Şehrin son zamanlarda en çok konuşulan mekanları için Harbiye’den Yeşilköy’e, Karaköy’den Etiler’e, Tepebaşı’ndan İstinye’ye uzanıyoruz. Bu isimleri daha çok duyacaksınız
Flamme, Harbiye: Klein’ın popülaritesi devam ediyor, önünde hâlâ kuyruklar oluyor. VIP bölümü, VIP’nin de VIP’si derken şimdi bir de Flamme adlı bir kardeş mekanı daha oldu. Flamme, Klein’ın ruhuna uygun. Kokteylleri, DJ’leri, vintage dekoru, siyah kuyruklu piyanosu ve biraz daha seçili kitlesiyle dikkat çekiyor. Şimdilik sadece çarşamba geceleri açık. Çok yakında hafta sonu da açık olursa şaşırmamak lazım.
- Andrea, Karaköy: Karaköy’ün son bir haftadır adından en çok söz ettiren mekanı. Mumhane Caddesi’nde, tarihi Aya Andrea Kilisesi’nin misafirhanesinde yer alıyor. Dışarıdan bakınca sıradan bir kafe gibi görünse de içeri girince değişik dekorlu odalarıyla hemen tavlıyor. Farklı odaları kapatıp özel organizasyonlar yapmak da mümkün. Yemeklerden memnun kalanlar da var, şikayet edenler de... Karaköy’de yeni mekan arayanların radarına çoktan girmiş durumda.
- Zuma, İstinye Park: Şehrin Londra’dan transfer ilk Japon restoranı Zuma sadece yemekleriyle değil, Ortaköy’deki konumuyla da dikkat çekiyordu. Hatta aynı
“Sanatla birlikte ve sanat aracılığıyla yas tutuyor, hatırlıyor, kınıyor, iyileşmeye çalışıyoruz ve kendimizi bu mekânda beraber yaşamış birçok topluluğun neşe ve canlılık olasılıklarına adıyor, formdan yeşeren yaşama sıçrıyoruz.”
Eylülde gerçekleşen 14. İstanbul Bienali’nin arkasındaki isim Carolyn Christov-Bakargiev bu açıklamayı yapmak durumunda kalmıştı.
İşte bugün benim de size sanatla iyileşmek için önerilerim var.
- Son zamanlarda beni en çok mutlu eden şey: Bağımsız Film Festivali !f İstanbul. Festival, seçtiği filmler kadar City’s’den Kanyon’a, hatta Budak/CKM’ye, Beyoğlu’nun dışına taşmasıyla da sevindiriyor. Malum, Emek’ten sonra festivallerin gerçekleştiği sinemalar iyi durumda değil.
Filmler ve sinema salonları kadar önemli bir artısı da izleyiciyi bir araya getirdiği isimler. ‘Mapplethorpe: Fotoğrafa Bak’ı izlerken yanımda yönetmen Fenton Bailey vardı. Etkilendiğiniz bir filmi yönetmeniyle birlikte izlemek ve istediğiniz soruyu sorabilmek büyük bir lüks.
True Blood’ın yıldızı Alexander Skarsgard İstanbul’da
Cumartesi günü Kanyon’da İngiliz yönetmen Grant Gee’nin Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi’ni ve İstanbul’u anlatan filmi ‘Anıların Masumiyeti’
Son zamanlarda izlediğim ve en çok güldüğüm film: Coen Kardeşler’in ‘Hail, Caesar! / ‘Yüce Sezar!’ı.
1950’lerin Hollywood’unu anlatıyor, hem dönemi hem de film dünyasını ve magazin basınını ti’ye alıyor.
Sadece filmcileri değil, komünizmden dinlere farklı alanları ince esprilerle eleştiriyor.
‘Pek Yakında’ gibi
Yavuz Turgul’un ‘Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni’ni ve Cem Yılmaz’ın ‘Pek Yakında’sını hatırlatan detaylar var filmde.
‘Pek Yakında’ nasıl eski Yeşilçam melodramlarından ucuz fantastik bilim kurgulara, seks filmlerinden Cem Yılmaz filmlerine kadar Türk sinemasının birçok farklı dönemine gönderme yapıyorsa, ‘Yüce Sezar!’ da Hollywood’un bir dönemine damga vuran farklı tarzda filmlere gönderme yapıyor. Bunu yaparken de bazı sahnelerde kahkahalarla güldürüyor, bazı sahnelerde de geçmişe duyulan özlem öne çıkıyor.
Palm Beach, ABD’nin en zengin şehirlerinden. Standard Oil’ın kurucusu Henry Morrison Flagler tarafından bir tatil adası olarak planlanmış.
O zamanlar iki otel varmış burada, Royal Poincina ve The Breakers.
Bu lüks otellerde çalışacak personel için de bir şehir kurulmuş, oraya da West Palm Beach denilmiş.
Palm Beach de, West Palm Beach de kısa zamanda popüler olmuş. John Lennon’dan Kennedy ailesine, Michael Jackson’dan Donald Trump’a, Vera Wang’den Bernard Madoff’a birçok isim zamanında buradaki evlerinde yaşamış.
Palm Beach sakinlerinin gelir düzeyi kadar yaş ortalaması da yüksek ama bizdekinin aksine kimse siyah giymiyor, herkes pembeler, çiçekler içinde.
Bizim Abdi İpekçi Caddesi gibi olan Worth Avenue’da mağazaların vitrinlerine baktığınızda görüyorsunuz, burada moda farklı.
Hava 20 derece, Palm Beach’li kadınlara göre tam kürk havası. Onların kışı tabii, 20 dereceye alışık değiller, belli ki kürkleri gezmeye çıkarmak için tek fırsatları ve bütün dünyanın aksine burada kürk hâlâ moda.
Paris Antika Bienali’ni andırıyor
Günün anlam ve önemine uygun bir liste yapıyoruz. Sevgililer Günü’nü romantik bir yemekle ya da pazar brunch’ıyla kutlamak veya sadece şehrin popüler yeme-içme mekanlarına gitmek isteyenlere tavsiye edilir
Sevgililer Günü de aynı yılbaşı gibi oldu. Bu “özel gün”de yılın geri kalan her gününde yapabileceğiniz bir programa kırmızı güller ve kalpler ekleniyor. Bazen üstünüze üstünüze geliyor, bazen de kutlama havasına girmek iyi geliyor. Tamamen ilişki durumuna ve ruhsal duruma göre değişiyor.
Bundan beş-altı yıl önce birçok mekan Sevgililer Günü vurgunu yapmaya çalıştı. Alakart menülere minimum ödeme limiti getirerek ve önceden ödeme isteyerek romantik bir yemeğin romantizmini en baştan öldürdü. Sadece rezervasyon yapmayı bile banka kredisi almaktan daha zorlaştırdı. Ama sonrasında beklenen ve tabii istenen ilgi görülmeyince Sevgililer Günü programları da daha sakinleşti.
Bazı mekanlar, örneğin Sunset’in barı After Sunset, bir gün yetmez diyerek bütün hafta sonunu Sevgililer Günü partilerine ayırdı. Cuma Memo Garan, cumartesi Mert Levent çaldı, bu akşam ise Tarık Koray çalıyor. Brunch’ı ile sevilen mekanlara ise Sevgililer Günü’nün bu yıl pazar gününe denk gelmesi iyi oldu. Bakınız
Türkiye’den çıkıp uluslararası marka olmuş az sayıda kişiden biri: Sevan Bıçakçı.
Sadece bir mücevher ustası değil, günümüzün değerli sanatçılarından.
Assouline yayınevi kitabını bile yazdı. Üstelik dünya çapında marka olduğunu iddia eden birçok ismin aksine son derece tevazu sahibi, sessiz ve sakin ilerlemeyi tercih ediyor.
Ortak Nesiller Entegrasyonu (ONE) Derneği, İsviçre’nin kayak merkezi Gstaad’da önceki gece Türkiye’nin mozaiklerini tanıttı, Sevan Bıçakçı Mozaik Yolu koleksiyonuyla.
Daha doğru bir seçim olamazdı. Biliyorsunuz, ONE Derneği, İlber Ortaylı’nın fikriyle yola çıkıp Antep’ten Maraş’a, Urfa’dan Antakya’ya uzanan Mozaik Yolu projesini dünyaya tanıtmaya çalışıyor.
Gstaad Palace Hotel’de düzenlenen gecenin çok ilgi görmesinin önemli bir nedeni de Sevan Bıçakçı’nın mikro mozaik ayrıntılı yüzüklerinin de birer sanat eseri olması.
Mehmet Günsür ile İtalyan Vogue’da
İtalyan Vogue L’uomo dergisinde bu ay yayımlanan Mehmet Günsür’ün fotoğraflarında Türk markaları olan Les Benjamin ve Ümit Benan’ın yanı sıra asıl dikkat çeken de Sevan Bıçakçı yüzükler ve hançer kolye oluyor.
ABD’de Super Bowl öncesi yayınlanan THY reklamlarının etkisi hâlâ devam ediyor.
Reklamlar maç sırasında değil, maç başlıyor programı sırasında arka arkaya gösterildi, Türk izleyicileri ve tabii Batman ve Superman fanlarını mest etti.
70 saniyelik film, THY’nin dünyada en çok noktaya uçan havayolu olduğu bilgisiyle başlıyor.
Artık Batman’in şehri Gotham City’ye de uçuyoruz diye devam ediyor.
Gotham’lı versiyonda Bruce Wayne karakteriyle Ben Affleck, Metropolis’li de ise Superman’in antikahramanı Lex Luthor’ı canlandıran Jessie Eisenberg oynuyor.
Filmleri izledikçe THY’nin vizyonu ve bu kadar büyük bütçeli bir tanıtım yapmasıyla gururlanmamak elde değil.
"Kalbi olanlar bir adım öne çıksın. Nefes alanlar, rüya görenler, hata yapanlar, pişman olanlar, yarası olanlar, kafası karışanlar...”
Böyle vurucu başlıyor bağımsız filmler festivali !f İstanbul’un tanıtım filmi. Tek bir mesaj var: “!f İstanbul birleştiriyor”.
!f İstanbul bu yıl 15. yılını kutluyor ve bu kutlamanın da hakkını hem tanıtımıyla hem de içeriğiyle sonuna kadar veriyor.
En başından beri diğer film festivallerinden daha farklı, daha sarsıcı, daha
çarpıcı filmleri getiriyor bize.
Bu yıl da 40 ülkeden, 112 heyecan
verici film var programda.
İşte tamamen kişisel seçimlerim...