Meğer İstanbul bu anı bekliyormuş

6 Mart 2016

Londra’dan transfer Japon restoranı Zuma’nın Ortaköy’deki nefis Boğaz manzaralı deniz üstü yerinden İstinye Park’a taşınacağını duyduğumuzda hepimiz aynı tepkiyi verdik: Ne gerek var? Zuma aynı dönemde İstanbul’da açılan aynı ligdeki Çin restoranı Hakkasan’ın Kanyon’da ayakta kalamamasından nasıl ders almaz? Geceleri giyinip kuşanıp bir AVM’ye kaç kişi yemeğe gider? Üstelik de gittiğiniz yer ayaküstü değil de bir kat merdiven ya da asansörle çıkılan ve sevilen Borsa Restaurant’ın eski yeriyse.
Doğuş Grubu’na ait D.ream, Zuma’nın yerine de Il Riccio’yu getirecek söylentileri başladı aynı zamanda, daha sonra Balıkçı Sait’in geleceği de söylendi. Ama henüz netleşmiş değil, resmi bir açıklama yapmaktan kaçınıyorlar. Zuma’yı Boğaz’da adımbaşı benzeri olan Sait için yerinden etmediklerini umalım. Bakarsınız, Zuma’nın uzun zamandır İstanbul’da mekan arayışında olan kardeş restoranı Coya, Peru mutfağıyla gelir.
Zuma’nın İstinye Park’taki yeni yerine bunları düşünerek gidiyorum. Hafta içi bir akşam, nasıl kötü bir hava; yağmur, çamur, trafik... Kimse olmaz derken o da ne? Sanki İstanbul bu anı bekliyormuş gibi. Her masada tanıdık isimler var. Zuma, Roka ve Coya’nın içinde olduğu Azumi

Yazının Devamı

İyi şeyler de oluyor!

5 Mart 2016

8 Mart Kadınlar Günü’ne bu yıl yılbaşı ya da Sevgililer Günü kadar ilgi var.
Kutlamaları, kampanyaları, indirimleri bir kenara bırakalım, bir taşla iki kuş vurabileceğimiz, hem ihtiyacı olanlara destek olabileceğimiz hem de iyi vakit geçirebileceğimiz 3 öneriyi sıralayalım.
- Ecza Dolabı ve Saz Heyeti: Eczacıbaşı Holding CEO’su Erdal Karamercan’ı ilk defa 7 yıl önce CEO Club’da izlemiştim, sahnede nasıl bir rockstar’a dönüştüğüne şaşırarak.
Şimdi ise Eczacıbaşı Topluluğu’nun farklı kuruluşlarında çalışan, yöneticisinden işe yeni başlayan uzman yardımcısına farklı alanlarda farklı kademelerde görev yapanlardan oluşan Ecza Dolabı adlı grupla konserler veriyor, 1960’lardan günümüze popüler rock şarkılarını seslendiriyor.
7 Mart Pazartesi akşamı Şişhane’de İKSV Salon’da gerçekleşecek konserin amacı, KAGİDER’in “Geleceğin Kadın Liderleri” projesine fon yaratmak.
Bu proje, genç kadınları iş hayatına hazırlıyor ve onların başarısını destekleyecek profesyonel iletişim ağları oluşturmalarına yardımcı oluyor.
Biletler Biletix’te ve Salon İKSV gişesinde.

Yazının Devamı

Dikkat, Snapchat’zede olabilirsiniz!

3 Mart 2016

Dün sabah evden çıktım, çok yakında oturan bir arkadaşıma gidiyorum.
Daha sokakta iki adım attım, bir sosyal medya kahramanına yakalandım.
Elindeki telefonu bana doğru tutup “İşte karşınızda Milliyet gazetesi yazarı Çağdaş Ertuna” diye anons geçti.
Belli ki canlı yayındayız.
Yüz binler izliyor olabilir.
Siz önemli biri olduğunuz için değil, başkalarının yapacak daha önemli bir şeyleri olmadığı için.
Bir yandan Snapchat’e saydırıyorum içimden, bir yandan şükrediyorum ev haliyle kendimi sokağa atmadığıma.

Yazının Devamı

Oscarlardan geriye kalanlar

1 Mart 2016

Oscar gecesi, Soho House’da Orhan Pamuk ve Masumiyet Müzesi’nin belgeseli ‘Anıların Masumiyeti’nin yönetmeni Grant Gee ile ‘!f İstanbul’ kapanış partisinde başladı. Gece yarısı yan binadaki sinema salonuna geçildi, biraz bakıp çıkarım diyenler de vardı, pijamalı gelip sabahlayanlar da...
Ceyda Düvenci ve Yekta Kopan’ın sunuculuğunu yaptığı Oscar öncesi yayın heyecanla izlendi.
Sonuç: Yeni kelimeler ve tanımlar eklendi hafızamıza.
Bkz. ‘Ölümcül look’, Türkçe yazıldığı gibi okunan Versace’yi ‘Versaj’ diye telaffuz etme vs...
Kırmızı halıda Whoopi Goldberg’in elindeki ahtapot mücevheri “Sevan Bıçakçı, İstanbullu bir tasarımcı” diye tanıtmasına rağmen ısrarla Sevan Bıçakçı imzalı olduğunu anlamayan moda uzmanları mı, yoksa Gary Busey’i Nick Nolte sanma, adını bir türlü doğru söyleyemedikleri Amerikalı Gwyneth Paltrow’u ısrarla İngiliz yapma çabası mı daha vahimdi?..
Evet, tecrübeyle sabit, canlı yayında herkes hata yapabilir, profesyonel değilseniz diliniz bile tutulabilir. Ama profesyonel sunuculuk yapıyorsanız, dersinizi daha iyi çalışmanız gerekiyor.
Bkz. Chris Rock’ın ödül törenindeki açılış konuşması.

Yazının Devamı

“İstanbul’da yoksanız dünya çapında değilsiniz”

28 Şubat 2016

Caviar House & Prunier artık Türkiye’de. Markanın patronu Peter G. Rebeiz ile gastronomiden müziğe bakın neler konuştuk...

Her şey 1950’de, İranlı bir işadamının Kopenhag’daki Lübnan Konsolosu George Rebeiz’den borç almasıyla başlıyor. Borcunu havyarla ödemesi sonucu Rebeiz, havyar ticareti yapmaya karar veriyor. Dünyanın en büyük havyar üreticisi ve distribütörünün hikayesi bir tesadüf eseri.

66 yıllık bir marka Caviar House. Yves Saint Laurent’ın partneri ve arkasındaki beyin Pierre Berge’nin teklifiyle, 144 yıllık Fransız havyar markası Prunier’ye ortak oluyor. Caviar House & Prunier’nin bir diğer markası da Rus Çarı Nikola’nın özel tekniğiyle tütsülenmiş somonlarıyla ünlü 44 yıllık İsviçre markası Balik.

Caviar House & Prunier’nin Türkiye’ye gelişi, Atatürk Havalimanı Dış Hatlar’da ilk “seafood bar”ının açılışı bu hafta Esma Sultan Yalısı’nda Metin Şen ve Nedim Keçeli ev sahipliğinde bir davetle kutlandı. Dünyanın en pahalı havyarı olarak bilinen Almas da altın kutusuyla bir mücevher gibi sergilendi burada. Almas inci gibi beyaz bir havyar çeşidi. Kilosu 35 bin doları buluyor. Bu havyara ismini veren de, ilk satışa çıkaran da, hatta havyarın gerçekten de kitabını

Yazının Devamı

Tanınmış isimlerden 5 yeni mekân

27 Şubat 2016

Kafe açmak bir dönem herkesin hayaliydi, zamanla bu hayal de değişti.
Kafe modası geçti, her telden çalan mönüler devri kapandı.
Şimdi hala revaçta olan işin mekân yaratma kısmı.
Ece Sükan ve Demet Müftüoğlu Eşeli gibi sergiler de, pop up etkinlikler de yapılabilen bir alan (Bkz. Pera 64) hayal edenler de var, İstanbul’un ilk modern meyhanesi Münferit ve Gaspar’ın yaratıcısı Ferit Sarper gibi köfte salonu (Bkz. Yasu Baba) açan da...

İşte farklı alanlarda tanınmış isimlerden son günlerde çok konuşulan 5 yeni mekân...

- Pera 64: Ece Sükan ve Demet Müftüoğlu Eşeli’nin Tepebaşı’nda Meşrutiyet Caddesi’nde yeni bir yer açacağı uzun zamandır kulaktan kulağa konuşuluyor, “Pera 64 çok yakında” başlıklı paylaşımlar sosyal medyada ışık hızıyla yayılıyordu.
Sonunda perşembe akşamı kaldırımlara taşan kalabalığıyla Pera 64 açıldı.

Yazının Devamı

Bu sergide kendi eserini kendin yaratıyorsun

25 Şubat 2016

Yüksek sesle dileğinizi söylüyorsunuz, anında gerçek oluyor.
Nasıl mı?
Karşınızda uçuşan kelebeklerin arasında önce yazılı olarak beliriyor.
Biraz sonra o yazı bir kelebeğe dönüşüyor ve kelebek gelip elinize konuyor, onu avucunuzun içine almak ya da uçması için özgür bırakmak tamamen size kalıyor.
Özgür bıraktığınız anda diğer kelebeklerin, başka dileklerin arasına karışıp gidiyor.
Dileğinizin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilemem ama anlık da olsa gözle görülür oluyor işte.
En çok sevilen işlerden biri bu Dilek Duvarı.

Yazının Devamı

Günün sürprizi: İbrahim Maalouf

23 Şubat 2016

Pazar sabahı erkenden Soho House’da bir odada toplanıyoruz, İbrahim Maalouf’un Babylon TV çekimi için.

İbrahim, soyadından da anlaşıldığı gibi Amin Maalouf’un yeğeni ama onu edebiyatla değil müziğiyle tanıyoruz.

Müzikolog ve gazeteci Rushdi Maalouf’un torunu.

4 supaplı trompeti icat eden trompet ustası Nassim Maalouf’un ve piyanist Nada Maalouf’un oğlu.

Beyrut kökeninden gelen yoğun bir Arap etkisi var müziğinde.

“Caz mı, caz-funk mı, klasik mi, elektro mu, modern rock mı?” sorusuna kendisi de “Bilmiyorum” cevabını veriyor.

Müthiş bir trompetçi, 4 supaplı trompeti klarnet gibi çalıyor.

Zaten trompetteki dördüncü supap, bizim kulağımızın alışık olduğu ve müziğimizin motiflerini oluşturan çeyrek tonların çalınmasını sağlıyor.

Yazının Devamı