Oscar gecesi, Soho House’da Orhan Pamuk ve Masumiyet Müzesi’nin belgeseli ‘Anıların Masumiyeti’nin yönetmeni Grant Gee ile ‘!f İstanbul’ kapanış partisinde başladı. Gece yarısı yan binadaki sinema salonuna geçildi, biraz bakıp çıkarım diyenler de vardı, pijamalı gelip sabahlayanlar da...
Ceyda Düvenci ve Yekta Kopan’ın sunuculuğunu yaptığı Oscar öncesi yayın heyecanla izlendi.
Sonuç: Yeni kelimeler ve tanımlar eklendi hafızamıza.
Bkz. ‘Ölümcül look’, Türkçe yazıldığı gibi okunan Versace’yi ‘Versaj’ diye telaffuz etme vs...
Kırmızı halıda Whoopi Goldberg’in elindeki ahtapot mücevheri “Sevan Bıçakçı, İstanbullu bir tasarımcı” diye tanıtmasına rağmen ısrarla Sevan Bıçakçı imzalı olduğunu anlamayan moda uzmanları mı, yoksa Gary Busey’i Nick Nolte sanma, adını bir türlü doğru söyleyemedikleri Amerikalı Gwyneth Paltrow’u ısrarla İngiliz yapma çabası mı daha vahimdi?..
Evet, tecrübeyle sabit, canlı yayında herkes hata yapabilir, profesyonel değilseniz diliniz bile tutulabilir. Ama profesyonel sunuculuk yapıyorsanız, dersinizi daha iyi çalışmanız gerekiyor.
Bkz. Chris Rock’ın ödül törenindeki açılış konuşması.
Aynı konuşma içinde eleştiriye ne kadar tahammülleri olduğunu da gördük, eleştirileri yersiz bulup bunu dile getirebildiklerini de...
Oscarlarda siyahilere yeterince yer verilmediği söylentilerine bir siyahi, “Eskiden protesto edeceğimiz daha önemli şeyler vardı” deyip iğneyi kendi ırkına batırabildi ve bunun için yerden yere vurulmadı, ‘Beyaz-Siyah’ damgası yemedi.
Toplumsal konular...
Oscarlar bu yıl en az sinema kadar toplumsal konulara da duyarlıydı.
Irkçılık, azınlık hakları derken en iyi şarkı ödülünü alan Sam Smith ödülünü eşcinsellere adadı.
6 kez aday gösterildikten sonra sonunda bu yıl En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını kazanan ve hepimizin kendimiz kazanmış kadar sevinmesine neden olan Leonardo DiCaprio küresel ısınmaya dikkat çekti.
Asıl öne çıkan konu ise cinsel taciz oldu. Lady Gaga, cinsel tacize uğrayanlarla birlikte sahneye çıktı ve ‘Till it happens to you’ (‘Başına gelmedikçe bilemezsin’) şarkısını söyledi.
2016 Oscarlarının en etkileyici anı tam da buydu işte.
En iyi film Oscar’ını ise Katolik Kilisesi rahipleri tarafından tacize uğrayan küçük erkek çocukların haberini yapan Boston Globe’un gerçek hikâyesini anlatan ‘Spotlight’ filminin alması da hem cinsel tacize hem de bağımsız gazeteciliğe dikkat çekmek bakımından önemliydi.
‘Spotlight’ seyircilerin gazeteciliğe duyduğu inancı tazeledi, gazetecilerin mesleğe olan inancını da...
Uzun zamandır ilk defa Oscarlardan geriye kalan kırmızı halıdaki kıyafetler değil, toplumsal konular oldu.
Derin V dekoltelerine, kuyruklu tuvaletlere, her türlü ışıltı ve süse rağmen...
Bir de Deniz Gamze Ergüven’in Mustang’i Yabancı Dilde En İyi Film ödülünü alsaydı, tam süper olacaktı!