KarmaTürk Radyo’nun güler yüzlü programcısı Elife Yılmaz’ın radyoyla tanışma hikâyesi 10 yıl öncesine dayanıyor. Yılmaz, profesyonel basketbolcu olarak kariyerine devam ediyorken sakatlanıyor ve gelecek planını içindeki sese göre yapıyor. İçindeki ses ona özel biri olduğunu fısıldıyor. O da sesi takip ederek iletişim eğitimi alıyor. Usta radyocuların yanında eğitim görerek dinleyicilerle tanışıyor. Elife Yılmaz’ın KarmaTürk Radyo’daki programı da eğlenceli ve bol sohbetli geçiyor. Haftanın 5 günü programına konuk alan Yılmaz, radyodaki bu tarz programlar arasında her gün konuk ağırlayarak sınırları zorladığını ve diğer programlara göre farklı olduğunu söylüyor. Yılmaz, programının adı gibi ‘Acı Tatlı’, neşeli tavırlarıyla konuklarını köşeye sıkıştırıyor. Gelenleri de çekinmeden eleştirdiğini söyleyen Yılmaz, sivri yorumlar yapıyor ve “Üretken insanlar baş tacım olurken başkalarının başarısından yararlanarak gündem yapanlara söyleyeceğimi söylüyorum. Hiçbir zaman at gözlüğüyle bakmam, ön yargım yoktur. Yeteneği olan herkes istediğini yapabilir, ama bazıları o kadar durumu abartıyor ki nerden geldiklerini unutuyor ve tam bir otorite gibi hareket ediyorlar ya işte o zaman açıyorum
Yeni yılla beraber, radyo dünyası da hareketlenmeye başladı. Biz de Radyo D’nin Müzik Direktörü ve programcısı, Radyo Moda ve Slow Türk Radyo’nun Genel Yayın Yönetmeni Kadir Çetin’le radyoları mercek altına aldık, Doğan Grubu radyolarındaki yenilikleri konuştuk. İşte Kadir Çetin’in değerlendirmeleri: “Radyo D, haberin önemli isimlerini dinleyicilerle buluşturarak gücünü arttırdı. Slow Türk Radyo, internette günde 20 bin kişi tarafından tıklanarak, sanal ortamda en çok dinlenen radyolardan biri haline geldi. Her dönem moda olmuş şarkılara yer veren Radyo Moda, dinleyicilerin severek takip ettiği radyolar arasında hızla yükseliyor. CNNTürk Radyo ise televizyonla eşzamanlı olarak haberin nabzını heyecanla tutmaya devam ediyor... ““Hayatım radyoda geçiyor” diyen Çetin, radyoculuğu kolay sanarak “Çok gevezeyim radyo programı yapabilirim” diyenlere de seslenerek, radyocu olmak isteyenlerin kulaklarına şöyle küpeler taktı: “Benim ana mesleğim bu, radyo bir basamak değildir. Herkes radyocu olmak istiyor ve bizlere başvuruyor, ama asıl istedikleri televizyonda program yapmak ve dizilerde oynamak, herkesin meşhur olma derdi var, çalışacağımız kişilerde gerçek radyo aşkı olmasına
“Haberleri sunuyorum, ben Selda Atalay...” İyi bir radyo dinleyicisi, radyoda haberin sesi olan Selda Atalay’ın bu anonsunu hemen hatırlayacaktır. Radyonun önemli güçlerinden biri olan haberi, dinleyicilere özenle sunan Selda Atalay, 17 yıldır haberin nabzını tutuyor. Atalay, Radyo 7’de habere ses vermenin dışında her gün ve hafta sonu da dinleyicilerine hazırladığı programlarla da dinleyicisiyle buluşuyor. Dinleyiciyi sabahları gazeteleri okuyarak, yeni güne hazırlıyor ve sabah haber programı sunmanın kendisine ciddi bir doping etkisi yaptığını, erkenden kalkmanın, güne her şeyi bilerek başlamanın çok güzel bir duygu olduğunu söylüyor. Atalay, “Haber, yaşamsal bütün unsurları içinde barındırdığından benim için hayatı anlatır. Hayatı yaşarken kendimi nasıl hissediyorsam, haberi hazırlarken ve okurken de öyle...” diyor. Selda Atalay, yıllarca direnerek çıkmadığı televizyona da yeniliyor ve Kanal 7’nin çatısı altında bulunan Ülke TV’de haber bültenlerini hazırlıyor ve sunuyor. RTÜK’ün Doğru ve Güzel Türkçe Ödülü’nü de alan Atalay, radyolardaki Türkçe durumunu çok vahim buluyor. Selda Atalay’la haberin nabzını tuttuk ve haber spikeri adaylarına ipuçlarını sıraladık. Atalay’ı “Yedi
İlke Albayrak, radyonun neşeli seslerinden, radyodaki hikâyesini kendi yazan radyoculardan biri... Radyo- televizyon eğitimi alırken, üniversite radyosunda çalışmaya başladı. Bir gün okuldan eve dönerken Capital Radio’yu dinliyordu, içindeki sese kulak verdi ve radyoyu aradı. Kararlı bir şekilde “Ben Ankara’ya taşınıyorum ve sizinle çalışmak istiyorum” dedi. Belki de hayatının cümlesini kurmuştu! Aslında Ankara’ya taşınma planı yoktu o anda. Telefonu tuşlarken taşınmaya karar verdi, ailesini ve arkadaşlarını Eskişehir’de bıraktı. Böylece radyoda ses vermeye başladı, ardındantelevizyon programları geldi. Çocuk programları, müzik, teknoloji, sinema programları hazırladı. Hobisi mesleği, mesleği hobisi olan şanslı insanlardan birisi olduğunu söyleyen İlke Albayrak, radyo heyecanını TRT Radyo 3’te yaşıyor. Sabah şovu olarak başlayan “Çalar Saat” programı, yeni yılla birlikte akşam eve dönüş yolunda dinleyicilere eşlik ediyor. Çarşamba günleri 18.00’da yayınlanan programda, eski ve yeni birçok yabancı şarkı, dinleyiciyle buluşuyor. Her hafta Amerika ve Avrupa listeleriyle paralel olarak hazırlanan diğer radyo programı “Dünyadan gelen sesler”de ise en sevilen 10 şarkının geri sayımı
Alem FM’in ilk programcılarından biri olan, 15 yıldır dur durak bilmeden aynı radyoda ses veren, radyo dünyasının önemli isimlerinden biri Mansur El Sabah... İlk günkü heyecanıyla programa başlayarak gündemin nabzını tutuyor ve önemli konuları dinleyicileriyle paylaşıyor. İçinden geleni ardına koymuyor, sözünü sakınmıyor... O, programını “Düşünce eylemi” olarak tanımlıyor. “Hayat bir eylem, önce düşünüyoruz, sonra eyleme geçiyoruz!” diyor. Halkın radyodaki sesi, dinleyicilerin ‘dert ortağı’ olan Mansur El Sabah, telefon faturalarından, metrobüs zamlarına, çevre kirliliğinden, siyasete, trafiğin derdinden, hayvan haklarına kadar, kendisini ve dinleyiciyi rahatsız eden ne varsa mikrofonun arkasından milyonlara mizah yoluyla aktarıyor. Sessizliğe bürünenleri “Güzel ülkemde kalkınmamak için her şey düşünülmüş. Her konuda insanları uyandırıyorum gündüz uykusundan!” diyerek uyandırıyor. Birçok önemli kuruluştan programıyla ilgili ödüller de alan Mansur El Sabah, “Hepsi güzel, ama en güzeli dinleyicilerimden gelen, ”İyi ki varsın ödülleri” diyor. Mansur El Sabah’ı hafta içi her gün 16.00 -17.00 saatleri arasında Alem FM’den dinleyebilirsiniz...
ALEM FM’İN İLGİYLE DİNLENEN
Herkes sabah kolay uyanamayabilir ve alternatif ayılma şekillerini deneyebilir... İşe gidilecek, toplantıya hazırlanılacak, okula gidilecek, dersler yapılacak, evler temizlenecek, misafirler gelecek, akşama hazırlanması gereken yemekler düşünülecek, bunun gibi birçok şey akıllarda yer edecek... Hangisini yapmanız gerekirse gereksin, önce iyice bir uyanarak, güne neşeli ve hevesli başlamanız iyi gelecektir. Alternatifler arasında, yapılacak işlerinizle birlikte yürütülebilecek eğlenceli bir eylem var: Radyo dinlemek! Neşeli ve eğlenceli müzik dinleyerek heyecanlı bir sesin eşliğinde uyku mahmurluğuna veda edebilirsiniz... O zaman radyo açıldı, seçenekler arasından Süper FM seçildi ve Yalçın Alaca’nın “Günaydın” demesiyle toparlanıldı, gecenin ağırlığı karanlıkta bırakıldı. Her sabah mikrofon başında enerjisiyle dinleyicilerini uyandıran, yeni güne hazırlayan Yalçın Alaca, yıllardır radyonun sevilen seslerinden biri... Alaca’nın Zonguldak’ta başlayan radyo sevdası uzun süredir Süper FM’de devam ediyor. İnteraktif programlarıyla dinleyicileriyle sürekli iletişimde olan Alaca, ilk başladığı dönemde radyocu büyüklerinden aldığı “Ne olursa olsun, dinleyiciyi asla kırma!” öğüdünü
Gazeteci Murat Erdin’i, okuyucuları yazılarından, kitaplarından tanıyor. Radyo dinleyicisi de onu 5 sene önce sivri ve özgür yorumlarıyla tanıdı. Murat Erdin radyoya başlamadan önceki düşüncelerini “Radyonun bir dev olduğunu gördüm. Radyoyu, TV öncesinde kalmış bir cihaz sananlar, hemen bunu unutsunlar. Radyo başkadır, televizyon başka. İkisinden de keyif alıyorum” cümleleriyle özetledi. Erdin, radyonun büyüsüne kapıldıktan sonra yoruma ve gündeme dayalı farklı bir program hazırlayarak “Konuşan Türkiye”yle en çok dinlenen haber programlarından birini yaptı. Daha önce çalıştığı Best FM’de haber müdürlüğü de yapan Erdin, aynı radyodan ‘gürültülü’ bir şekilde ayrıldı. Ayrılığın sebebi, Erdin’in programdaki tartışma sırasında gazeteci Metehan Demir’e “Soytarılık yapma” demesine bağlandı. Murat Erdin, ayrılığın perde arkasını anlattı ve yaşananları sadece bir tartışmaya bağlayanlara söyleşimizde ipuçları verdi. “Bu ayrılık sizi nasıl etkiledi?” sorumuzu da “Uçurtmalar rüzgâra karşı geldiği için yükselir” diye yanıtladı. Yeni adresi Show Radyo olan, bu kez farklı bir zaman diliminde dinleyicilerinin karşısına çıkan, sabah işe gidenler yerine akşam eve dönenleri hedefleyen Murat Erdin,
Günlerden perşembe, Radyo Klas’ı açıyorsunuz ve Olcay Tanberken’in sunduğu “Tamba Tumba” programında dinlediğiniz şarkılar sizi birden geçmişe götürüyor ve Yeşilçam’ın unutulmaz kareleri, Türk filmi şeridi gibi gözünüzün önünden geçiyor, şarkıları daha önce hiç dinlememiş bile olsanız o nostaljik havayı, plakların o cızırtılarını hissediyor ve derinden etkileniyorsunuz... Olcay Tanberken’in üniversite öğrencisiyken sahaflarda tanıştığı plaklar, şimdilerde hayatının önemli parçalarından biri oldu. Plaklara can veren isimlerden bazıları, şimdi onun radyo programına konuk oluyor ve ona plaklarını imzalıyor. Tanberken, keşfettiği nostaljik şarkılarla dinleyiciye zaman makinesi gibi geçmişe yolculuk yaptırıyor. Yeşilçam’ın şarkılı türkülü furyaya kendini kaptırdığı 1970’lerdeki filmlere ‘ses’ veren Belkıs Özener’in söylediği “Tamba Tumba” şarkısı programının ismi oluyor ve yıllar sonra Belkıs Özener’i de hayranlarıyla programında buluşturuyor. Aynı zamanda Mimar olan Olcay Tanberken, mesleğinin ince noktalarını müzik notalarıyla harmanlıyor ve anılara fon olan şarkıları raflardan indirerek, dinleyiciye ulaştırıyor. Nostaljik partiler düzenleyerek o dönemlerin ezgilerini gençlere