Hazine, Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) raporunu yayımladı. KİT’ler arasında iki türlü kuruluş yer alıyor. Kamu İktisadi Kuruluşları (KİK’ler), Devlet Hava Meydanları gibi, tekel durumundaki kuruluşlar. İktisadi Devlet Kuruluşları (İDK) ise, kâr amacı güden TPAO, ÇAYKUR, vs. gibi kuruluşlar. Kamu sermayeli bankalar, özelleştirilecek kuruluşlar, TMSF ve döner sermayeli kuruluşlar KİT kapsamında değil.
Ödenmiş sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait olan, oy hakkının çoğunluğu kamuda bulunan, yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin yarıdan fazlası kamu tarafından seçilen kuruluşlara ise, “kamu işletmesi” deniliyor. Belediyelerin sermayeleri üzerinde Hazine imtiyazı bulunan şirketler de “kamu işletmesi” sayılıyor.
Buna göre, TMSF, TOKİ, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı, SGK iştirakleri, THK, Ziraat Bankası, Halk Bankası, AOÇ, Vakıfbank, THY, Spor Toto, Merkez Bankası, Savunma Sanayi Müsteşarlığı iştirakleri, vs. “kamu İşletmesi” sayılıyor.
Merkez Bankası nerede?
KİT’ler ve kamu işletmeleri hakkındaki her türlü yetki, Hazine Müsteşarlığı tarafından kullanılıyor. Bu arada, kamu sermayeli bankalar arasında Merkez Bankası da yer alıyor. Merkez Bankası’nın toplam sermayesi 25 bin TL. Bankanın % 55.12 hissesi Hazine’ye ait. Yani, Hazine 13 bin TL koyduğu Merkez Bankası’nı, eskiden beri, istediği gibi yönetiyor. Zaten, bu nedenle de Merkez Bankası’nın bağımsızlığı sadece lafta kalıyor. Merkez Bankası da listeye girdiği için, önceki dönemlerde bir türlü kâr edemeyen KİT’ler, toplamda rahatlıkla kâr etmiş gösterilebiliyor.
Merkez Bankası’nın bağımsız olmadığı, sadece araç bağımsızlığı bulunduğu bu raporda açıkça yer alıyor. Ayrıca, “Merkez Bankası, hükümetin politikalarını desteklemekle görevlidir” deniliyor.
KİT’lere büyük oranlı sermaye transferi yapılıyor. Örneğin, Devlet Demiryolları’na geçen yıl bütçeden 3.75 milyar TL aktarım yapıldı; “hızlı tren” böyle gerçekleşti. Zaten, genel kurulu olmayan kamu işletmelerinde karar verme yetkisi tamamen Hazine’nin bağlı olduğu bakana ait.
Görev zararı ve gelir kaybı
KİT’lerce üretilen mal ve hizmetler hükümet kararları nedeniyle ucuz satılırsa “görev zararı”; kamu bankaları hükümet emri gereğince bazı kesimlere ucuz kredi kullandırırsa “gelir kaybı” oluşur. Görev zararları 2012 yılında 1.89 milyar TL; Gelir kayıpları ise 1.66 milyar TL oldu. Görev zararları 2010’da 1.59 milyar TL ve 2011’de 2.53 milyar TL idi. Gelir kayıpları ise 2011 ve 2012’de sırasıyla, 600 milyon TL ve 900 milyon TL olmuştu. KİT’lerin gayri safi yurt içi hasılaya olan katma değerleri 2009 yılına kadar artarken, 2009 yılından itibaren düşüyor. Örneğin, bu değer, 2009’da % 1.9’a yakın iken, halen % 1.1’e düşmüş.
Anlaşılan, “kara delikler” hâlâ kapatılamamış ama delik küçülmüş.
Dünkü yazımda sözü geçen "Elektronik Genel Kurul uygulaması"ndaki başarılarından dolayı Merkezi Kayıt Kuruluşu'na ve SPK'ya teşekkür ederim.