Merkez Bankası başkanlarının tümünün rüyası, Türk halkını, temiz, sağlam ve kaliteli banknotlara kavuşturmak olmuştur. İtiraf etmek gerekir ki, bu rüyayı şimdiye kadar hiçbirimiz gerçekleştiremedi. Osman Şıklar, halkı cüzdan taşımaya alıştırmak için epey tanıtım yaptı.
Bu konuda en büyük atılım, Rüşdü Saracoğlu zamanında yapıldı. Tüm banknot matbaası yenilendi; büyük merkezlere para sayma makineleri alındı. Süreyya Serdengeçti, Türk parasından 6 sıfır atıp en büyük kupür değerini 100 YTL’ye yükseltti. Ancak, bütün bu çabalara karşın, Türk halkı hâlâ kirli, eski, yırtık, mikroplu banknotlar kullanıyor.
Durmuş Yılmaz’ın elinde büyük bir olanak var. YTL’den TL’ye geçerken, tüm banknotlar yenilenecek. İşte bu operasyon sırasında, halkımız temiz ve sağlam banknotlara kavuşabilir.
Sayın Güngör Uras abimiz birkaç gün önceki yazısında, piyasada 1-5-10 YTL’lik banknotların bulunmadığını, Merkez Bankası Başkanı’nın ise 200 YTL’lik
İstanbul Belediyesi’nin inşaatına başladığı Levent-Maslak hattı metro inşaatı başarıyla sürüyor. Bu bölgeye metro getirilmesi, büyük bir ihtiyacı karşılayacak. Ancak, inşa edilen İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ)-Maslak durağı, bir metro durak inşaatından çok, bir büyük apartmanı andırıyor. Bilindiği gibi, metrolar yer altında inşa ediliyor ve yer üstünde sadece giriş kapıları bulunuyor. Ancak, İTÜ-Maslak metro durağı yer üstünde devasa bir inşaat halini aldı.
Üstelik, bu durağın bir bölümü, yolu da almış götürmüş. Metro durağı açıldığında, cadde tarafında, bir şerit yol gideceği gibi, yaya geçidi olanağı kalmayacak. Bu konuda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde işten sorumlu Kontrol Amiri Fahrettin Öner ile görüştüm. Fahrettin Bey, kendisinin de benimle aynı fikirde olduğunu, ancak, projeyi İTÜ’den 6 öğretim üyesiyle birlikte yaptıklarını, öğretim üyeleriyle sık sık bir araya geldiklerini söyledi. Durağın üzerine 10 katlı bir bina yapılıp bu bina da İTÜ’ye
Yeni petrol kuyuları açılması, petrole alternatif enerji kaynakları bulunması ve enerji tasarrufu yapılması konularındaki yatırımlar inanılmaz ölçülere ulaşıyor.
*Gayrimenkul fiyatlarındaki geçici düşüşün ve gıda fiyatlarındaki aşırı artışın temel nedeni, petrol fiyatlarındaki yükseliş.
*Sonuç, küresel enflasyon artışı. Kısacası, ekonomileri bozacak, kitleleri sıkıntıya sokacak günler uzak değil.
*Petrol fiyatlarındaki aşırı artış ve enflasyon yüzünden, birçok ülkede yeni siyasi yapılanma söz konusu olacak.
*Doğalgaz, elektrik ve petrol alternatifi diğer enerji kaynaklarını kullanmak da ucuz olmayacak.
*Pahalı petrol ve artan diğer enerji fiyatları, küresel ısınma ve başta hava kirliliği olmak üzere kirlilik problemlerinin çözülmesine de yardımcı olacak. Dünya tarihinde ilk kez, kapitalizmin dinamikleri, doğal problemlerin çözümünde de rol oynuyor.
*Sanılanın aksine, başta ABD olmak üzere, hükümetler de petrolün ucuzlamasını istemiyorlar. Örneğin, ülkemizde yükselen petrol fiyatları sonucu,
Dünyadaki çelik kullanımı 2007’de yüzde 25 arttı. Bu yıl sadece ABD’de, ilk 7 aydaki çelik kullanımı artış oranı ise, yüzde 30 civarında. Bu artışın en büyük nedeni, petrol fiyatlarındaki yükseliş. Yeni petrol kuyuları açılması, petrole alternatif enerji kaynakları bulunması ve enerji tasarrufu yapılması konularındaki yatırımlar, inanılmaz ölçülere ulaşıyor.
Aslında, dünyanın canını yakan “gayrimenkul kredisi (mortgage)” krizinin ve gıda fiyatlarındaki aşırı artışın temel nedeni, petrol fiyatlarındaki yükseliş. Önümüzdeki yıllarda buna ısınma giderlerindeki yükseliş eklenecek. Sonuç, küresel enflasyon artışı. Kısacası, ekonomileri bozacak, kitleleri sıkıntıya sokacak günler uzak değil. Yani, petrol fiyatlarındaki aşırı artış yüzünden, birçok ülkede yeni siyasi yapılanma bile söz konusu olabilir. Olacak da.
Üreticiler kim?
Doğalgaz, elektrik ve petrol alternatifi diğer enerji kaynaklarını kullanmak da ucuz olmayacak. Öte yandan, pahalı petrol ve artan diğer enerji fiyatları, küresel ısınma ve başta hava
Ortalama insan, sıradan insandır. Sıradan insan, “Ne iş yaparsın?” sorusuna, “Ne iş verirsen, onu yaparım” cevabını verir. Sıradan insanın, sıradan olmayan ücret isteme hakkı yoktur. Çünkü, “iş verene ne verebileceği” konusunda bir fikri yoktur. Sıradan insana, sıradan para verilir.
İş yönetimi bakımından “başarılı” insan, hiç olmazsa bir konuda, “ortalama”nın üzerinde olabilmeyi başarmış insandır. Kısa bir tarifle, “başarılı” insan, başkalarına katma değer kazandırabilendir.
Patron, o insanı istihdam etmekle kazanır ve kazancının bir bölümünü de, “başarılı” insana verir. İş âlemindeki başarının sırrı, bir konuda ihtisaslaşmaktan geçer. Doğal olarak, “girişimci olacak kadar başarılı olmak” çok farklı bir şeydir.
Okul sırasında çoğu kez, biraz kötü olduğumuz dersleri iyileştirmeye, diğerlerine yetiştirmeye çalışırız. Oysa, en iyi olduğumuz derslere daha çok çalışmalıyız. Eğer, matematik dersim çok iyi, coğrafya dersim orta ise, coğrafya değil, matematik
Dünyanın en büyük bankalarından biri sayılan Citibank, son ekonomik krizden en çok etkilenen finansal kurum oldu. “Şehir Hiç Uyumaz (Citi Never Sleeps)” sloganıyla finans piyasalarının öncü kuruluşu haline gelen bankanın yöneticilerinin, son kriz öncesinde biraz kestirdiği anlaşılıyor. Eleştirmenler, Citi’nin en büyük düşmanının kendi içindeki bürokrasi ve bir türlü vazgeçilemeyen kadrolar olduğunu dile getiriyorlar.
17 kişilik Citibank Yönetim Kurulu, yeni CEO Vikram Pandit’i seçerken, onun aynı zamanda yönetim kurulu başkanı olmasını uygun görmedi. Yönetim kurulu başkanlığı görevini, Citi Avrupa’nın eski başkanı ve Akbank’ta da yönetim kurulu üyeliği yapmış olan Sir Winfried Bischoff yürütüyor. 38 milyar dolar batık ve 17 milyar dolar zarar açıklayan bankada, yeni CEO’nun da halen, yeterince tedbir alamadığı konuşuluyor.
Hisseleri değer kaybetti
Hintli Bandit’den önceki CEO Charles Prince de 54.6 milyar dolarlık batık (kredilerdeki batıklar dahil)
Karşı tarafı öldürmek veya hareket edemeyecek hale getirmek, tarih boyunca tüm diktatörlerin ortak “sorunları çözüm politikası” olmuştur. Çünkü, diktatörler veya diktatörleşme eğiliminde olan liderler, “Onlar beni yok etmeden, ben onları yok etmeliyim” anlayışıyla hareket ederler. Bu aksak davranış biçimini, yakın tarihimizdeki güçlü liderlerde de görebiliriz.
Yapılan araştırmalara göre, azgelişmiş ülkelerde sık rastlanan despot politikacıların, seçimle gelmiş olmaları bile durumu değiştirmiyor. Dünya tarihi, “demokratik seçim”le gelen birçok diktatörle dolu. Ülkemizin içinde bulunduğu ortamda bile, “Darbe yapar” denilen ordunun mu, yoksa, hâkim partinin mi daha demokratik davranış içinde olduğunu değerlendirebiliriz.
Peter York, diktatörlerin yaşam ve davranış biçimlerini incelediği kitabına “Dictator Style” adını koymuş. İnceleme, Diaz, Lenin, Stalin, Musolini, Hitler, Tito, Franco, Peron, Çavuşesku, Mobutu, Markos, İdi Amin, Bokassa,
Kapitalist sistemde, sadece malın üretimi yetmiyor. Üretilen malın satılması da lazım. Satış işlemi, ya iç pazara ya da dış pazara (dış pazarı kontrol edebilmek, çokuluslu şirket veya güçlü devlet olmadıkça neredeyse olanaksız) olacaktır.
Üretilen malın satılabilmesi için ise,
- Satın almaya mecbur bırakmak, ya da
- Ucuza üretmek, ayrıca da
- Alım gücü yaratmak lazım.
Satın almaya mecbur bırakmak için,
- Başkalarının üretemediği bir mal üretmek, ya da