Dolmalık fıstık altınla yarışıyor

11 Ekim 2020

İstilacı bir böcek türü olan “leptoglossus occidentalis”, muhtemelen fıstık çamına zarar veriyor ve üründe yaşanan rekolte kaybı, çam fıstığının kilo fiyatının artmasına yol açıyor. Soruna 45 akademisyenin yer aldığı projeyle çözüm aranıyor.

Adı “leptoglossus occidentalis”; Kuzey Amerika orijinli istilacı bir böcek türü. Bugün, dolmalık fıstık fiyatının altınla yarışır duruma gelmesinin müsebbibi; muhtemelen bu küçük tohum zararlısı. Hortumuyla fıstık çamının endospermini emdiği için, dolmalık fıstık tohumları yeterince gelişemiyor. Yaşanan rekolte kaybı da markette çam fıstığı kilosunun 700 liraya yükselmesiyle sonuçlanıyor. Tam bir “kelebek etkisi” örneği. Nihayetinde kelebek de bir böcek ya!

Sorunun en yakıcı şekilde hissedildiği coğrafya ise çam fıstığı üretiminin yüzde 80’inin yapıldığı Bergama Kozak Yaylası. Önceden, fıstık tarımı sayesinde Türkiye’nin en zengin köylerini barındıran yaylada, şimdilerde fıstık çamları (Pinus pinea) kesilmeye

Yazının Devamı

Haydi onları koruyalım!

4 Ekim 2020

Hemen her gün hayvanların kurbanı olduğu bir vahşetle karşı karşıyayız; hayvan sahipli olsa bile caydırıcı bir ceza öngörülmüyor. “Kalbimiz, kulağımız Meclis’te” diyen hayvan hakları savunucuları bir an önce raporda uzlaşılan düzenlemelerin yasalaşmasını bekliyor

Bugün, 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü. Ama bu coğrafyada onları pek de koruyabildiğimiz söylenemez. Hemen her gün hayvanların kurbanı olduğu bir vahşetle karşı karşıyayız maalesef. Arşivler, masum yüzleri ve yaralı bedenleriyle aklımıza kazınan yüzlerce canla dolu. Failler ise aramızda elini kolunu sallayarak dolaşmaya devam ediyor.

Neden? Çünkü mevcut Hayvanları Koruma Kanunu’na göre, işkenceye de uğrasa tecavüz de edilse eğer hayvan sahipsizse ortada bir suç yok; sadece kabahat var! O kabahati işlemenin karşılığı da sadece 700-800 lira para cezası! Ödüyor ve suç işlemeye devam ediyor fail. Üstelik araştırmalar, hayvanlara yönelik suç işleyenlerin, bir sonraki adımda saldırganlıklarını insanlara yönelttiğini ortaya koyduğu halde…

Yasa taslağı

Yazının Devamı

Atık ekmekten plastik

27 Eylül 2020

Biri malzeme mühendisi, diğeri fizik öğrencisi iki genç, plastik kirliliğine çözüm ararlarken atık ekmekten elde ettikleri biyoplastikle plastik kullanımını yüzde 20 azaltmayı başardılar

Atık ekmekten biyoplastik elde etme projesinin başlangıcı, Büşra Köksal’ın lise yıllarına uzanıyor. Lisedeki bilim etkinliğinde biyoplastikleri araştıran Büşra, o dönem nişastadan biyoplastik üretildiğini öğrenince, önemli ölçüde nişasta barındıran atık ekmekten biyoplastik üretme fikrini geliştiriyor. Ancak laboratuvar desteği olmayınca projenin hayata geçmesi biraz zaman alsa da artık o fikir hammaddeye dönüşmüş durumda. 20 yaşındaki Büşra Köksal ve 25 yaşındaki Mert Sugür’ün ekmekten ürettiği dolgu maddesi, plastik kullanımını yüzde 20 oranında azaltıyor. Hedefleri ise bu maddeyi geliştirerek biyoplastik oranını yüzde 70’e çıkarmak. Henüz yolun başındalar ama kat ettikleri yolda önemli başarı elde etmişler. Girişimcilik programlarında aldıkları derecelerin yanı sıra Social Impact Award’da

Yazının Devamı

Aracısız ama ucuz değil!

20 Eylül 2020

Çiftçi, sebze-meyve satışından, tacirden, komisyoncudan, satıcıdan daha az pay alıyor. Bu tabloyu çiftçi lehine çevirmek için  çabalar var ama bir de ucuzluk sağlanabilse.

Bugün İstanbul’da sebze-meyvenin kilosu ortalama 10 lira. Peki, bu 10 liranın sizce ne kadarı çiftçinin cebine giriyor? Raporlara göre yarısı bile değil. Sadece 3 lirası çiftçinin oluyor. Bu 3 lirayla da çiftçi; mazottan gübreye, tohumdan işçiye tüm giderlerini karşılamaya çalışıyor. Paranın kalanı ise tacire, komisyoncuya, satıcıya gidiyor. En çok da satıcıya. 10 liranın 3 lirasını toprağa elini bile değdirmeden o alıyor. Bu tablo sizce de adaletsiz değil mi?

Çiftçi açısından mutlaka öyle. Ancak sistem yıllardır böyle işliyor. Aslında işleyişi tersine çevirmek mümkün. Tek yapılması gereken, tarladaki gıdayı aracısız bir şekilde sofraya ulaştırmak. Neyse ki son dönemde bunun denemelerini görmeye başladık. Özellikle yerel idareler, hatta Bursa’da bizzat İl Tarım Müdürlüğü üretici

Yazının Devamı

Suyun kaderi elimizde

13 Eylül 2020

Suya karşı ne kadar hoyrat davrandığımızı, bir gün çeşmeden akmadığında fark edeceğiz. O zaman da iş işten geçmiş olacak. İyisi mi bugünden neler yapabiliriz, ona odaklanalım

Su krizi kapıda! Aylardır süren kuraklık nedeniyle İstanbul’a su sağlayan barajlar kurumak üzere. Uzmanlara göre, önümüzdeki birkaç ay boyunca etkili yağış da görülmeyecek. Böylesi bir tabloya İstanbul’un çok fazla dayanması mümkün değil. Çünkü kent, adeta bir sünger gibi çevresindeki su kaynaklarından günde milyonlarca metreküp su çekiyor. Barajlardaki su, her 4 günde yüzde 1 oranında azalıyor.

Tabii bu suyu azaltan biziz. Ve bunu yaparken pek de dikkatli davrandığımız söylenemez. Ama gerçek değerini yoksun kaldığımızda anlayacağımız kesin.

Musluktan başlayalım

Mesela musluk. Tamam diş fırçalarken, tıraş olurken açık bırakmayalım, damlayan muslukları da tamir edelim. Ama musluğun bizatihi kendisi de çok önemli su meselesinde. Çünkü evlerde kullanılan suyun yüzde 70’ini banyo ve

Yazının Devamı

Vurmayın artık, öldüm!

6 Eylül 2020

Biyolojik çeşitlilik bakımından en zengin ülkelerden biriyiz; ama bu zenginliğe ne denli bilinçli yaklaşıyoruz acaba?Yarın, “Nesli Tehlike Altındaki Türler Günü”. Bu özel gün en çok bizi ilgilendiriyor; çünkü biyolojik çeşitlilik açısından en zengin ülkelerden biriyiz. Bitki çeşitliliğimiz eşsiz. Neredeyse tüm Avrupa kıtası kadar bitki türüne ev sahipliği ediyoruz. Ve bu türlerin üçte biri, sadece bu coğrafyada yetişiyor. Diğer yandan hayvan türleri açısından da çok şanslıyız. Anadolu’ya özgü onlarca hayvan, ekosistemimize eşsiz bir zenginlik katıyor.
Tabii, önemli olan toplum olarak bu zenginliğin ne kadar farkında olduğumuz. Maalesef nesli tehlike altındaki türlerin av diye vurulmasına tanıklık ediyoruz. Yavru boz ayının, öldürülüp işkenceye uğramasına dair görüntüleri hatırlayacaksınız. Öte yandan dağ keçilerinin, kızıl geyiklerin, hatta ceylanların bile avlanmaları için ihaleler düzenlendiğini görüyoruz. Ekosistem için

Yazının Devamı

Çam bereketi

30 Ağustos 2020

“Sahil boyunca uzanan çam ağaçlarından ayda 5 bin lira gelir elde edilebiliyor” desem! Eminim bu yazı daha da iştahla okunur. Ama bunu salt yazıya ilgi çekmek için söylemiyorum. Aslında Türkiye için kaçırılan bir fırsata dikkat çekmeyi amaçlıyorumSahil kıyılarında daha çok sıralanan kızılçam ve sahil çamı, gerçekten de ekonomik açıdan büyük bir değer sunuyor. İki ağaç türünden elde edilen reçinenin ham kilo fiyatı 3 dolar. Bir kızılçam 1 kilo, sahil çamı ise ortalama 2,5 kilo reçine salgılıyor. Ülkemiz ormanlarında da iki türün sayısı epey fazla. Ancak buna rağmen Türkiye, her yıl binlerce ton reçine ithal ediyor. Var olan potansiyeli yeterince değerlendiremediğimiz için yurt dışına milyonlarca dolar ödüyoruz. Neyse ki bu durumu değiştirmek için geç de olsa ortaya konulan bir irade var. Orman Genel Müdürlüğü’nün “Reçine Eylem Planı”ndan bahsediyorum. Planın uygulamaya başlanmasından sonra, 2015 yılında 3 ton

Yazının Devamı

Caretta carettalar gezegen için yüzüyor

23 Ağustos 2020

Karayla denizin dengesini sağlayan caretta carettalar, bize bir iyilik daha yapacak. Küresel iklim değişikliğinin Akdeniz’in havasını nasıl etkilediğini bize onlar anlatacak. Proje kapsamında uydu vericisi takılan 8 caretta carettadan 3’ü, Patara kumsalından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan tarafından denize uğurlandı

"Alanyam", 9 yaşında bir deniz kaplumbağası. Bebek denecek yaşta insan hoyratlığıyla tanışmış. Denize bırakılan misina, sağ ön yüzgecine dolanıp, kırılmasına neden olmuş. Neyse ki onu bu halde gören güzel bir insan, Deniz Kaplumbağaları Araştırma Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi’ne (DEKAMER) durumu bildirip, tedavisine olanak sağlamış. Ampute operasyonu geçiren Alanyam, artık hayatına engelli olarak devam edecek.

Tabii ondan daha dramatik son yaşayanlar da var. Denizde yemek diye yuttukları poşet, plastik parçaları ya da çengel nedeniyle ölüleri kıyıya vuran deniz canlılarından bahsediyorum. Maalesef onlar, bir isme dahi sahip olamadan insan etkisiyle deniz ekosisteminden koparılıyorlar. Oysa ki o ekosistem onlara muhtaç. Çünkü

Yazının Devamı