Şehirli, eğitimli, girişimci: Yeni köylüler

10 Ocak 2021

Plazadan tarlaya geçiş öyküleri sanal ortamda büyük ilgiyle karşılanıyor. Birçoğu kırsalın davetkâr yönlerini anlatsa da zaman zaman madalyonun öbür yüzüne de dikkat çekiyorlar

Şehir eski büyüsünü yitirdi. Artık köyden şehre değil, şehirden köye göç revaçta. Şehrin stresinden, kaosundan, trafiğinden ve geçim sıkıntısından kaçanlar, köylerde yeni bir başlangıç arıyor. Tabii bu yönelimde pandeminin etkisi de yadsınamaz. Uzaktan çalışmaya başlayanlar, işlerini kaybedenler, kentteki kalabalıktan endişe edenler, çoktan kırsalın yolunu tuttu bile. Artık köylerde, yeni bir kitle var. Şehirli, eğitimli, girişimci; “yeni köylüler” onlar!

Birçoğu da hikâyelerini internet üzerinden günbegün paylaşıyor. YouTube, plazadan tarlaya geçiş öyküleriyle dolu. Kimi tarımla nasıl geçindiği anlatıyor, kimi köylerdeki iş imkânlarını. Çok da ilgi görüyor bu paylaşımlar. Tekirdağ’dan Köyceğiz’e göçen Kuru

Yazının Devamı

En sağlıklısı kristalleşen ham bal

3 Ocak 2021

Sahtecilik ülke sınırlarını çoktan aşmış! Zaten her tağşiş listesinde balları görmeye alıştık. Tağşişten bıkan yetiştiriciler, balın kayıt altına alınmasını, tüm kovanların plakalandırılmasını öneriyor.

Uluslararası organizasyonlarda ‘Balı, arılar ve Türkler üretir’ denilerek alay konusu oluyoruz.” Bu ifade, Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nevzat Artık’a ait. Nevzat hoca bu sözleri, Arıcılık ve Arı Ürünleri Sempozyumu’nda baldaki sahtecilikten yakınırken sarf etti. Uluslararası kodeks toplantılarında böyle anılıyormuşuz maalesef. Anlaşılan, baldaki sahtecilik sınırları çoktan aşmış. Zaten her tağşiş listesinde balları görmeye alıştık. Bu coğrafyada yaşayıp da yediği baldan ya da zeytinyağından şüphe etmeyen çok azdır. Çünkü her ikisinde de sahtecilik yaygındır ve sahtesi ancak analizle anlaşılır. Tüketicinin ise tek dayanağı denetimdir. Bir de varsa analiz raporu.

Aslında bal almadan önce üreticiden analiz raporu talep edilebilir. O rapordaki birkaç parametreye bakarak,

Yazının Devamı

Yeni yıl yeni çağ

27 Aralık 2020

Yerken, giyerken, kullanırken seçimlerimizin küresel ayak izini öncelikli olarak hesaba katmalıyızHer ne kadar tüm suçu takvime yükleyip 2020’yi günah keçisi ilan etsek de, aslında önemli dersler çıkarmamız gereken bir yılı geride bırakıyoruz. Bu yıl net olarak gördük ki; doğa artık insanoğlunun doyumsuz baskısını kaldıramıyor. Ekosisteme yapılan her bozucu müdahale er ya da geç yaşamı tehdit eden sonuçlar doğuruyor. Bu açıdan koronavirüs asla rastlantı değil! Vahşi yaşamın ticarete dönüştürülüp şehirlere indirilmesinin bedelini ödüyoruz tüm gezegen olarak. Dikkat ederseniz başta Çin olmak üzere birçok Asya ülkesi, ölümcül salgının ardından vahşi hayvan ticaretini ve tüketimini yasakladı. Oysaki bilim insanları, vahşi doğaya müdahalenin korkutucu sonuçlar doğuracağını yıllardır söylüyordu. Ama gezegendeki karar vericiler bu sese kulak tıkadı. Pangolin pulu kaçakçıları yeni yeni yakalanır oldu ama artık çok geç.

5 dünya yetmiyor

Şimdi geleceğe

Yazının Devamı

Yeteri kadar suyla yaşama rehberi

20 Aralık 2020

Her yanımız denizlerle çevrili de olsa maalesef su fakiriyiz. Tek su kaynağımız yağışlarla dolan baraj ve göller. Onlar da ya kurudu ya da kurumaya yüz tuttu. Yer altı rezervimiz çok azSusuzluk riski kapımıza dayandı. Tam da hijyenin hayati derecede önem taşıdığı salgın döneminde hem de… Kuraklık nedeniyle Ege ve Marmara başta olmak üzere birçok barajda su kalmadı. Çanakkale’de şebeke suyuyla halı ve araç yıkamak yasaklanırken, İzmir’deki barajın durumu Belediye Başkanı Tunç Soyer’in uykularını kaçıracak seviyeye ulaştı.

Aslında rakamlara baktığımızda hepimizin uykusu kaçabilir. Çünkü kişi başına düşen yıllık su miktarımız (1300 metreküp), “Su stresi” yaşadığımız anlamına geliyor. 1000 metreküpün altı ise “Su kıtlığı” demek. Çok değil 30 yıla kadar “Su kıtlığı” kategorisine gireceğimiz öngörülüyor. Bunun emarelerini yaşamaya başladık bile. Projeksiyonlara göre; bugün kişi başı günlük 216 litre suyumuz varken, 2050 yılında 150 litreden az suyla yaşamak zorunda

Yazının Devamı

Hangi peynir sağlıklı?

13 Aralık 2020

Son taklit ve tağşiş ürünler listesinde usulsüzlük saptanan her 10 üründen 2’sinin peynir, tereyağı ya da yoğurt olması, son derece dikkat çekici

Pandemi süreci, sağlıklı beslenmenin önemini perçinledi. Vitamin ve mineraller açısından zengin gıdalar tüketmenin, artık ilaçlar kadar etkili olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla alışverişlerde çok daha dikkatli olmamız gereken bir dönemdeyiz.

Bu hafta özellikle süt ürünlerine değinmek istiyorum. Zira süt ürünleri, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın taklit-tağşiş listesinde hatırı sayılır bir yer kaplıyor. Son listede usulsüzlük saptanan her 10 üründen 2’sinin peynir, tereyağı ya da yoğurt olması dikkat çekici. Listeye baktığımızda, en yaygın tağşişin, peynir ve tereyağına bitkisel yağ katılarak yapıldığını görüyoruz. Bu da, konjuge linoleik asit gibi özel bileşenleri barındıran süt yağının, peynir ve tereyağı yapılmadan önce sütten alındığını gösteriyor. Muhtemelen o yağı, tereyağı veya bir başka ürünle ayrıca satıyorlar.

Peynirde göz

Yazının Devamı

Evde tarım zamanı

6 Aralık 2020

Hazır evdeyken kendi gıdamı üreteyim deneyim olsun, diyenler için, “Ek Biç Ye İç”in genel koordinatörü Aycan Tüylüoğlu’nun dikkat çekici önerileri varKovid-19 vakalarındaki artış nedeniyle bir süre daha evlere kapanacağız. Bu süreçte, biraz soğuk da olsa balkon ve teraslar kış bahçesine dönüşebilir. “Hazır evdeyken, hem elim toprağa değsin hem de ufaktan kendi gıdamı üreteyim, deneyim olsun” diyenler için bu hafta sözü Ek Biç Ye İç’in genel koordinatörü Aycan Tüylüoğlu’na bırakalım.

Ek Biç Ye İç, İstanbul’un doğayla ilişkisini kaybetmesinden bunalan bir grup kentlinin, iç ve dış mekânlarda tarım tasarımı yapmak için kurduğu bir oluşum. Taksim’de ya da AVM çatılarında dahi sağlıklı ve sürdürülebilir yöntemlerle ekip biçmenin mümkün olduğunu gösterdiler. Tabii sadece göstermekle kalmayıp, bunu öğretiyorlar da. Ekipteki permakültür tasarımcıları, edindikleri bilgi ve deneyimlerini

Yazının Devamı

Kelebeklerin renkli dünyası kararmasın!

29 Kasım 2020

İnsanın hoyrat eli, kelebeklerin narin kanatlarına kadar uzanmış durumda; rengârenk kanatlar, kolyelere malzeme yapılıyor ve kelebeklerin yerini soracak kadar aymazlaşanlara karşı kelebek gözlemcileri, konum bile paylaşmıyorlar

İnsan hoyratlığının sınırı gerçekten yok! Eti, sütü, yünü, tüyü için hayvanları kafeslere kapattığımız yetmiyormuş gibi şimdi de kolye için kelebek avcılığı başlamış. Çünkü kelebeklerin eşsiz güzellikteki kanatlarından kolye yapıp satıyorlar. İnternette örnekleri mevcut. Ürün bilgisine de “Gerçek kelebek kanadından yapılmıştır” yazmışlar. Kelebek gözlemcilerini arayıp, kelebeklerin yerini soracak kadar aymazlaşanlar bile var. Endemik kelebekleriyle ünlü Van’da fotoğrafçılık yapan ve aynı zamanda kelebek gözlemcisi olan Muhammed Polater’in de başına gelmiş bu durum. Çektiği kelebek fotoğraflarını gören bazı kişiler, sosyal medyadan ulaşıp kelebeklerin yerini sormuşlar: “Açık açık kanatlarından takı yapacaklarını söylüyorlar. Elbette yer bilgisi vermiyorum.”

En

Yazının Devamı

Yaşlı geyiğe yasal mermi!

22 Kasım 2020

Kütahya’da öldürülen kızıl geyiğin “yasal av” sayılmasının ardında, sürüdeki yaşlı erkek kızıl geyiklerin popülasyondan çıkarılma hedefi yatıyor. Bolu İdare Mahkemesi kararında ise “nesli tükenme tehlikesi altındaki kızıl geyiklerin öldürülmesinin paraya çevrilmesi kamu düzenine aykırıdır” deniliyor

Kütahya’da avlanan kızıl geyiğin görüntüsü, bu haftanın en dramatik fotoğrafıydı. Gözleri açık, yerde cansız yatıyordu ve onu öldüren Güzelbağ’ın eski belediye başkanı Mehmet Kula, eserinin (!) önünde “zafer pozu” (!) vermişti.

Aslında öldürdüğü kızıl geyik, nesli tehlike altında olan hayvan türleri arasındaydı. Ama olsun, onun attığı kurşun yasaldı! İhaleye girmiş, bölgedeki kızıl geyiklerden birini öldürme hakkını satın almıştı ya! O yüzden hayvanın boynuzlarını tutarak poz vermekte beis görmedi. O fotoğrafı da gururla Facebook hesabından paylaştı. Ancak bir canı av uğruna sona erdirmenin haksız gururu çok da fazla taşınamazdı. Tepkiler

Yazının Devamı