olduğu meçhul! Zira Türkiye’de propolis konusunda henüz bir standart yok. Propolis diye satılan özütlerin, hangi yöntemle hazırlanacağı, hangi fenolik bileşenleri içermesi gerektiği ve antioksidan seviyeleri belirsiz. Bu nedenle sahte ürünlerle karşılaşmamız oldukça muhtemel. Yani şifa ararken sağlığımızdan olabiliriz. Hatta yapılan analizler, bu ihtimalin hiç de uzak olmadığını söylüyor. Arıcılık ve Arı Ürünleri Sempozyumu’nda sunulan bir çalışma, bu açıdan çok çarpıcı.

Yazının Devamı