Karşı tarafı öldürmek veya hareket edemeyecek hale getirmek, tarih boyunca tüm diktatörlerin ortak “sorunları çözüm politikası” olmuştur. Çünkü, diktatörler veya diktatörleşme eğiliminde olan liderler, “Onlar beni yok etmeden, ben onları yok etmeliyim” anlayışıyla hareket ederler. Bu aksak davranış biçimini, yakın tarihimizdeki güçlü liderlerde de görebiliriz.
Yapılan araştırmalara göre, azgelişmiş ülkelerde sık rastlanan despot politikacıların, seçimle gelmiş olmaları bile durumu değiştirmiyor. Dünya tarihi, “demokratik seçim”le gelen birçok diktatörle dolu. Ülkemizin içinde bulunduğu ortamda bile, “Darbe yapar” denilen ordunun mu, yoksa, hâkim partinin mi daha demokratik davranış içinde olduğunu değerlendirebiliriz.
Peter York, diktatörlerin yaşam ve davranış biçimlerini incelediği kitabına “Dictator Style” adını koymuş. İnceleme, Diaz, Lenin, Stalin, Musolini, Hitler, Tito, Franco, Peron, Çavuşesku, Mobutu, Markos, İdi Amin, Bokassa, Saddam, Noriega, Kaddafi, Miloseviç gibi ünlü despotların yaşam biçimlerini konu alıyor. Yapılan araştırma, büyük diktatörlerin tümünün, “sevgiden yoksun” bir aile ortamında büyüdüğünü ortaya koyuyor. Despotların, kendilerine zaman ayırdıkları özel bir hayatları olmadığı gibi, daha çok erkeklerle takılmayı sevdikleri anlaşılıyor. Imelda Markos gibi ünlü diktatör eşlerinin ise, despotların politik operasyonlarının bir parçası olduğu iddia ediliyor.
Despotlar
Despotların, ortak dış görüntü biçimleri şöyle:
- Etraflarındaki her şey, olması gerekenden ciddi biçimde büyük ve abartılı. (Saddam’ın 65 ayrı sarayı bulunması, bazı despotların kopyaladıkları Fransız şatolarının odalarının gerçeğinden iki misli büyük tutulması gibi)
- Bol altın kullanımına, renkli eşyalara, klasik döşemelere önem verilmiş. Parlak kumaşlarla kaplı, eski ve tarihi görünümündeki ama yeni olan mobilyalar seçilmiş.
- Çoğu despotlarda 150 yıl önceki bir Fransız gibi görünme özentisi var. Pembe ve yeşilin hâkim olduğu (bazıları nü), yağlıboya tablolar, yaşam alanlarını dolduruyor. 19. yüzyıl ustalarının nadir yağlı boya tablolarından bazıları mutlaka edinilmiş.
- Hilton benzeri, büyük otel lobilerini andıran girişlere ve çalışma odalarına önem verilmiş.
- Banyolardan başlamak üzere birçok alanda mermer kullanılmış. Yine, mermer heykel ve figürlere yer verilmiş. Londra’dan alınma altın kaplama musluklar, kapı kollarına yer verilmiş. Büyük aynalar ve kristal avizeler her yerde. Cam veya benzeri malzemeden biblo, heykel, masa vs kullanımı da aşırı ölçüde.
- Giyimler, bilinen uluslararası markalardan seçiliyor.
- Her çalışmanın “halk için” yapıldığı imajı özellikle ve abartılı biçimde belirtiliyor. Diktatörün kendine ait her mekânda birer büyük resmi yer alıyor.