"Kalbi olanlar bir adım öne çıksın. Nefes alanlar, rüya görenler, hata yapanlar, pişman olanlar, yarası olanlar, kafası karışanlar...”
Böyle vurucu başlıyor bağımsız filmler festivali !f İstanbul’un tanıtım filmi. Tek bir mesaj var: “!f İstanbul birleştiriyor”.
!f İstanbul bu yıl 15. yılını kutluyor ve bu kutlamanın da hakkını hem tanıtımıyla hem de içeriğiyle sonuna kadar veriyor.
En başından beri diğer film festivallerinden daha farklı, daha sarsıcı, daha
çarpıcı filmleri getiriyor bize.
Bu yıl da 40 ülkeden, 112 heyecan
verici film var programda.
İşte tamamen kişisel seçimlerim...
İstanbul’da her şey gibi sosyal hayatın dinamikleri de hızlı değişiyor. Şimdi Karaköy ve Topağacı’ndan sonra yeni mekanlarıyla Arnavutköy yükselişte
Kısa bir süre önceye kadar Arnavutköy’de yeme-içme ve sosyalleşme balıkçılarla sınırlıydı. Adem Baba’dan Fishmekan’a, Atlas’tan Eftalya’ya, Sur Balık’tan Zıpkın’a, Arnavutköy Balıkçısı’na kadar seçenek çoktu. Şimdi ise Arnavutköy, yeni mekanlarıyla Bebek ve Karaköy’e bir alternatif olarak karşımıza çıkıyor.
Değişim Any ile başladı
Kabul etmek lazım, değişim Any ile başladı. Evet, daha önce de Arnavutköy’de iyi mekanlar açıldı. Örneğin, Adem Baba’nın tam karşısında, Villa Denise otelinin girişinde yer alan Petit Bistro rahat bir mahalle mekanıydı, hangar gibi restoranlardan, gösteriş meraklılarından uzakta olmak isteyenlere hitap ediyordu. Ama yemekleri birçok seçenekten iyi olmasına rağmen tutmadı. Villa Denise otelinin girişinde daha önce denenmiş ve başarılı olmamış birçok mekan gibi uzun ömürlü olamadı. Çünkü o zaman daha Arnavutköy, İstanbul sosyal hayatı güzergahları arasına girmemişti.
Sex and The City’de Carrie Bradshaw “Paralarımı görebileceğim şekilde biriktirmeyi severim, gardırobumda asılı halde” dediğinde aslında finans ve yatırım konusunda ne kadar vizyon sahibi olduğunu bilmiyorduk.
Amerikan Vogue dergisinde okuduğum Scarlett Conlon imzalı ‘Birkin çanta: Altından daha iyi’ başlıklı yazıyla aydınlandım:
Yapılan araştırmalara göre, Hermes Birkin çantaların değeri son 35 yılda yüzde 500 artmış, hiçbir zaman düşmemiş.
Diğer yatırım araçlarında iniş çıkışlar olduğu malum.
Bkz. Güngör Uras’ın “Dolar bu... Çıkar, iner, yarın ne olur belli değil” başlıklı dünkü yazısı.
Ultra-lüks sektörü, lüks sektöründen farklı, ne resesyondan ne ekonomik krizlerden etkileniyor.
Bu durumda artık gönül rahatlığıyla çantalara yatırım yapabilirsiniz diyor Vogue.
"Kovulmak, başıma gelen en iyi şeylerden biri oldu.
Kovulmasaydım kendi teknoloji şirketimi kuramayacaktım, New York Belediye Başkanlığı’na aday olamayacaktım, kendimi hayırseverliğe adayamayacaktım, bu mezuniyet konuşması için buraya davet edilmeyecektim.
Üniversiteden mezun olduğunuz gün, bütün kariyerinizi planlayamazsınız; kariyeriniz dümdüz ilerlemez, böyle olacağını düşünürseniz hayal kırıklığına uğrarsınız.”
33 milyar dolarlık servetiyle dünyanın 16’ncı en zengini olan New York eski Belediye Başkanı Michael Bloomberg’ün Haziran 2014’te Koç Üniversitesi’nde fahri doktora alırken yaptığı konuşmadan bir alıntı.
Şimdi ise Bloomberg’ün “Başıma gelen en iyi şey” dediği kovulması sayesinde ABD seçimlerinde bir ilk yaşanacak.
İlk defa Demokrat ya da Cumhuriyetçi partilerin adaylarının yanı sıra ciddi bir bağımsız aday olacak.
Peki ama nasıl?
Demokrat Parti’den Hillary Clinton’ın başkan adayı olması durumunda kadın olması dezavantaj olarak görülüyor, çünkü ABD tarihinde kadın başkan yok.
Ülkesi tarafından defalarca cezalandırıldı, hücrelere kapatıldı, hiç anlam verilemeyen bir vergi cezasına çaptırıldı, vergi cezasını ödeyebilmek için bağış toplamak durumunda kaldı, pasaportuna el konuldu, yıllarca ailesini göremedi, Twitter’da düşündüklerini yazdı, ülkesinde Twitter tamamen yasaklandı...
Hayır, bir işadamından ya da siyasetçiden bahsetmiyoruz.
Çinli sanatçı, aktivist Ai Weiwei’in başına gelenlerden sadece birkaçı bu...
2008 Pekin Olimpiyatları için inşa edilen Kuş Yuvası adlı olimpiyat stadına danışmanlık yaparken insan hakları ihlallerine yakından şahit
oluyor ve bu konuda eleştiriler yapmaya başladığı andan itibaren hayatı değişiyor.
Belki de bu yüzden pasaportunu geri aldığında aileden biriymiş kadar seviniyor çağdaş sanat takipçileri.
Suriyeli mültecilere dikkat çekmek için Anish Kapoor ile birlikte ellerinde battaniyelerle Londra’nın bir ucundan diğer ucuna yürüyüş yaptıklarında dakikası dakikasına takip ediliyor.
Eskiden sadece vasat büfelerden ibaret sanılan mutfağımız artık önemli şeflerin ve restorancıların girişimleriyle yurt dışında da havalı restoranlarda kendini gösteriyor. İşte Londra’dan Dubai ve Melbourne’e son gelişmeler...
Londra’da Japon’dan Peru’ya her mutfak keşfedildi, artık yeni heyecan aramaya başladılar ve sıra Türk mutfağına geldi. Şimdi sadece Türkler değil, İngilizler de Türk restoranı açıyor.”
Bunu ben söylemiyorum, İstanbul Doors Group’un kurucularından Levent Büyükuğur söylüyor. İstanbul Doors Group; Da Mario, Kitchenette, Vogue, Anjelique gibi birçok markayı yarattı. İngiltere’nin Michelin yıldızlı şefi Tom Aikens’ın kendi adını taşıyan restoranını ve Tom’s Kitchen adlı kafelerini satın aldı. Londra asıllı Uzakdoğu zinciri Zuma’yı Türkiye’ye getirdi. Sonra da ortaklar, Doğuş Grubu’nun yeme-içme-eğlence şirketi D.ream’e şirketlerinin yüzde 74.25’ini sattı. Anlaşmaları gereği bir süre Türkiye’de yeni mekan açamadıkları için Londra’da yatırımcılarla Good Food Society adlı yeni bir şirket kurup ilk restoranlarını şarap ve zeytinyağlarıyla ünlü İtalyan aile Frescobaldi ile birlikte Mayfair’de açtılar.
Birkaç yıl önce Demet Sabancı Çetindoğan ve Çiğdem Simavi ile birlikte Şanlıurfa’ya gitmiştik, Ortak Nesiller Entegrasyonu (ONE) Derneği’nin ilk projesi olan Göbeklitepe’yi ziyaret etmek için.
Dünyanın en eski tapınağı Göbeklitepe’den sonra o zaman henüz açılmamış olan Şanlıurfa Mozaik Müzesi’ni de gezmiştik.
Dünyanın en büyük mozaik müzesi olan Gaziantep’teki Zeugma’dan sonra bir mozaik müzesinden kolay kolay etkilenmeyeceğimi düşünmüştüm ama yanılmışım.
Müze hem mimarisiyle, hem mozaikleriyle, hem de hemen yanında yer alan yeni arkeoloji müzesiyle hepimizi şaşırtmayı başardı.
Böylece ONE Derneği’nin gündemine girdi.
ONE Derneği neler yapıyor?
ONE’ın amacı kültürel değerlerimize ve zenginliklerimize sahip çıkmak.
Türkiye’nin kültür, turizm ve tanıtım stratejileri konusunda çalışmalar yaparak Türkiye’nin bir marka olarak bilinirliğini artırmak.
Orhan Pamuk’tan önce Somerset House’ta yerimizi alıyoruz.
Pamuk’u beklerken Somerset House Direktörü Jonathan Reekie ile Masumiyet Müzesi sergisi fikrinin nasıl doğduğunu konuşuyoruz.
Filmden etkilendiklerini ve aynı filmdeki gibi roman ve müzeyle ilgili, ama farklı bir sergi yapmak için Pamuk’la temasa geçtiklerini anlatıyor.
“Şimdiye kadar müzeyi başka şehirlere taşımak için çok teklif almış ama çekimser kalmış, kendisini ikna etmek kolay olmadı” diyor Reekie.
İkna etmek için defalarca İstanbul’a gelip gitmişler.
Nedeni basit, Orhan Pamuk kitapları İngiltere’de de çok satıyor, her kitapçıda başköşede.
Sergi başka şehirlere de gidecek
Pamuk’un ikna olmasında en önemli neden ise, bundan sonra da dünyayı gezebilecek bir sergi yaratılması, 13 vitrin ile.