Anadolu ve biz

21 Mayıs 2017

Bütünsel olarak Anadolu’nun coğrafi güzelliklerini, mimari çeşitliliğini, sosyokültürel katmanlarını, folklorik renklerini, tasavvufi derinliğini anlamaya çalışmak her Anadolulunun önceliği olmalıdır.

Anadoluluların ivedilikle biz demeyi öğrenmesi gerekmektedir. Bir şeyi layıkıyla bilmeyen her şeyi kendisine yabancı görür ve ötekileştirir, reddeder. Toplumsal çatışmaların kökeninde bu sorun yatmakla birlikte toplumlar bu temel sorunu çözmedikleri sürece de kişiliksiz kişiliklerle donanmış bir güruh meydana gelir. Bu tip kişilikler ile çağdaş değerlerle donanmış kişiler arasında çatışma kaçınılmaz olur. Kadim Anadolu kültür tarihini ve coğrafi güzelliklerini tanıma aşkı ve tanıtma mecburiyetinde olduğumuzdan dolayı bir kez daha Anadolu’dan merhaba.

Hektor ve Deli Dumrul

Anadolu deyince aklıma dört mevsim gelir; yarısı yeşil ve mavi yarısı sarı ve yeşil. Anadolu deyince aklıma mimari gelir; yarısı Ayasofya yarısı Selimiye. Anadolu deyince aklıma çınar ve selvi gelir; yarısı serin diğer yarısı da serin. Anadolu deyince aklıma Mezopotamya gelir; yarısı Dicle yarısı Fırat. Anadolu deyince aklıma Halikarnas Balıkçısı gelir; yarısı Ege yarısı Akdeniz. Anadolu deyince aklıma sema ve semah

Yazının Devamı

Anadolu deniz gibidir

14 Mayıs 2017

İnsanoğlu yaşadığı coğrafyanın kültürel derinliğiyle ne denli bağ kurarak derinleşirse buna bağlı olarak inançsal anlamda yükselir ve tüm bu çalışmalarının sonucunda da her şeyi bir şeye indirgeyerek herkesi şefkat, merhamet, tevazu ve saygıyla sarıp sarmalar. Bilgenin “Biliyorum” diyen değil, “Arıyorum” diyen olduğu hatırlandığında Anadolu, arayanlar için deniz gibidir. Bu denizde her gün bir başka noktada dalanlar ise dalgıçtır.

Sanat tarihi, arkeoloji, mitoloji, edebiyat, tarih, felsefe, bilim, dinler ve inançlar, sembolizmle tanımlanan tüm bu çalışma alanları dalgıç olarak isimlendirilen Anadolu bilgesi için birer dalma noktasıdır. Dünyanın diğer bölgeleriyle mukayese edildiğinde hiçbir bilge dalgıç Anadolu’da olduğu kadar ne daha derinlere inebilir ne de bu denli çok dalma noktası bulabilir.

Kültürel derinlik

Lakin ne derinlik ne de dalma noktalarının niteliği kendi başına önemli değildir. Önemli olan; tüm bu alanlar arasında bağ ve ilişki kurmaktır ki bu başarıldığında bilge özgürleşmiş olarak yükselmeye başlar. Bu çalışmayı gerçekleştirmiş ve akabinde daha da derinleştirme çabası içerisinde olan bir bilge için ırksal bir faşizan tutum söz konusu olamayacağı gibi inançsal bir

Yazının Devamı

Karadeniz’den merhaba

7 Mayıs 2017

Anadolu’nun kuzeyindeki “misafir seven deniz bölgesi”nin kültürel mirasından Anadolu’ya merhaba... Toprağın kokusu doğudan gelir, ateş batıda yükselir, su kuzeyden yola çıkar güneye doğru. Anadolu’nun kuzey bölgesi, coğrafyacı Strabon tarafından ikiye ayrılmıştır: Paflagonya (Batı Karadeniz) ve Pontus (Doğu Karadeniz).

Binlerce yıl önce bir göl vasfında olan şimdiki Karadeniz; İstanbul Boğazı’nın açılması sonucu Ege’nin tuzlu sularıyla dolarak bir deniz halini almıştır. Normal deniz seviyesinden 120 metre kadar aşağıdayken Çanakkale ve akabinde İstanbul Boğazı’ndan akarak dolan ve deniz seviyesine ulaşan Karadeniz, günümüzde Marmara Denizi’nden 40 santim kadar yüksektedir. Bu yüksekliği muhafaza eden en önemli faktör Karadeniz Bölgesi’nin çok fazla yağmur almasıyla birlikte Don, Dinyeper, Tuna, Kızılırmak, Yeşilırmak ve Çoruh gibi birçok nehirle sürekli beslenmiş olmasıdır.

Önemli merkezler

Karadeniz, önemli sivil, dini ve askeri anıtsal mimari eserlere sahiptir. Ayrıca mitolojik karakterler başta olmak üzere birçok tarihi kişiliğin de yurdudur. Mitolojik kahraman Orfeus’un izi Of ve Çaykara yöresinde karşımıza çıkarken savaşçı kadınlar olan Amazonlar’ın anayurdunun Samsun

Yazının Devamı

İlklerin vatanı

30 Nisan 2017

Anadolu, medeniyetlerin anayurdu olduğunu her köşesinde buram buram hissettirir. Kadim topluluklara siyasi, dini ve ticari yurtluk yapmış olması sebebiyle birçok ilkin de kaynağı olmuştur.

Neolitik Çağ’dan (M.Ö. 8500-6500) başlayarak Osmanlı dönemine kadar insanoğlunun kültür tarihine katkıları oldukça önemlidir. Cennet bahçesi olarak tarif edilen Güneydoğu Anadolu’nun Çayönü höyüğünde koç, koyun ve keçi ilk kez evcilleştirilmiştir. Özellikle koç motifi çok tanrılı ve tek tanrılı dinlerde önemli bir figür olma özelliğini sürdürmekle birlikte Anadolu sembol dilinin halen önemli bir temsilcisidir. Antik çağda gezginlerin ve tüccarların tanrısı konumundaki Hermes’le birlikte gösterilir.

Kız yerine koç

Bunun sebebi bir mitolojik anlatıda karşımıza çıkar. Şöyle ki: “Kızını tanrılara kurban etmek isteyen bir yöneticiye kanatlı şapkası ve papuçları ile uçarak gökyüzünden gelen Hermes, beraberinde getirdiği koçu vererek kızın kurban edilmesini önler.”

Kız yerine koçun kurban edilmesi tek tanrılı dinlerde İbrahim Peygamber’in oğlu İsmail’in yerine gökten indirilen koç anlatısını hatırlatır. Öte yandan Iason önderliğindeki Argos gemisi tayfasının maceralarla dolu seyahatlerinin amacının altın

Yazının Devamı

Tokat’a merhaba

23 Nisan 2017

Güneşin bahçesi Anadolu’nun beyaz zambaklar şehri Tokat’a merhaba... Evliya Çelebi’nin ifadesiyle “alimler ve şairler” diyarı Tokat’a uzun yıllardan sonra yeniden gittim, gördüm ve tanıdım.

Değerli dostlar; gezmekle tanımak arasındaki önemli farkı zaman kavramı belirler. Zaman ayıranlar gittikleri şehirleri gezerler; lakin herhangi bir şehri tanımak için o şehirde yaşamak gereklidir. Sosyokültürel yapısını gözlemlemek, kültürel miras örneklerini yapısal, anlamsal ve işlevsel olarak tanımak için şehrin kimliğini
hissetmek gereklidir.

Bir kültür çınarı

Bu kadim coğrafyayı gönülden gönüllere giden yolcuların yurdu olarak bildiğimizden ve bellediğimizden dolayı hiç kimseyle tanışamayız. Aşk ehli olanlar kendilerini tanıştıramazlar; karşısındakilerin anlamalarını beklerler. Zira içinde ben olmadan hiç kimse kendisini tanıştıramaz. Âşıklar ben demekten utandıklarından dolayı tanışamazlar, buluşurlar.

Tokat’ta geçirdiğim günler içerisinde başta Vali Cevdet Can’a şükranlarımı sunarım. Bilgi yolunda hiçbir şey bilmediğini bilerek bilgi toplayan bilgeler olarak vali makamında bir beyle buluştum. Zira bilginin, cömertliğin, tevazunun yolunda küçülerek yol alanları her bey anlayamaz.

Yazının Devamı

Merhaba aşk

16 Nisan 2017

İnsanoğlunun bilimsel sorulara verdiği bilim dışı karşılıklar evresi olarak adlandırılan mitoloji inanç dairesinin mitos (hayal ürünü sözler) bölümünde aşk önemli bir yere sahiptir. Mitoloji dünyasında aşk denince akla Afrodit ve oğlu Eros gelir. Titan Kronos, babası Uranus’un üreme organlarını keserek öldürür. Uranus’un akan kan damlalarının Kıbrıs kıyılarında oluşturduğu köpükten ise Afrodit doğar.

Afrodit’in kocası çirkin ve topal tanrı Hefaistos’tur ama Afrodit ona sadık değildir. Poseidon ile birlikteliğinden Rodos (Rodos Adası ismini buradan alır), Zeus ile kaçamağından Lapsekili bereket tanrısı olan Piriebos, gezgin tanrı Hermes ile beraberliğinden de Hermofrodit dünyaya gelir.

Ünlü heykelin öyküsü

Afrodit Ay’la ilintilidir. Sin, Ay tanrıçasının arkaik izleğidir. Ay’ın yeni, yarım ve dolunay durumları dişi figürün bakire, kadın ve yaşlılık safhalarını ima eder. Öte yandan doğrulanmışı olasıdan ayırt etme çabasına girdiğimizde hilal bakireyi, dolunay hamileyi, yarımay ise hamilelik sonrası görünümünde olan kadını işaret eder. Kadın gökyüzünde bakire olan Selene, denizlerde Afrodit ve gece karanlığında Heketa olarak kişileştirilir.

Aşk ve güzellik tanrıçası heykel sanatında

Yazının Devamı

Kilitler ve anahtarlar

9 Nisan 2017

İnsanoğlu can, beden ve ruhtan ibarettir. Beden meşrebi gereği kişiyi kişiye benlik üzerinden bağlar ve adeta kilitler; ruh ise gelmiş olduğu yaradansal ana vatanından haberdar olduğundan dolayı sürekli bedeni özgürleştirmeye çalışır; tıpkı anahtar gibi. Nefs adı verilen bedenle aşk adı verilen ruh arasındaki bu kadim mücadelede şayet aşk galip gelirse can denen mekan bostan gibi yeşerir; aksi gerçekleşirse de can sıkılır ve sürekli şikayet eder.

Marifet ehli olan âşıkların işi; kendilerini benliklerinden dolayı kilitlemişlerin kilitlerini bir anahtar gibi açmaktır. Şayet bir insan sosyokültürel yaşantısında bencil, cimri, hoşgörüsüz, kibirli, faşizan bir etnik milliyetçilik, saygıdan yoksun, çevreye duyarsız, şefkat ve merhametsiz görüntü içerisinde ise bu insanın bedeni hapishanedir ve kalbi de koca bir kilitle kendisi tarafından kilitlenmiştir. Bu gibi insanlar zamandan haberdar olmadıklarından dolayı da sıfat, mekan ve makam esirleridirler.

Esarete giden yol

Öte yandan zamana, makama, mekana göre ahkamın değiştiğini bilen biri her aşamada her şeyi bir şeye indirgeyen anahtar gibidir. Anahtar olmasını bilen arar; aradığı ise tevazu, sevgi, saygı, hoşgörü, edep, şefkat, merhamet,

Yazının Devamı

Troya’dan merhaba

2 Nisan 2017

Can dost ve bilge Halikarnas Balıkçısı Anadolu’yu bir halıya benzetir. Köşelerinden biraz yıpranmış olmakla birlikte üzerinde yüzlerce motif barındıran dünyanın en eski halısı gibidir Anadolu. Yeryüzü coğrafyası üzerine serilebilecek tek örtü Anadolu’dur elbette. Halı ne denli eskiyse o ölçüde kıymetlidir ki Anadolu dünyanın en eski kültür coğrafyasıdır; bununla birlikte eski olmasının yanında bir halı üzerinde ne kadar çeşitli motif varsa halının kıymeti daha da artar.

Halı benzetmesi üzerinden Anadolu’ya yaklaştığımızda başta Troya, Alacahöyük, Kaniş-Kültepe, Hacılar, Bergama, Aspendos, Priene, Miletos, Heraklia, Sümela Manastırı, Deyrulzafaran Manastırı, Malabadi Köprüsü, Pamukkale, Kapadokya, Nemrut Dağı, Ani şehri, Bursa Ulu Camii ve daha yüzlercesi birer motif gibidir.

Tarihçi değil, şair

Bu kültürel yer ve yerleşkelerde düşünürler, şairler, mimarlar, sufiler kendi alanlarının en üstün ürünlerini, eserlerini meydana getirmişlerdir. Akdeniz uygarlığının merkezi konumunda olan Anadolu’dan tüm Anadolulu gibi düşünenlere Troya’dan merhaba.

M.Ö. 1200 yıllarına kadar inen geçmişiyle önemli bir yerleşke olmakla birlikte Anadolu mitolojisinin en etkileyici mitos örneğine konu olan

Yazının Devamı