Gelişen global şartlar, Türkiye ile ilgili bütün ekonomik verilerin düzeleceğini gösteriyor. Bu gelişmelerin ışığında, enflasyon oranlarının ve faizlerin düşeceği; bütçe açıklarımızın azalacağı; yabancı yatırımcıların ülkemize daha rahat girebileceği, özelleştirmelerin artacağı; ülkemizin reyting oranlarının yükseleceği bir yıla gireceğimizi söyleyebiliriz. Kaçınılmaz olarak, bu düzelmeden borsa da payını alacak.
Nedeni enerji fiyatı
Bilindiği gibi, enerji açığımız olmasa, ülkemiz cari açık vermeyecek. Dolayısıyla, enerji fiyatlarının düşmesi, doğrudan doğruya cari açığımızın azalmasına ve bütçe açıklarımızın düşmesine neden oluyor. Brent petrol fiyatının 85 dolara düşmesi ve doğalgaz fiyatındaki indirimler, cari işlemler açığının yaklaşık 8 milyar dolar azalmasına neden oldu; “açık”, 56 milyar dolardan 48 milyar dolara geriledi. Bu gerilemenin 5 milyar doları petrol ve petrol ürünlerinden, 3 milyar doları da doğalgaz fiyatlarındaki düşmeden kaynaklanıyor. Bu gelişme, cari açığımızın, Gayri Safi Milli Hasıla’mıza oranını da yüzde 8 oranında geriletti. İlave olarak, enerji fiyatlarında gerilemenin halen sürdüğü de düşünülürse, düzelmenin gittikçe artacağını da
Başkan Clinton döneminden itibaren, 2000’li yıllara girerken ABD hükümetinin elinde gereğinden fazla nakit birikmişti. Yeni Başkan, Cumhuriyetçi Bush vergi indirimi yapma kararı aldı. FED (ABD Merkez Bankası) Başkanı Alan Greenspan’in değimiyle, vergi indirimi, hükümetin piyasaya ve büyümeye yaptığı bir yatırım anlamına geliyordu.
11 Eylül 2001 terör saldırısı sonrası, hükümet, federal bütçedeki birikimlerin askeri harcamalara yönlendirilmesine karar verdi ve savunma harcamaları soğuk savaş dönemindeki seviyelere yükseldi. ABD’li silah üreticileri durumdan memnundu. Bir savaşta kullanılmaz ise, savaş araç gereçleri ve mühimmat zayi olacaktı. El Kaide’yi desteklediği öne sürülen Irak, kitlesel imha silahlarının bulunduğu gerekçesi de öne sürülerek işgal edildi. Ortadoğu’da şimdiki yangın başlatılmış oldu. Alan Greenspan’ın 2008’de itiraf ettiği gibi birçok konuda hata yapılmıştı. (Yukarıdaki bilgi, ABD kaynaklarından alındı. Michael Goodwin-How Our Economy Works?)
Irak için reçete ne idi?
Irak hükümetinin vergi oranlarını %15’le sınırlaması, ithalattaki tüm kısıtlamaların kaldırılması, ülke dışına para transferinin tamamen serbest bırakılması, her şeyi özelleştirilmesi;
ABD Başkan Yardımcısı Biden Türkiye’ye geldi. Hem Cumhurbaşkanımızla hem de Başbakanımızla görüştü. Bu görüşmelerin, Putin’in yapacağı Türkiye ziyaretinin hemen öncesine rastlaması çok manidardı. Nitekim görüşme süreleri beklenin dört katı oldu.
ABD, bulunduğumuz bölgede çok çeşitli sorunlarla uğraşıyor. İran ile nükleer silah başlığı yapılmaması konusunda tam bir uzlaşma sağlanabilirse, İran’a yönelik ambargo kaldırılacak. Ancak, kesin sonuç sağlanamadı. Irak’taki hükümet, topraklarında tam bir güvenlik sağlayamıyor. Oysa, Irak’ı terk ettikten sonra, ABD’nin burada güçlü ve sükuneti sağlayan bir hükümet bırakması gerekiyordu. Bu becerilemedi. Suriye’de, ne Esad hükümeti ne de hükümete başkaldıran güçler sonuç alabildi. Ülke tam bir kaos içinde. Bütün bu karışıklıklar yetmiyormuş gibi, bir de IŞİD’in, bölgenin çeşitli şehirlerinde yaptığı katliamlar var.
En büyük tehdit İsrail’e
Bütün bunlara, İsrail’de hoşgörüsüz ve aşırı sağcı bir hükümetin bulunması da eklenince, çözümsüzlük süreci rahatça anlaşılabiliyor. İsrail, İslami yasaları uygulayan cumhuriyetlerin yayılmasını kendisine en büyük tehlike olarak görüyor. Irak ve Suriye’de İslam cumhuriyeti kurmak isteyen IŞİD,
Hazine, Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) raporunu yayımladı. KİT’ler arasında iki türlü kuruluş yer alıyor. Kamu İktisadi Kuruluşları (KİK’ler), Devlet Hava Meydanları gibi, tekel durumundaki kuruluşlar. İktisadi Devlet Kuruluşları (İDK) ise, kâr amacı güden TPAO, ÇAYKUR, vs. gibi kuruluşlar. Kamu sermayeli bankalar, özelleştirilecek kuruluşlar, TMSF ve döner sermayeli kuruluşlar KİT kapsamında değil.
Ödenmiş sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait olan, oy hakkının çoğunluğu kamuda bulunan, yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin yarıdan fazlası kamu tarafından seçilen kuruluşlara ise, “kamu işletmesi” deniliyor. Belediyelerin sermayeleri üzerinde Hazine imtiyazı bulunan şirketler de “kamu işletmesi” sayılıyor.
Buna göre, TMSF, TOKİ, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı, SGK iştirakleri, THK, Ziraat Bankası, Halk Bankası, AOÇ, Vakıfbank, THY, Spor Toto, Merkez Bankası, Savunma Sanayi Müsteşarlığı iştirakleri, vs. “kamu İşletmesi” sayılıyor.
Merkez Bankası nerede?
KİT’ler ve kamu işletmeleri hakkındaki her türlü yetki, Hazine Müsteşarlığı tarafından kullanılıyor. Bu arada, kamu sermayeli bankalar arasında Merkez Bankası da yer alıyor. Merkez Bankası’nın
Irak ve Suriye’de yaşananlar yetmiyormuş gibi, bir de Ukrayna sorunu çıktı. Ukrayna, dış borçlarını ödemekte zorlanıyor; enerji açığı büyük; üstelik, kış geliyor. Rusya’nın Ukrayna sınırına asker ve mühimmat sevk etmesinin ardından, G20 zirvesinde yoğun eleştirilere uğrayan Putin, zirveyi terk etmek durumunda kalıyor.
Petrol fiyatlarının düşmesinin en büyük faturasını, Rusya ödüyor. Brent petrol 2010 Eylül’den beri, en düşük seviyesine ulaştı. Varili 75 dolar civarında işlem gören petrol, 6 ayda yüzde 34 değer kaybetti. Ruble’nin uluslararası piyasalardaki düşüşü sürüyor; yıl başından beri ruble, yüzde 42 oranında değer yitirdi.
Rus Merkez Bankası 30 milyar dolar civarında rezerv kaybına uğradı ve serbest kur rejimi uygulayacağını açıkladı. Yoğun uluslararası yaptırımla karşılaşan Rusya, çareyi Ukrayna’ya saldırmakta bulabilir. Batılı yorumcular, Batı ile Rusya arasındaki çekişmeyi, “soğuk savaş” değil; “dondurucu savaş” olarak niteliyor.
Global ekonomi düzelme sinyalleri veriyor. ABD ekonomisi düzeliyor; işsizlik verileri yüzde 5.8’e geriledi. FED’in hedefi yüzde 5.3 ve yüzde 5’lik bir işsizlik seviyesi, ABD ekonomisi için tam istihdam hedefi sayılıyor. Önceki hafta, ABD
Bilenlerin yerini, sürekli öğrenenler; profesyonellerin yerini amatörler alıyor. Yeni çözüm stratejileri, ani ve beklenmedik kârlar, yeni işadamı tarzını simgeliyor. Yeni işadamı profilinde yer alan gençler, sıradan sayılabilecek ama temel ve yönlendirici sorular soruyorlar; yanlışları hemen ortaya çıkarıyorlar; hedefe kısa yoldan ulaşma yolları buluyorlar. İşlerine cesaret ve büyük bir sevgiyle sarılıyorlar; tüm güçlerini ortaya koyuyorlar ve kaybederlerse, sıfırdan başlayacak gücü kendilerinde buluyorlar.
Tecrübeli profesyonel yöneticiler, büyük ve sağlam adımlarla hareket eder ve etrafındakilere “büyük iş yapılıyor” havası basarlar. Bunlar, maratonculardır; aceleleri yoktur. Birçok işte ve politikada zamanın gelmesini beklerler; yapılacak atılımları da önlerler. Bu “zamanlamacı” profesyoneller, hiçbir zaman ateşte yürümeyi akıllarına getirmemişlerdir; risk almayı sevmedikleri için, kendileriyle birlikte hareket edenlere de zaman kaybettirirler. Politik hayatımızda bunlarla karşılaştık. Amatörler ise, iddiasız görüntüleri altında, kendinden emin; tam uzman olmayı beklemektense, yarım uzmanlıkla işe girişmeyi seven, kişilerdir.
İçinizdeki amatörü çıkarın
Sağlamcı
Yeni nesil, “altın çocuklar” olarak adlandırılıyor. Önceki nesillere kıyasla, çok daha zeki, akıllı, becerikli, ısrarcı ve yaratıcı kişilikleri var. Şimdi artık, bu yeni yetmelerden devlet yönetiminde ve iş hayatında nasıl faydalanacağımızı ve bunları mevcut sisteme nasıl monte edebileceğimizi tartışma zamanı.
Gelişmiş ülkelerde, yeni hayata atılan, tam donanımlı gençlere “smart rookies” deniliyor. Bu gençler, bir ya da birkaç yabancı lisan biliyorlar; otomobil ehliyetleri var; çok seri bilgisayar ve akıllı teknik araç kullanabiliyorlar; bazılarının “master”i, bazılarının “doktora”sı var; konularındaki en son bilgilere vakıflar. Kısacası, bu gençler, yenilik yapmaya ve icatlarda bulunmaya yatkınlar. Üstelik, 23-30 yaşları arasındalar.
Bu gençleri bünyelerine katabilen devlet ve şirket yönetimleri, rakipleri ile rekabet edebilme konusunda öne çıkıyorlar. Dahi sayılabilecek bu gençlerin çoğu, daha küçük ölçekli özel şirketlerde işe başlıyorlar veya kendi işlerini kuruyorlar.
Büyükler işin farkına vardı
Son zamanlarda, büyük şirketler de “smart rookies” diye adlandırılan gençleri bünyelerine katmaya başladı. Aklına geleni açıkça söyleyebilen, “tecrübesiz” kişilerin
Büyük adamlar ve liderlerin bildikleri ve titizlikle uyguladıkları bir dizi strateji sırları vardır. Bu sırlar, başlıca 6 temel prensipten oluşur:
* Geleceği gör.
* Seninle çalışacak kişileri seç ve yönlendir.
* Sürekli yenilik yap.
* Sonuçlara ve ilişkilerine değer ver.
* Değerleri bütünleştir.
* Fayda yarat.